30 Mayıs 2010 Pazar

Söz Market



söz der ki
“-Tecrübe istediklerinizi elde edemediğinizde kazandıklarınızdır...”
(...Murat Naci Doğan’ın ikinci kez turna avına çıkarken ettiği müthiş S.Ö.Z.leri)

temel’in yeri
Karadenizliler, Ruslarla yapılan savaşta çok kayıp veriyormuş...
Sadece ellerindeki kuş tüfeğiyle Rusya’ya doğru ateş ediyorlarmış ve durumu gören yörenin bilmiş insanı Temel karşı çıkmış;
“-Bu küçük şeyle koca devleti nasıl yıkarsınız?...”
-E ne yapacağız...
“-Çekilin kenara... Bana bir gürgen ağacı kesin, içini oyun, barut saçma doldurun, kafaya bir demir...”
Bütün hazırlıkları tamamlamışlar ve yeni silahla Rusya’ya doğru atış yaparken infilak etmiş...
Etraftaki 100 kişi ölmüş, çevre binalar yıkılmış...
Temel kendinden emin “Ohooo” demiş;
“-Burada bu kadar ölü varsa, Rusya tamamen yerle bir olmuştur...”

tuzaktan kumanda
(...KANAL D - Disko Kralı)
OKAN BAYÜLGEN: Hakkı Abi siz Michael Jackson’la mı büyüdünüz?...
HAKKI DEVRİM: Hayır, o bizim kucağımızda büyüdü...

Bizim ora

Garşımda Sensen

Bir ay evvel seni gördüm göreli...
Ahlımi itirdim, oldum bir deli...
Haberin yoh senin, seni seveli...
Her nereye bahsam, garşımda sensen...

Niye geldiz, gomşi olduz bizlere...
Perde çekdim senden başga yüzlere...
Sığdıramam cümlelere sözlere...
Gözümi yumiram garşımda sensen...

Ahlıma vuranda deli oliram...
Gittiğim her yerde seni ariram...
Çevremde cannanan neyi görirem...
Biran saniram ki, garşımdaki sen...

Deli tavuh gibi gezir toziram...
Anama babama gafa boziram...
Duvarlara seni ben yaziram...
Her nereye bahsam, görirem,sensen...

Ahşamlari hayal edir daliram...
Rüyama hülyama seni saliram...
Uyananda ele yalnız galiram...
Gözümi açiram garşımda sensem...

Bir haberin olsa belki acırsan...
Belki de dersen ki, bu da bir insan...
Beni bilsen duysan hatta bir sevsen...
Ozaman dünyalar başdan başa sen...

(...Erzurumlu şair Zinnur Tiryaki’den)

bir film diyaloğu
“-Eğer bir problem çözülebiliyorsa endişe etmeye gerek yoktur. Eğer çözülemiyorsa endişe etmenin bir yararı olmaz...”
(...Seven Years İn Tibet)

hayata dair
Dostlarından biri yazar Anatole France’e denemelerini göstermiş ve sormuş;
“-Sence ben de yazmalı mıyım?...”
France, yazmanın ne olduğunu çok güzel anlatan şu cevabı vermiş:
“-Eğer yazmamayı becerebiliyorsan yazma...”

itiraf reyonu
(...isim: ali rıza aslan ...şehir: erzincan ...yaş: on yedi)
Hafta sonu arkadaşım Ömer‘le son derece beğeniyle bir film seçtik...
Ömer’in ısrarlarıyla onların evde izleyeceğiz... Film izlerken bir şey yiyip içmemek olmaz...
İzlemeye başlamadan önce mutfağa geçip bir şeyler hazırladık. Ömer her ne kadar “Ben çay yapmasını bilmem” dediyse de çayı o demledi. Ben filmi takmış onu bekliyorum...
Çayla beraber geldi, filmi başlattık.
Çayları doldururken baktım demlikte sadece iki çay bardağı kadar su var.
“Hayırdır su mu kesildi” diye sordum... Ömer hiç istifini bozmadan cevapladı;
“-Buharlaşmış...”
Filmi tekrar durdurduk “Git” dedim “Doldur gel şunu”...
Neyse ben beklerken Ömer elinde demlik tekrar içeri girdi, çayları doldurdu.
Bir yudum aldıktan sonra şöyle çayın bir şekline baktım;
-Sen bu çayı kaynatmadın mı?
“-Yok...”
-Neden?...
“-Buharlaşmasın diye...”
(...osoztutan@tg.com.tr - itiraf edin, rezil edelim)

İğnelik

LİDER TÜRKİYE

Uyandı uyuyan dev,
Güçlükleri yeniyor...
Başarılıyor görev,
Türkiye güçleniyor!

Kucaklıyor cihânı,
Barış dersi veriyor...
Kuşatıyor dört yanı,
Gücünü gösteriyor!

Ne Japonya ne de Çin,
Rakibin değil senin...
Süper güç olmak için,
İstikbâl Türkiye’nin!..

Sefa Koyuncu
sefa.koyuncu@tg.com.tr


Söz Market



(”Erkekler neden kolay sever?... Yaren’den)

Kadınlar ağaçlardaki elmalara benzer...
En iyisi ağacın en üstündekidir... Birçok erkek bu iyi olanlara erişmeyi istemez...
Düşmekten ve yaralanmaktan korkarlar...
Onun yerine yerdeki çürük elmaları alırlar ki; onlar kötü kolaydır...
Böylece tepedeki elmalar kendilerinde yanlış bir şeyin olduğunu sanırlar...
Onlar doğru adam gelene kadar yalnızca beklemelidir ki;
O ağacın tepesine tırmanacak kadar cesaretli olsun...


bizimkiler
Bizimkiler anlatıyor - 2
Amcamlar iki sene önce Berlin’e fuara gelmişlerdi. Etrafı dolaşmaya çıkmışlar.
Acıkınca bir restorana girmişler. Ama tek kelime Almanca yok. Biraz İngilizce var.
Aksilik ya, garson da İngilizce bilmiyor... Amcamlarla anlaşamayan garson yardım çağırmak zorunda kalıyor...
Fakat herhalde amcamların Türk olduğunu anlamamış ki, “Şef baksana bu adamlar gavur galiba anlaşamıyoruz!”
(...Almanya’daki
Bizimkiler’den Hüseyin Doğu)


temel’in yeri
Temel’e meşhur mezarlık fıkrasını anlatmışlar;
“-Trabzon’da mezarlığa helikopter düşmüş, 100 ceset çıkarmışlar... Hâlâ çıkartıyorlarmış...”
Temel fıkrayı çok beğenmiş ve uzun süre gülmüş...
Sonra sormuş:
“-O kadar insanı helikoptere nasıl sığdırmışlar ki?...”



hayata dair
Nasıl bir meyvenin çekirdeği; kalbi “güneş”i görebilsin diye kabuğunu kırmak zorundaysa, siz de acıyı bilmelisiniz... Çünkü acınız, anlayışınızı saklayan kabuğun kırılışıdır...
Ve eğer kalbinizi, hayatınızın günlük akışını hayranlıkla izlemek üzere açarsanız;
Acınızın, neşenizden hiç de daha az harikulade olmadığını göreceksiniz...
Ve kırlarınızın üstünden mevsimlerin geçişini kabul ettiğiniz gibi, aynı doğallıkla, kalbinizin mevsimlerini de onaylayacaksınız...
Ve kederinizin kışını da, pencerenizden huzur içinde seyredeceksiniz...
Acılarınızın çoğu sizin tarafınızdan seçilmiştir...
Acınız; aslında içinizdeki doktorun, hasta yanınızı iyileştirmek için sunduğu ilaçtır... (...H.Gibran)



söz der ki
“-Kadının anne olana kadarki çocuğunun ismi gururdur...”
(...İliklere işleyen müthiş S.Ö.Z.leri)



tuzaktan kumanda
(...NTV - Sade Vatandaş)
OKAN BAYÜLGEN: Şunu herkes bilsin ki; televizyonda kimse kimseye bir şey öğretemez...
***
STÜDYO KONUĞU KADIN: Türkiye’de ciddi bir magazin basını problemi var...
OKAN BAYÜLGEN: Zamanında sendikalaşsaydınız Seda Sayan’ın düdüklü tencerelerine muhtaç kalmazdınız...
***
OKAN BAYÜLGEN: Önemli olan hayatta kimden ne aldığın... Mesela ben motor kullanmayı pizzacılardan öğrendim...


bir film diyaloğu!
“-Sana hayatımın en büyük pişmanlığını söyleyeceğim: Aşık olduğum kadının gitmesine izin verdim...”
(...Manolya filminden)


İğnelik

> BRÜKSEL KRİTERİ

Bizde birkaç şakşakçı,
Bağnazlığa sarıldı...
Vekil Merve Kavakçı,
Meclis’ten çıkarıldı!

