4 Haziran 2010 Cuma

Söz Market



kadınlar & erkekler
(...“Dünyada erkeklerin dili kullanılıyor olsaydı” başlıklı merWe yorumu)

-”Salatayı ben yapayım mı” diye sormak “Seni seviyorum” anlamına gelirdi...

-Masadaki telefonu, kül tablasını, çakmağı çevirmek iyi bir sohbet sayılırdı...

-”Seni sonra ararım” nazikçe bir ayrılma cümlesi olarak algılanırdı...

-Trafik ışıkları yeşil, fıstık yeşili ve koyu yeşil olurdu...

-Gelin programlarının yerini “Fenerli Olur Musun”, “Çarşı ile Beste Yarışması” programları alırdı...

-Delikanlılığı ile ünlü adamlar milletvekili olurdu...

-Çöpçüler evin içine kadar girip çöpü alırlardı...

-”Anneme gelin olsana” cümlesi romantik bir evlenme teklifi olurdu...

-Eğe, tornavida, makas ve bıçak özellikleri olan telefonlar üretilirdi...


itiraf reyonu
(...isim: dündar aktan ...şehir: istanbul ...yaş: yirmi beş)
Arkadaşın babasına mesaj gelmiş;
“-Bu ayki AVEA faturanızın tutarı 57 TL’dir...”
Cevap yazmış o da;
“-Maaşları 15’inde alıyoruz, o zaman yatırırız...”

(omer.soztutan@tg.com.tr - itiraf edin, rezil edelim...)


temel’in yeri
Temel bankada hesap açtırırken görevli bayan memur sormuş:
-Beyefendi isminiz ne ?...
“-Tetetemel Yayayakut...”
-Kekeme misiniz?...
“-Hayır hanımefendi... Babam kekemeydi, nüfus memuru da söyleneni yazmış...”


söz der ki
“-Kavuştuklarının tadını almak için, kavuşamadıklarının acısını yaşaman gerekiyor...”
(...Laf arasında ağzından süzülerek çıkan müthiş S.Ö.Z.leri)



tuzaktan kumanda
(...STAR - İzdivaç)
TELEFONDAKİ BAYAN: Esra Hanım ben sevdim mi gözüm hiçbir şey görmez. Gerekirse canımı veririm...
ESRA EROL: Tamam, beyefendi için cuma günü buraya gelir misiniz?...
TELEFONDAKİ BAYAN: O kadar çabuk gelemem...
****
STÜDYODAKİ BAYAN: Kendisini beğendim ama, dışarıda yürürken gördüm topaldı...
STÜDYODAKİ ADAM: Ben topal değilim, ayakkabım vurmuş, o yüzden topallıyordum...
STÜDYODAKİ BAYAN: Tamam, kendisine yeni bir ayakkabı alırsa olur...


hayata dair
Kolay şey değildir mutluluk; çok zordur ve içimizdedir...
Başka yerde bulunması imkansızdır...
Sağlıklı bir dilenci, hasta bir kraldan daha mutludur...
Eksiksiz bir sağlıktan ve kusursuz bir bedenden kaynaklanan, sakin ve neşeli bir huy;
Duru, canlı, nüfuz edici ve doğru kavrayan bir zeka;
Ilımlı, yumuşak bir arzu ve bunlara uygun olarak iyi bir vicdan...
Yerini hiçbir rütbenin ya da zenginliğin dolduramayacağı üstünlüklerdir...
Dışarıdan bir şeyler kazanabilmek için içeriden bir şeyler yitirmek;
Yani şan, şöhret, mevki, şatafat, ün, san kazanmak için;
Huzurunu, boş zamanını ve bağımsızlığını bütünüyle ya da önemli ölçüde feda etmek;
Çok büyük bir budalalıktır...
(...A.Schopenhauer)


bizimkiler
Cüneyt Abi, Hayrunisa Gül’ün İstanbul programını takip edecek adam arıyor;
“-Sırrı, sen gitsene şu Dolmabahçe’ye...”
-Abi ben gidemem, hilal gözlemeye gidecektim?...
“-Nereye?...”
-Ya işte Bülent Abi’lerle Florya’dan hilal gözlemeye gideceğiz...
“-Allah Alaaah... Florya’da var mı öyle meşhur gözlemeci?...”


İğnelik
TÜRKİSTAN DRAMI
Bu insanlık hatâsı,
Hür dünya yan çiziyor...
Komünist Çin sultası,
Türk kurşuna diziyor!

Anlamıyor Çin merâm,
Tedbir diyor şiddete...
Bu ne müthiş bir dram,
Seyirciyiz vahşete!

Kolay dinmez bu acı,
Çin intikam aldıkça...
Katmerlenir bu sancı,
Uygur esir kaldıkça!..

> Sefa Koyuncu
sefa.koyuncu@tg.com.tr


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Komedi