İşte oldu olacak,
Vekil de türban takar...
Brüksel’den alacak,
Büyük ibret dersi var!

Demokrat olmak budur,
Barışmak insanıyla...
Belçika’da Mahinur,
Meclis’te türbanıyla!..

> Sefa Koyuncu - sefa.koyuncu@tg.com.tr




Söz Market



tuzaktan kumanda
(...ATV - Ah Be Güzelim)
HALE CANEROĞLU: Uzaya giden ilk canlı dişi köpektir?... Doğru mu yanlış mı?...
YARIŞMACI KIZ: Yanlıştır... Köpeği nasıl fırlatacaklar?...
***
HALE CANEROĞLU: Çilingir nedir?...
YARIŞMACI KIZ: Kapıda anahtarın sokulduğu deliktir...
***
HALE CANEROĞLU: Hulahop kelimesi ne anlama geliyor?...
YARIŞMACI KIZ: İlk kez duyuyorum... Sanırım böyle üzerine binilen, dönme dolabın küçüğü gibi bir şey...


söz der ki
“-Bir işi kötü yaptığında kimse uyarmıyorsa, senden umudu kesmişler demektir...”
(...Murat Naci Doğan’ın hariçten etmek istediği müthiş S.Ö.Z.leri)


kadınlar & erkekler
“Kadın nedir” diye sormuşlar, şöyle demiş Dumas;
Bize her zaman büyük hedefler gösteren ve onlara ulaşmamızı engelleyen kişi...
***
“Ev ekonomisi nedir” diye sormuşlar, demiş ki James Holt McGavran;
“-Fon transferi için elekt-ronik bankacılıktan hızlı tek yol evliliktir...”
***
“Beterin beteri nedir” diye sormuşlar Patrick Murray’a, demiş ki;
“-İki kadınla evlenirsiniz; birincisi sizi terk eder, ikincisi terk etmez...”
***
Milton Berle’e “İyi bir erkek kimdir” diye sormuşlar, cevaplamış;
“-Kendisinin yaptığı her hatada karısını affedendir...”



temel’in yeri
Dursun, Temel’in kapısını çalmış,
-Evde misin Temel?...
“-Değilim...”
-Ama kapıda çizmelerin var...
“-Benim iki çift çizmem vardır...”



bizimkiler
- Bizimkiler anlatıyor -1-
(...İzmir İhlas Pazarlama’dan Raşit anlatıyor)
İşe gitmek için otobüs durağında bekliyorum ve ilk günüm...
Üzerimde mavi bir gömlek, koyu mavi bir kravat ve siyah bir takım elbise var...
Beklenen 168 numaralı ESHOT aracı geldi... Tam “Kent Kart”ı çıkardım, makineye okutup geçeceğim, şoför “Gerek yok” dedi...
Şaşırdım, tekrar elimi okuyucuya doğru tuttum, yine “Gerek yok” dedi...
“Herhalde bugün bedava” diyerek yerime geçtim...
Sonradan öğrendim ki şoförler gibi giyinmişim, adam beni ESHOT çalışanı sandı galiba.
ESHOT Genel Müdürlüğü’nden özür dilerim...
Yarın “Kent Kart”ı iki kere okutacağım...


hayata dair
Başkalarına inancımız, kendimizde neye inanmak istediğimizi açığa vurur...
...
Köle misin; öyleyse dost olamazsın... Zorba mısın; öyleyse dostun olmaz...
...
Kendinizi kötü sevmeniz, yalnızlığı size zindan eder...
...
Büyük borçlar insanları değer bilmeye değil, kin beslemeye yöneltir...
...
Şöyle buyurur erdem: İlle de uşak olman gerekiyorsa, senden en çok yararlanacak kişiyi bul...
...
Küçük bir iyilik; unutulmazsa, kemiren bir kurt olur çıkar...
...
Kimine göre yalnızlık, hasta insanın kaçışıdır... Kimine göre de, hasta insanlardan kaçıştır...
...
İnsanlar arasında yaşamak güçtür... Susmak çok güçtür de ondan...
(...Friedrich Nietzsche)




bir film diyaloğu
“-Yolu bilmek ile yolda yürümek arasında büyük fark vardır...”
(...Matrix filminden)



İğnelik

UZAT-MAYIN
Mayını mahkemeye,
Taşımayın sökülsün...
Siz girin ihâleye,
Kurtlarınız dökülsün!

Geciktirmeyin yine,
Bir ân önce çekilsin...
Mayınların yerine,
Euro dolar ekilsin!

Güvenin hükûmete,
Konuyu uzat-mayın...
Açın yolu millete,
Mayınla kapat-mayın!..

Sefa Koyuncu
sefa.koyuncu@tg.com.tr


Söz Market




Dünyada yazarlar ikiye ayrılır; sanat için yazanlar ve para için yazanlar...
Para için yazmak, edebiyatı mahveder...
Sanat için yazan kimse gerçekten edebiyat yapan kimsedir...
Bütün mükemmel eserler karşılıksız yazılır...
Bugün bütün ülkelerde edebiyatın içler acısı durumu para kazanma hırsıyla kitap yazılmasından dolayıdır...
Bir İspanyol atasözünde şöyle denir:
“Şeref ve para aynı kesede bulunmaz...”
Paraya ihtiyacı olan herkes oturuyor ve kitap yazıyor...
Ayrıca bunun ikinci bir etkisi de dilin bozulmasıdır...
(...Schopenhauer)


Aynı o hesap
Adamın biri karşıdan karşıya geçerken, aksi yönden gelen otomobilin şoförü tarafından çarpılmış, yere devrilmişti ama bir talih eseri kazayı çok ucuz atlatmıştı.
Bir iki ufak yarası, beresi vardı, o kadar. O sırada trafik memuru da koşarak olay yerine geldi.
Tabii tarafların ikisi de kabahati üzerine almak istemiyordu.
Önce şoför atıldı:
“-Memur bey, ben 20 yıldır otomobil kullanırım, daha şimdiye kadar bir kişiye bile çarpmadım. Kabahat ondadır...”
“Aman memur bey” diye lafa karıştı kazazede;
“-Ben de tam 50 yıldır yayayım. Şimdiye kadar bir kerecik olsun bir arabanın altında kalmadım...”
...
Ölümle sonuçlanmamış, hafif yaralarla atlatılmış bu kazadan ders çıkarmaları gerekirken daha önce kaza yapmamış olmalarına sığınmaları pek akıl kârı değildir.
Kaza yapmamış olmak kaza yapılmayacağının karinesi olamaz.
Türk demokrasisi son elli yılda bir kaç kez askeri kazaya uğradı...
Görülen o ki yeni kazalardan sakınmak, uzak durmak konusunda memnuniyet verici bir ders çıkarımı orta yerde duruyor.
Yayaların durup dururken kaza beklentisi çok yersizdir.
Yayalar asla kaza yapmaz diye düşünmek ise sürücülerin de diğer yayaların da ortak yanılgısı olabilir.
(...B.Aslan’ın benzetmesi)

temel’in yeri
Temel küçük oğlu Dursun’la sinemaya gitmiş...
Filmin ortasında Dursun tuvalete gitmek istediğini söylemiş, Temel de götürmüş...
Dönüşte oturdukları sırayı bulamamışlar... Karanlıkta ilk sıranın başında oturan beye “Afedersiniz, demin çıkarken ayağınıza basmış mıydım” diye sormuş Temel...
Özür dilenmesini bekleyen adam “Evet” diye cevap vermiş...
Temel, memnuniyetle çocuğuna dönmüş;
“-Gel Dursun gel... Yerimizi bulduk...”


söz der ki
“-Birinin kalbine en zor; oradan bir kere çıkmış olan girer...”
(...Müthiş... Müthiş... Müthiş S.Ö.Z.leri...)


tuzaktan kumanda
(...SHOW - Yemekteyiz)
ERKEK YARIŞMACI: Sizin damak tadınız Türkiye’nin biraz dışında...
YARIŞMACI BAYAN: Ben dünyada da birçok ülke dolaştım; Türkiye’de de birçok ülke dolaştım...

(...ATV - Ah Be Güzelim)
HALE CANEROĞLU: Kızlar hokka nedir?...
YARIŞMACI KIZ: Yalancı insanlara hokkabaz denir... Demek ki hokka da yalan demektir...

bizimkiler
(...Armutlu’daki arkadaşımız Ahmed Onur bildiriyor)
Arkadaşım Cengiz ile gülümsedik. Bu arada müdürümüz bu halimizi görüp tam olarak duyamadığım bir şey söyledi ve Cengiz bana dönüp,
“Kafadan kafaya iletişime ne deniyordu” diyerek dilimize yeni bir tanım getirdi...

bir film diyaloğu
“-Arkadaşlar gözlük gibidir... Önce ilginç şeyler gösterir, sonra yorarlar...”
(...Jeux D`enfants filminden)

İğnelik

> İRAN’A DİKKAT
İran’daki mâcera,
Bize yabancı değil...
Çok çektik de bir ara,
Geç çaldı zihinde zil!

Dış güçlerin arkıyla,
Tuzağa az mı düştük...
Meydan sokak farkıyla,
Biz bu filmi görmüştük!

Dünya için amenna,
Liberal İran fakat...
Bölgedeki yangına,
Bildik oyuna dikkat!..

> Sefa Koyuncu - sefa.koyuncu@tg.com.tr



Söz Market



Çocukluk ve yaşlılık birbirine benzer...
Her iki durumda da, değişik nedenlerle, insan oldukça savunmasız olur...
Bedenimizin çevresinde görünmez bir zırh oluşması, ergenlik döneminde başlar...
Bu zırh bu dönemde oluşur ve ergin yaşam boyunca kalınlaşır...
Gelişimi biraz da incininkine benzer...
Yara ne denli büyük ve derinse, çevresinde oluşan zırh o kadar güçlü olur...
Ama sonra zamanla, çok uzun süre giyilen bir giysi gibi en çok kullanılan yerlerinden yıpranır...
Dikişleri atar ve ani bir hareket sonucu yırtılır...
Başlangıçta hiçbir şey fark etmezsin, zırhının hâlâ seni sıkıca sardığını sanırsın...
Ama bir gün birdenbire, aptalca bir şey karşısında bir çocuk gibi nedenini bilemeden ağlamaya başlarsın...
(...S.Tamaro)

kadınlar & erkekler
(...Nurullah Ayvaz’dan “Kadın Sözlüğü)

“-Beni neden seviyorsun?...”
(...Sevdiğim ve duymaktan hoşlandığım bir yanım var... Bakalım farkına varabildin mi)
...
“-Benden önceki kızı gerçekten sevmiş miydin?...”
(...Daha önce hiçbir kızı benim kadar sevmediğini söyle)
...
“-Giyecek bir şeyim kalmadı...”
(...Bana alış veriş için para ver)
...
“-Şuna da bir baksana...”
(...Aslında bakmana gerek yok, benim görmem yeterli)
...
“-Bunun kahverengi renkte olanı da var...”
(...Bana onu da alacaksın)
...
“-Öyle olduğuna emin misin?...”
(...Yalan söylediğini biliyorum, kabul et)
...
“-Cumartesi gününü arkadaşlarınla mı geçireceksin?..”
(...Derhal yaptığın planları ertele ve benimle çık... Sonra neler olacağına katlanmak zorunda kalırsın)
...
“-Sanki biraz kilo aldım... Rejime mi başlasam acaba?...”
(...Bakalım beni şişko buluyor musun)
...
“-Oturma odasında fena durmaz...”
(...Hadi alalım, neye yarayacağına sonra bakarız)
...
“-Şunu biraz tutsana...”
(...Bunu eve gidene kadar taşıyacaksın)
...
“-Ben yavaş yavaş hazırlanayım...”
(...İki saate kadar çıkmaya hazır olurum)

bizimkiler
Haftanın küçük ama etkili bombasıydı...
Cüneyt Abi, “Havalimanında kebap tanıtımı varmış” diyerek elindeki bültenle birlikte gazeteden ayrıldı...
Aradan uzun zaman geçince kendisine telefon edildi, “Nerede kaldın” diye...
Anlattı;
“-Abi bülteni tam okumadan çıkmışım... Havalimanına geldim, apar topar uçağa bindirdiler... Tanıtım Adana’daymış meğer...”

söz der ki
“-Gülümsemek; ketum bir ağızdan ‘evet’ çıkarmanın ilk şartıdır...”
(...İnsanların beklentilerine cevap verirken ettiği müthiş S.Ö.Z.leri)

tuzaktan kumanda
(...ATV - Ah Be Güzelim)
HALE CANEROĞLU: Giyotin nedir?...
YARIŞMACI BAYAN: Bayramlarda ikram edilen bir çeşit şeker...
***
(...TRT 2 - Boğaziçi’nden)
TULUHAN TEKELİOĞLU: Kazalardan dolayı artık uçmayı bırakmışsın?...
GANİ MÜJDE: Evet bir daha uçmayacağım. Artık Google Earth’te hiç gitmediğim yerlere pist inişleri yapıyorum.

bir film diyaloğu!
“-Ayrılık yorar, ayrılık yakar, ayrılık yıkar... Derken büyük bir iz kalır kalbinde...”
(...Bir Ömür Yetmez filminden)

İğnelik

> KAMYONET Mİ ?

Kamyonet mi hay aksi,
Yakalar hemen radar...
Atbaşı gitse taksi,
Kamyonete cezâ var!

Ne çakıl taşır ne kum,
İnsan için konforu...
Kamyon hızına mahkûm,
Bu akıllının zoru!

Trafik kanununda,
Bir vak’a-i âdiye...
Yazdım işte sonunda,
Çözüm bulunsun diye!..

> Sefa Koyuncu - sefa.koyuncu@tg.com.tr




Söz Market



Adam arabasıyla nehrin üstündeki köprüye yaklaşmış...
Tam köprü başlangıcında bir tabela duruyormuş:
“-Kaçınılmaz sona çok yaklaştınız... Geç olmadan hemen geri dönün...”
Adam, “Amaan be... Ne demek istiyor şimdi bu?... Her tarafa saçmasapan yazılar koymaya bayılıyorlar” demiş ve tabelanın yanından hızla geçmiş gitmiş...
Birkaç saniye sonra nehrin diğer tarafında Temel’le Dursun önce büyük bir çatırdama sesi duymuşlar, sonra da suya düşen arabayı görmüşler...
Temel, Dursun’a sormuş:
“-Yahu Dursun... Acaba şu tabelaya sadece ‘köprüde tamirat var’ diye mi yazsaydık?...”


bizimkiler
(...Reverse Osmosis servis şoförümüzün müşteri temsilcisi Cevcet Öztürk kardeşimize ağıtıdır)

DEMOCU CEVCET
Neşe ve sevinç ile çıktık saat yedide
Şükürler olsun seni yetiştirdim sekize
Beklerim çıkmaz oldun dokuza
Gözlerim yollarda kaldı Cevcedim
...
Arz ettim halimi ben müdürüme
Şoför Ali ölmüş müdürümün neyine
Toplamış vezirleri bakar keyfine
Gözlerim yolda kaldı Cevcedim
...
Evka 4’ün dağlarında rüzgarlar esiyor
Köpekler geldi bana eşlik ediyor
Müdürüme kalsa sabahla kal diyor
Öldüm bittim gel artık Cevcedim
...
Mevlüt’den mi, hocadan mı,
kimden aldın dersini
Bilmez misin benim şu garip halimi
On bir oldu halen düşünürüm ben seni
Ağaç mı oldun, kök mü saldın
haydi gel Cevcedim
...
Şükürler olsun ufukta Cevcet göründü
Satış yaptım diye biraz övündü
On iki oldu ay tepede göründü
Biraz da hevesini yarına sakla Cevcedim

hayata dair
Benimle ilgili her şey benim;
Vücudum, ve onu oluşturan her şey;
Zihnim ve onu oluşturan tüm düşünce ve fikirler;
Gözlerim, ve onun ifade ettiği tüm görüntüler;
Öfke, neşe, kaygı, sevgi, hayal kırıklıkları, heyecan;
Ağzım, ve onlardan çıkan her sözcük...
...
Nazik, yumuşak ya da kaba, doğru ya da yanlış;
Sesim, yüksek ya da alçak,
Ve tüm davranışlarım, başkalarına ya da kendime karşı.
Kendi düşüncelerim, rüyalarım, umutlarım, korkularım.
Tüm zafer ve başarılarım benim, tıpkı tüm hatalarım gibi.
Çünkü beni oluşturan tüm parçalar benim.
...
Ben kendimle tamamen yüzleşebilirim,
Ve böyle yaparak beni oluşturan tüm parçaları sevip,
Onlarla dost olup, dostça yaşayabilirim.
Ve böylece benim için en önemli şeylere ulaşmak üzere,
Bir bütün olarak amaçlarımı gerçekleştirebilirim.
Kendi kendimi şaşırtan bazı yönlerim olduğunu biliyorum.
Ve bilmediğim başka yönlerim de var.
...
Fakat kendimle dost olduğum ve kendimi sevdiğim sürece,
Beni şaşırtan bu yönlerin üzerine cesaret ve umutla gidip
Kendimle ilgili daha pek çok şey bulabileceğimi biliyorum.
İnsanlara nasıl görünürsem görüneyim,
Ne söylersem, ne yaparsam yapayım,
Herhangi bir anda ne düşünürsem, ne hissedersem hissedeyim,
Hepsi de benim... Bu bana özgü...
(...Virginia Satir)


söz der ki
“-Kötülükle karşılaşınca değişen iyi niyet, şekil değiştirmiş kötü niyettir...”
(...’Kim etti, kim etti’ diye merak uyandıran müthiş S.Ö.Z.leri)


tuzaktan kumanda
(...KANAL D - Kocam Size Emanet)
SUNUCU: Eşiniz evde nasıl biri?...
YARIŞMACI KADIN: Valla bunların yarısından çoğunu yaptıramıyorum ben...
***
(...ATV - Mavi
Şeker)
STÜDYO KONUĞU: Obama buradayken de yollar kapalıydı zaten...
ECE ERKEN: Evet Obama da bizi izliyorsa buradan ona selam yolluyorum...


bir film diyaloğu!
“-Namusuyla yaşamayı bilmeyenler, namusu için ölmeyi de bilmezler...”
(...Fosforlu Cevriye filminden)


İğnelik

> ANAYASA 2010

Seksen anayasası,
Kâfi değil ya bize...
Aldı beni tasası,
Bir teklifim var size!

Yapın yeni bir yasa,
TBMM oylasın...
Alınırsa makasa,
Halk oyunu boylasın!

Referandum olsun ya;
Oylamaya gideriz...
Yeni anayasaya,
Milletçe evet deriz!..

> Sefa Koyuncu - sefa.koyuncu@tg.com.tr



Söz Market



(...Erkeklerin ölmeden önce yapacağı şeyler Teras’tan)
-En az bir kere nereye gittiğinizi bilmeden yola çıkın...
-Her konuda sevgilinizden iyi olun...
-Birkaç gün uykusuz, bir gün de aç dolaşın...
-Sevgilinize yemek yapın... Kışın denize girin...
-Balık tutun, anlatırken boyunu beşle çarpın...
-Çocuk sahibi olun... Ata binin... Odun kırın...
-Herhangi bir dalda ödül alın... Mum ışığında yemek yiyin...
-Dünyanın yedi harikasını görün... Bir kez olsun sopa yiyin...
-Maça gidip tezahürat yapın, ama ertesi gün sesiniz kısılsın...
-Valideyle pederin masraflarını üstlenin...
-Futbol muhabbetlerinde anlatabilmek için en az bir röveşata, birkaç da “gelişine çaktım abi” golü atmışlığınız olsun...
-Bir yerlerinizi kırın ve alçıya imza attırın... Bir ay televizyonu fişten çekin...
-Bir kahramanınız olsun... Birinin kahramanı olun...
-Bir şiir yazın...Düğme dikin... Arkanızda bir eser bırakın...
-Yalan söyleyip paçayı kurtarabileceğiniz bir yerde doğruyu söyleyin...
- Bir kez olsun dişçiye doğru zamanda gidin...
-En büyük yanlışı yaptığınız kişiyi bulun ve özür dileyin...


itiraf reyonu
(...osoztutan@tg.com.tr - itiraf edin, rezil edelim)
(...isim: tahsin yorulmaz ...şehir: istanbul ...yaş: yirmibeş)
Annem, karnesinde birkaç kırık getiren kardeşim için babamı uyarıyor;
“-Bey; çocuğun üstüne fazla gitme, televizyonlarda seyrediyoruz bir sürü kötü olay yaşanıyor... Gururunu kırma olur mu?...”
Babamın cevabı ortamı yumuşatmaya yetti;
“-Oldu olacak karne için Yasin’den özür dileyelim olsun bitsin...”


söz der ki
“-Beklenenden iyisini yapmadığın sürece yapmış sayılmazsın...”
(...Sadece “iyi” dedirten müthiş S.Ö.Z.leri)

tuzaktan kumanda
(...NTV - Senin Hikayen)
OKAN BAYÜLGEN: Hâlâ olgun falan değilsin, hâlâ herkesle yarışacak kadar haşarı, pis, üçkağıtçı, berbat bir karakterin var...
HÜLYA AVŞAR: Çak, ben buyum işte...


bizimkiler
SERDAR: Niye geç geldiniz ki böyle?...
BİLGEHAN: Stop edince arabayı vurdurmak zorunda kaldık...
SERDAR: Bir yere çarpmadan gelseniz şaşırırdım?...
...
SERDAR: Abi sen hangi ayda evlenmiştin?...
EMİN: Kasım’dı galiba... Niye sordun...
SERDAR: Hımm... Akrep yani...
...
SERDAR: Fener 50 yıl önceki transfer politikasını uyguluyor...
BİLGEHAN: En son Tarık’ı kaçırmışlardı...
SERDAR: Tamamen bilinçaltısızca yapılmış şeyler...


hayata dair
Eğer sen insanı insan olarak
ve onun dünya ile ilişkisini de
insancıl bir ilişki olarak görürsen,
sevgiyi ancak sevgi ile,
güveni ancak güvenle değiştirebilirsin...
...
Eğer sanattan zevk
almak istersen,
sanat kültürüne sahip bir insan olman gerekir...
...
Eğer öbür insanlar
üzerinde etkili olmak
istersen,
öbür insanlar üzerinde gerçekten canlandırıcı
ve uyarıcı bir etkisi bulunan bir insan olman gerekir...
...
İnsan ile -ve doğa ile- ilişkilerinin her biri,
senin gerçek bireysel yaşamının,
iradenin nesnesine
uygun düşen belirli bir belirtisi olmalıdır...
...
Eğer sen karşılıklı
sevgi uyandırmadan seversen,
yani seven insan olarak senin dirimsel belirtin ile sen
kendini sevilen insan durumuna dönüştürmüyorsan,
senin aşkın da bir mutsuzluktur, talihsizliktir... (...K.Marx)


İğnelik

> GÜLSEN DE

Müjdecindir güldeste,
Gönül sana gül ödül...
Gül derdiğin nefeste,
Sevin gönül sende gül!

Gönlündedir gül senin,
Sabır imân tevekkül...
Sevgisi sevilenin,
Seninledir sen de gül!

Gülün alı moru var,
Yediveren gül sende...
Alır götürür rüzgâr,
Ağlasan da gülsen de!..

> Sefa Koyuncu - sefa.koyuncu@tg.com.tr



Söz Market



kadınlar & erkekler
(...”Erkekler neyi bilmez” başlıklı, “Yunus Evren” yorumu)
-En detaylı düşünülmüş planları bile mahveden o meşhur kadın içgüdüleri, erkekleri çok şaşırtır...
-Kadınların onlara çok gereksiz olan kuşkuları ve paranoyakça davranışları karşısında, erkekler nasıl hareket etmeleri gerektiğini bir türlü bilemezler...
-Erkekler kadınların en ufak bir şeyi abarttıkları ve pire için yorgan yaktıkları konusunda hemfikirdirler... Bu gereksiz alınganlıklara bir anlam veremezler...
-Yıllar önce sıradan bir konuşma sırasında erkeklere söylenmiş bir sözün unutulmayıp, yıllar sonra tekrar açılması onları hayretler içinde bırakır...
-Kadınların yüzlerindeki kırışıklıkları ve aldıkları birkaç kiloyu büyük sorun haline getirmelerini anlamakta zorlanırlar...
-Bir türlü bitmek bilmeyen uzun telefon konuşmaları... Bunu her ne kadar gereksiz görseler de kendilerinin de aynı şeyi yaptıklarının farkında değildirler...
-Erkekler, kadınların ayna karşısında çok fazla zaman harcadıklarını, bir tutam saçın havada olmasının ne gibi bir önemi olacağını düşünürler...



temel’in yeri
Doktorlar, Temel’e “Yüzüne renk gelir” diye ıspanak tavsiye etmiş...
Yeşil yüzlü olmak istemediği için yememiş Temel ...
***
Sinemaya giden Temel gişeden bilet istemiş;
“-Bir giriş, bir de çıkış bileti lütfen...”
***
Patates tüccarlığı yapan Temel, tarlasında silindirle dolaşıyormuş...
Soranlara, “Artık püre pazarlamaya karar verdim” diyormuş...
***
Temel‘i “Figaro’nun Düğünü” adlı baleye davet etmişler, gitmemiş...
“Düğün sahiplerini tanımıyorum” demiş...



söz der ki
“-Erkeğin ilgisi sizi bunalttıysa; ondan ayrılmayın, onunla evlenin...”
(...Elini kolunu sallayarak ettiği müthiş S.Ö.Z.leri)


tuzaktan kumanda
(...STAR - Esra Erol’la İzdivaç)
EVLENECEK KADIN: Ne iş yapıyorsun?...
EVLENECEK ADAM: Çalışmıyorum, kiralarla geçiniyorum...
EVLENECEK KADIN: İşin yok, bir de eş aramak için buraya çıkmışsın, ayranım yok içmeye derler ya o hesap hani...
EVLENECEK ADAM: Beşiktaş’ta iki tane evim var kirada, bir tane de Bodrum’da yazlığım... Yaşayıp gidiyorum böyle...
EVLENECEK KADIN: Ama çok duygusal birine benziyorsunuz...



bizimkiler
(...Almanya Bizimkiler’den)
Abone servisinden Mustafa Bulut Abi’nin kasları tutulmuş perişan...
Eczaneye gidip ilaç almak ister ama ne diyecek?...
Bizim Abdullah Kanmaz’ı arar hemen, “Abdullah kaslarım çok ağrıyor, eczanenin önündeyim ne deyip de ilaç isteyeyim?... Neydi bunun Almancası?...”
Abdullah Abi cevap verir, “Muskelkater diye iste ilacını” der...
Mustafa Abi anlamaz, birkaç kere izah edince müthiş bir izah gelir;
“-Bak şimdi Muskel kas, demek kater de kedinin erkeği...”



bir film diyaloğu
-İnsanlardan nefret ediyorum...
“-Ben etmem ama çevremde olmadıklarında kendimi daha iyi hissediyorum...
(...Barbet Schroeder filminden)



hayata dair
Hiçbir çağ bu çağın bildiği bunca şeyden daha çoğunu bilmedi...
Hiçbirinin her şeyi bilivermek ve ustaca aşılamak için bunca imkanı olmadı...
Ne var ki hiçbir çağın asıl olan hakkındaki bilgisi bizim çağımızdaki kadar az olmadı...
Bugün anlayış bu denli azalmışsa, bunun nedeni çağın şimdiden genel bir sersemlemeye uğraması değil...
Dünya çapındaki doymazlığına karşılık yalın ve temel olan her şeyi, hem yükümlenmeyi hem de katlanmayı gerektiren her şeyi inatla geri tepmesidir...
Bu dengesizliğin kendisinin her tarafa yayılabiliyor olması da, günümüz insanının erdeminin, sabrının yok olmasından ileri gelmektedir...
(...M.Heidegger)



itiraf reyonu
(...osoztutan@tg.com.tr - itiraf edin, rezil edelim)

(...isim: ali taşdelen ...şehir: istanbul ...yaş: kırküç)
Bir iş için Uzunköprü`den Çorlu`ya gelen kayınpederim ve kayınvalidem Çorlu`ya vardıklarında bir sebepten dolayı kayınpederimin saatinin on dakika geri olduğunu fark etmişler.
Kayınvalidem, “Ne oldu acaba saat mi bozuldu” diye sorunca kayınpederim şaka olsun diye “Uzunköprü`yle İstanbul arası 10 dakika ya ondan geri kalmıştır” demiş...
Fakat kayınvalidem tüm ciddiyeti ve saflığıyla, “İyi de biz Çorlu`dayız beş dakika geri olması gerekmiyor mu” deyip bütün zamanı durdurmuş bir süreliğine...



İğnelik
ANDIÇ SUYU
İzolasyon kapıda,
Tasarruf ise eğer...
İktisadî yapıda,
İntiharla eş değer!

Tecrîd olmak felâket,
Dünyaya açmak hüner...
Konservatif memleket,
Kendini mahkûm eder!

Demokrasiye karşı,
Engeli millet yıktı...
İnletti sandık arşı,
Andıcın suyu çıktı!..

Sefa Koyuncu
sefa.koyuncu@tg.com.tr



Söz Market




(...”Erkekler nedir” başlıklı Gülsüm Ağcadağ yorumu)

Erkekler kitaptır:
Korsanları hemen piyasaya çıkar...
...
Erkekler sigaradır:
Zararlıdır ama bırakması zordur...
...
Erkekler otomatik kapıdır:
Ne zaman çarpacağı belli olmaz ve her yerde bulunur...
...
Erkekler bebektir:
Önce konuşmasını istersiniz, sonra susmasını...
...
Erkekler reçetedir:
Karmaşıktır, anlaşılması zordur, ama mecbur kalırsınız...
...
Erkekler trafik canavarıdır:
Bir anlık dalgınlık hayatınıza mâl olur...


hayata dair
Kimseler bilemez beni,
Senin bildiğin kadar...
...
İçinde yan yana uyuduğumuz gözlerin,
Benim insan parıltılarıma,
Dünyanın gecelerinden daha iyi bir gelecek hazırladı...
...
İçinde uçtuğum gözlerin, yolların gidişine,
Dünyanın dışında bir anlam verdi...
...
Bize belirtilenler,
Gözlerindeki sonsuz yalnızlığımızı,
Artık kendilerini sandıkları gibi değiller...
...
Kimseler bilemez seni,
Benim seni bildiğim kadar...
(...Paul Eluard)

itiraf reyonu

> (...osoztutan@tg.com.tr - itiraf edin, rezil edelim)
(...isim: erbil ...şehir: istanbul ...yaş: yirmi)
Çok sevdiğimiz ama muhabbetine de pek katlanamadığımız bir hocamız var...
Bir gün yine çok konuşmasıyla bizim teneffüsü yemek üzereydi...
Biran önce bitirsin de gitsin diye beklerken, son cümlesini arkadaşımız Murat’a etti,
“-Murat’cım saçların uzamış, niye kestirmiyorsun?...”
İşte hocamızın bile hoşuna giden o müthiş cevap;
“-Siz konuşmaya başlamadan önce bu kadar uzun değildi hocam...”


söz der ki
“-Özgür ilişki; kaybetme korkusu ve elinde tutma telaşı olmadığında başlayandır...”
(...’Sevmek esarettir’i uzun yoldan anlattığı müthiş S.Ö.Z.leri)

tuzaktan kumanda
(...KANALTÜRK - Telegol)
AHMET ÇAKAR:
Şimdi kız Ali’yi seviyor... Burada kız Beşiktaş oluyor...
Veysel’in de bu kızda gözü var... Kızın babası; ki bu Kayserispor başkanı Recep Mamur ve kızın amcaoğlu Süleyman Hurma...
Veysel’den başlık parası alıyor... Bunun sonu töre cinayetidir beyler...

bizimkiler
Talip, posta kutusuna atılmış elektrik faturasını alır ve her zamanki gibi öder...
“Ödendi” damgası vurulan fatura çekmeceye atılırken üzerindeki Tarık Karakız ismini görür...
Başkasına ait faturayı ödemiş olduğu ortaya çıkar...
Parayı geri alana kadar akla karayı seçer...
Bir değil, iki değil kardeşim... Nerden geliyor bu zenginlik?...


temel’in yeri
Çiftçi Dursun’un oğlu Temel, sebze dolu kamyonetiyle giderken kaza yapmış...
Kamyonet ters dönmüş, bütün sebzeler yerlere yayılmış...
Temel kamyoneti nasıl çevireceğini düşünürken, civardaki evlerden olayı gören bir yaşlı adam seslenmiş:
“-Evladım yazık bu güneşin altında daha fazla yorulma, gel sana yiyecek birşeyler ikram edeyim...”
Temel, “Sağolun rahatsız etmeyeyim” demiş, “Hem babam kızar...”
Adam ısrar etmiş:
“Ooo hadi, gel iki lokma bir şeyler yersin, gücünü toplarsın... Hadi gel...”
Temel “Peki tamam” demiş, “Ama babam kızacak...”
Adam Temel’in karnını bir güzel doyurmuş... Sonra Temel birkaç saat uzanıp dinlenmiş...
Derken gitme vakti gelmiş ve adama, “Çok teşekkür ederim, karnım doydu, dinlendim... Şimdi çok daha iyiyim... Ama babam gerçekten bana çok kızacak” demiş...
Adam ona gülümsemiş:
“Yapmaa, birkaç saat geç döndün diye kızacak ne var?... Hem sahi, baban nerede?...”
Temel cevap vermiş:
“-Kamyonetin altında...”

İğnelik

Aynı yolda giderken,
Farklı bir kol tutmayın...
Kurtarıyoruz derken,
Milleti uyutmayın!

Kısa yoldan köşeyi,
Dönmek devri sâbıktı...
Buluveren neş’eyi,
Ânında raydan çıktı!

Yapılanı yıkmayın,
Ayar tutmuyor dümen...
Efendiler çıkmayın,
Lütfen meşrû zemînden!..

> Sefa Koyuncu - sefa.koyuncu@tg.com.tr


Söz Market



(...”Kadınlar nedir” başlıklı Efe Yamaç yorumu)
...
Kadınlar termostur:
Her tartışmayı ilk günkü gibi sıcak tutarlar...
...
Kadınlar kitaptır:
Korsanları hemen piyasaya çıkar...
...
Kadınlar sigaradır:
Zararlıdır ama bırakması zordur...
...
Kadınlar otomatik kapıdır:
Ne zaman çarpacağı belli olmaz ve her alış veriş merkezinde bulunur...
...
Kadınlar bebektir:
Önce konuşmasını istersiniz, sonra susmasını...
...
Kadınlar reçetedir:
Karmaşıktır, anlaşılması zordur, ama mecbur kalırsınız...
...
Kadınlar trafik canavarıdır:
Bir anlık dalgınlık hayatınıza mâl olur...



temel’in yeri
Temel, Dursun’la sohbet ediyor;
“-Dün gece ne olduğuna kesinlikle inanmayacaksın.”
-Ne oldu Temel?...
“-Dün gece kapı çaldı. Kapıyı açtım, şakır şakır yağmur yağıyor. Baktım ki kayınvalide kapının eşiğinde duruyor...”
-Sonra?...
“-Bana; ‘Bir iki gün burada kalabilir miyim’ diye sordu...”
-Sen ne dedin?...
“-Tabii ki dedikten sonra kapıyı kapattım...”


bir film diyaloğu
“-Tehlikeli birisi, çünkü doğruları söylüyor... Bu mahkeme bu duruşmalar yararsızdır. Çünkü hiçbir parmaklık onu tutamaz...” (...Manderlay filminden)

hayata dair
Gülümsediğinde güzelleşmeyen bir yüz hiç görmedim...
Kimi zaman içindeki o sessiz sese uzmanlardan daha fazla güven...
Aerodinamik yasalarına göre o tombul ve tüylü arının hiç uçmaması gerekiyordu...
Herhalde bunu ona hiç kimse söylemedi ki, uçuyor...
Dolayısıyla halatları çöz...
Güvenli limandan uzaklara yelken aç...
Rüzgarı yakala, araştır, düşle, keşfet...
Dalın ucuna gitmekten korkma, meyve oradadır...
Büyük adam büyüklüğünü, küçük adama davranışıyla gösterir...
Şans bukalemun gibidir...
Biraz zaman tanı, mutlaka değişecektir... (...A.Huxley)

itiraf reyonu
> (...osoztutan@tg.com.tr - itiraf edin, rezil edelim)
(...isim: tuğçe ...şehir: istanbul... yaş: onsekiz)
Genelde babamla dizi saatlerimiz hep çakışır...
Yine öyle olduğu bir gün... Biz ısrarla takip ettiğimiz diziyi açtırıyoruz...
Oradan geçen bir replikte adam, eczaneden bir şey alması gerektiğini söyler ve anında kanal değişir...
Zaten babam da diziye zor katlanmaktadır...
Biz de şaşkın bir ifadeyle babama dönerek; “Baba neden kanalı değiştirdin” diye sorarız...
Babam gayet sakin bir şekilde bize döner ve “Adam daha eczaneye gidip gelecek” diye cevap verir...
Oysa ilaçlar alınmış, çocuklar iyileşmiştir...


söz der kisöz der ki
“-Ucunda beklenti olmayan çalışma; insanı zengin de eder...”
(...Dudağın sadece bir tarafını ısırtan müthiş S.Ö.Z.leri)


bizimkiler
Mustafa Bilim Abi kızının mezuniyet törenine katılacağı için, o gün işe gelemedi...
Yerine aynı gün izinli olan Fatih Selek’i çağırdı...
Onu görenler şaşırarak sordu:
-Ooo, Fatih Bey, izin gününde sen buralarda?
“-Bilim Abi çağırdı, o gelemeyecekmiş de!..”
- Hayırdır?!..
“- Kızının yemin töreni varmış!..”


tuzaktan kumanda
(...ATV - Mavi Şeker)
KEKEÇOĞLAN: Ben cep telefonlarına indirimli tarife istiyorum...
ECE ERKEN: Sevgili seyirciler biliyorsunuz Kekeçoğlan kekeme bir arkadaşımız...
KEKEÇOĞLAN: Evet... Bu şu anda benim yanan bir karam...
GÜNEL: Kanayan bir yaram demek istedin galiba...

İğnelik

> AHA İRTİCA!..
Bu gerici tayfası,
İkiye bir zınk eder...
Silinince sayfası,
Hey! Durun ben geldim der!

Dikkat çeker yeniden,
Eskinin önemine...
Dönmek ister âniden,
DDT dönemine!

Teoriye verin son,
Bu komplosuz bir rica...
Nükseden komplikasyon,
Aha size irtica!..

> Sefa Koyuncu - sefa.koyuncu@tg.com.tr


Söz Market



Dombili Murat'ın Maceraları - 7

Bir gün Murat su birikintisinde yüzen yavru balıklar görüyor... Uyanık ya; bunları toplayıp bir poşete dolduruyor, evde akvaryum da var balıklar da var tutuyor evin yolunu...
Balıkları akvaryuma dolduruyor fakat o gün bir cenaze dolayısı ile köylerine gitmeleri gerekiyor...
Birkaç gün kalıyorlar köyde ve dönüşte eve gelip kapıyı açıyorlar ki ne görsünler; ev kurbağa kaynıyor...
Olay anlaşılıyor ki o buldukları balık değil kurbağa yavrularıymış.
(...osoztutan@tg.com.tr - itiraf edin, rezil edelim)


bizimkiler
Serdar’ın cevap verdiği telefonda biri, ertesi günkü gazetenin gelip gelmediğini soruyor...
Haliyle bir gün sonraki baskıyı merak edenin ancak içerden biri olduğunu düşünüp, ona göre konuşuyor...
Diyalog kesintisiz şöyle gelişiyor;
“-Yarınki gazete geldi mi acaba?”

-Yok daha gelmedi abi... Ne vardı gelince ben arayayım...
“-Bilgehan’ın yaptığı röportaj vardı”
-Abi ne bileyim ben... Bilgehan Abi her gün gereksiz bir röportaj yapıyor...
“-Haa, iyi... Ben İbrahim Toraman... Röportaj yarınki gazetede var mı onu merak ettim...”

temel’in yeri
Şehirde çok tembel olduğunu öğrenen vali, “Bunlara bir yer yaptıralım da kötü örnek olmasınlar” diye önlem almak istemiş...
Bir tembelhane yapılmış ancak bin kişiden fazla müracaat olmuş...
Yardımcısı bir öneri getirmiş ve demiş ki;
“-Sayın valim... Biz burayı ateşe verelim, kalanlar gerçek tembellerdir...”
Vali öneriyi beğenmiş ve söylenen yapılmış... Uzakta başlayan yangın, yaklaştıkça sahte tembeller kaçışmış...
Geriye Temel’le Dursun kalmış... Ateş yaklaşıyormuş ama onların kılı kıpırdamıyormuş... Nihayetinde Dursun cebinden iki sigara çıkarmış, birini Temel’e uzatmış “Şunu ateşte yak da gel” demiş...
Temel, “Ne gerek var Dursun” demiş;
“-Nasıl olsa birazdan ateş yanına gelecek...”


hayata dair
-En iyi şeyler küçük kaplarda taşınırmış...
-Küçük bir beden çoğu kez büyük bir ruha yataklık edermiş...
-Ufak balıklar lezzetli olurmuş...
-Ateşe küçük odunlar atılırsa alevler artarmış... Büyük odunlar ateşi söndürebilirmiş...
-Sağanak dediğimiz küçük damlacıklardan ibaretmiş...
-Ufacık bir yağmur kocaman bir toz bulutunu yok edebilirmiş...
-Muazzam bir aydınlık küçük bir delikten görülebilirmiş...
-Saman çöpü rüzgarın yönünü gösterirmiş...
-Bütün hasat bir kıvılcım yüzünden elden gidebilirmiş...
-Büyük bir geminin batması için küçük bir delik yeterli imiş...
-Deve büyükmüş ama ot yermiş, şahin küçükmüş ama et yermiş...
-Büyük makineleri küçük çarklar çalıştırırmış.
-Küçük başlangıçlar olmadan büyük sonuçların sağlandığı vaki değilmiş...
(...Anonim)

söz der ki
“-Yarın, elimizde olmayandır, hiçtir... Yarın yapacağım, ‘hiçbir zaman yapmayacağım’ demektir...”
(...Oldu mu, diye onaylattığı müthiş S.Ö.Z.leri)


tuzaktan kumanda
(...HABERTÜRK - Bu Gece)
SABA TÜMER: Stüdyo biraz serin olabilir, uykum gelmesin diye klimaları sonuna kadar açıyoruz...
ALİŞAN: Biraz kapatabilir miyiz, çünkü senin uykun kaçsın diye biz burada donacağız...
***
STÜDYO KONUĞU: UFO’ların varlığını ve onlarla iç içe yaşadığımızı söylüyoruz...
SABA TÜMER: Söz verin eğer UFO’ya binerseniz bana el sallayacaksınız...

bir film diyaloğu
“-Üzgünüm ama mutsuz erkeğe iyi bir örneksin...”
(...Sweet November)



İğnelik

> TEŞVİK PAKETİ

Paket para dolaydı,
Alanı ben olaydım...
Şaka gerçek olaydı,
Medyada bir olaydım!

Şaka lâkin ciddiyet,
Payı yok demek değil...
Vatandaşa her paket,
Yansıtılmalı âcil!

Olsa da başımız dik,
Teşviksiz gel gelelim...
Haydi edin de teşvik,
Biraz da biz gülelim!..

> Sefa Koyuncu - sefa.koyuncu@tg.com.tr


Söz Market



(...isim: ali taşdelen ...şehir: istanbul ...yaş: kırküç)
Kardeşim eşi ve çocuğunu 10-15 günlüğüne memlekete gönderdi...
Hanımının bir süre idare etmesi için yapıp bıraktığı yemeklerin gün geçtikçe çoğalan bulaşıklarını, “Bu akşam yıkarım”, “Bir şey olmaz sabah erken kalkıp hallederim” gevşekliğiyle bir hafta biriktirme rekoruna ulaşmış...
Ama bakmış işin sonu fena, her şeyi bir kenara bırakıp kolları sıvayıp girişmiş bulaşık yıkamaya.
Fakat mutfak o kadar içinden çıkılmaz haldeymiş ki neyi nereye koyacağını bilememiş...
Kirliler ve temizler birbirine karışmış.
Ve son kararını vermiş, bütün bulaşıkları topladığı gibi banyodaki küvetin içine doldurmuş ve açmış duşun telefonunu...
Yenge hanım geldiğinde küvette çay kaşığı bulmuş bir tane...
(...osoztutan@tg.com.tr - itiraf edin, rezil edelim)


bizimkiler
FATİH: Abi ben gelemeyeceğim maça falan, biraz kırgınlık var...
SERDAR: Birinden grip kapmışsındır, evde hasta olan falan var mı?...
FATİH: Yok maalesef...

hayata dair
-Birisine bir iyilik yapın ve kimseye bundan bahsetmeyin...
-Bırakın çoğu zaman başkaları haklı olsun...
-Kendinize sorun: Bir yıl sonra bunun önemi olacak mı?...
-Unutmayın: Öldüğümüz zaman, yapılacak işler listemiz hâlâ dolu olacaktır...
-En inatla savunduğunuz beş iddianızı sıralayın ve bu konularda yumuşamaya çalışın...
-Sırf gırgır olsun diye size yöneltilen eleştiriyi kabul edin... Göreceksiniz canınız yanmayacak...
-Başkalarının fikirlerinde biraz olsun doğruluk payı arayın...
-Kendinizi iyi hissettiğiniz zaman şükredin, kötü hissettiğiniz zaman ılımlı olun...
-Sahip olmak istediğiniz şeyleri değil, elde etmiş olduklarınızı düşünün...
-Sorunlarınızı öğretmeniniz olarak görün...
-Unutmayın: Bundan yüz yıl sonra dünyada bambaşka insanlar olacak...
-Hayat sadece bir sınavdır... Altı üstü bir sınav...
-Bugünü son gününüzmüş gibi yaşayın... Öyle olabilir...
(...R.Carlson)


söz der ki
“-Başkalarının eline bıraktığınız mutluluk; eninde sonunda alınacaktır...”
(...Sevgi alınabilir, ama mutluluk içinde olandır konulu müthiş S.Ö.Z.leri)

tuzaktan kumanda
(...KANAL D - Kocam Size Emanet)

UZMAN: Eşlerinize ne diye hitap edersiniz?...
YARIŞMACI: Müdür derim ben... Yani eve gelince müdür ne yapıyorsun, müdür yemek hazır mı falan...
***
UZMAN: Akşam evde nerde oturuyorsunuz?...
YARIŞMACI: Koltukta yatıyorum...
UZMAN: Bu sırada eşiniz nerde?...
YARIŞMACI: Yandaki koltukta...
UZMAN: Neden o kadar uzakta?...
YARIŞMACI: Uzakta değil ki; aynı odadayız...
***
UZMAN: Eşinize değer verdiğinizi nasıl gösteriyorsunuz?...
YARIŞMACI: Dışarıda gezip tozabilecekken ve daha bir sürü şey yapabilecekken evime gelmeyi tercih ediyorsam bu en büyük değerdir zaten...


temel’in yeri
Temel ucu bucağı görünmeyen uçuruma düşünce Dursun arkasından bağırmış:
-Temel nereyesun, iyi misun?...
“-İyiyum...”
-Neredesun seni almaya geleyrum?...
“-Hâlâ düşeyrum...”



bir film diyaloğu
“-İki kötü seçenek arasında her zaman denememiş olduğunu
seçmelisin...” (...Lock, Stock and Two Smoking Barrels filminden)

İğnelik

> DİGOR KRİTER

Esârete aynayız,
Dönmüşüz tutsaklara...
Hürriyetten yanayız,
Karşıyız yasaklara!

Car çember yazma yaşmak,
Engelli baş örtüsü...
Ana dili konuşmak,
Hâlâ ömür törpüsü!

Kim engelsiz ileri,
Gitmek derse murâdım...
Digor kriterleri,
Tarihî büyük adım!..

> Sefa Koyuncu - sefa.koyuncu@tg.com.tr


Söz Market



hayata dair
Eğer kendini başkalarıyla mukayese edersen
kendini boşlukta ya da acı içinde hissedebilirsin...
Çünkü, daima senden daha büyük veya daha küçük kişiler olacaktır...
...
Kendin ol...
Özellikle, yapmacıktan şefkat gösterme...
Ne de sevgi hakkında alaycı ol...
Çünkü o bütün kuraklığına ve hayal kırıklıklarına rağmen
her zaman yeşil kalmayı başaran otlar gibidir...
...
Hayatın gürültülü karmaşasında ruhunla barışı koru...
Bütün iki yüzlülüğüne, zevksizliğine
ve kırık hayallerine rağmen, dünya yine de güzeldir...
(...Max Ehrmann)



kadınlar & erkekler
Soru: Bir erkekle top arasında ne fark vardır?...

Cevap: Hiçbir fark yoktur... Kadınlar ikisiyle de oynayabilirler...


itiraf reyonu
(...isim: pes etmedim şehir: bilinmiyor... yaş: onsekiz)

Yıllar önce TGRT FM’deki Selahattin Aksungur’un sunduğu yarışma programına katıldım (canlı yayın)...
Beni çocuk diye hattan aldılar... Zaman zuhur etti, geçenlerde aradım, artık yaşım tutuyordu...
4 soruyu da bilip hediyeyi kazandım, oh olsun...

(...osoztutan@tg.com.tr - itiraf edin, rezil edelim)



tuzaktan kumanda
Şair Bedirhan Gökçe Habertürk’teki Airport programında uçak hatıralarını anlatıyor...
Bir gün annesine, “Ankara’ya gidiyorum” demiş...
“Güle güle git” demiş anne, “Ama yolda dikkat et...”
Merak etmesin diye, “Uçakla gidiyorum anne” diye rahatlatmak istemiş...
“Olsun oğlum” demiş kadın;
“-Sen yine dikkat et, birileri camı falan açar, hastalanırsın...”



bir film diyaloğu
“-Ölülere en yakın olduğum an, caddede bir cenaze arabasının geçtiği andır...”
(...Angel Heart filminden)




söz der ki
“-Karşısına kötülük çıkınca; yön değiştiren iyilik, yapılmasa da olur...”
(...Bardağı sertçe masaya vurup kalkarken ettiği müthiş S.Ö.Z.leri)




temel’in yeri
Temel arabasını yangına karşı sigorta yaptırmış...
Sigorta acentesindeki memur yeni bir teklifte daha bulunmuş;
“-Biraz daha fazla prim öderseniz, arabanızı çalıntıya karşı da sigortalatmış olursunuz...”
Temel teklifi anlamsız bulmuş;
“-Fazla ödeme yapmak gereksiz... Yanmış arabayı kim çalsın ki?...”



bizimkiler
Serdar, izin gününde Sultanahmet civarında gezerken; gazeteden tanıştığı, ama çok samimi olmadığı bir arkadaş da karşı yönden gelmektedir...
Hafif samimiyete güvenerek yanından geçer göz kırpar, ama çocuk oralı olmaz...
Olaya kızar ve hanıma, “Yavaş yavaş yürü, geliyorum” der...
Arkasından koşup omzuna dokunduğu arkadaşla tartışmaya başlar;
-Niye verdiğim selamı almıyorsun?...
“-Abi ben de sana bakıyordum, hiç tepki vermeyince yürüdüm gittim...”
-Olur mu, göz kırptım “Naber” gibilerinden?...
“-İyi de abi keşke güneş gözlüklerini çıkarıp yapsaydın...”



İğnelik
LABUTLAR
Ağır topu bulursan,
Hafifçe çevirirsin...
Hatta hâkim olursan,
Çok labut devirirsin!

Şaşırır matematik,
Faydasızdır kaputlar...
Dikilir otomatik,
Kolay bitmez labutlar!

Artı puan yıkıma,
Çılgın ringlere eştir...
Yaşamak bir bakıma,
Labutlarla güreştir!..

Sefa Koyuncu
sefa.koyuncu@tg.com.tr



Söz Market



söz der ki
“-Kim olduğun önemli değil, kim olduğunu kabul et yeter...”
(...Zaman zaman göndermeler de yaptığı müthiş S.Ö.Z.leri)

tuzaktan kumanda
(...KANALTÜRK - Telegol)
AHMET ÇAKAR: Ben kabzımalım kardeşim...
GÜRCAN BİLGİÇ: Evet ama elmalarla armutları karıştırıyorsun hep...
AHMET ÇAKAR: Bir kere sol beki Roberto Carlos olan takımın yazarı Gürcan Bilgiç olmamalıdır...
***
AHMET ÇAKAR: Ziya Abi’ye bakıyorum şimdi krem rengi ceketiyle gayet şık...
ZİYA ŞENGÜL: Krem rengi mi bu Ahmet?... Beyaz giydim beyaz...
AHMET ÇAKAR: Buradan öyle görünüyor. Sen beyaz sevmezsin zaten...

Ayaküstü...
-Saviola Galatasaray’a...
-Nihat Beşiktaş’ta...
-Fener’den Luca Toni’ye çılgın teklif...
-Özer Kadıköy’e...
-Trabzon Zaccheroni’yi bitirmek üzere...
-Fener’in kalede B planı Helton...
-Taraftar Fink’te kararsız...
-Halil de Fener’e çok yakın...
-Deco ya İnter’e ya Cimbom’a...
-Bobo’nun yerine Almeida...
-Lincoln Wolfsburg ile anlaştı...
...
Televizyonlarda “Görüntü kirliliği”nden şikayet ederken, yazılı basınımızın “Boya kirliliğini” es geçmeyelim...
Bunlar, “Spor gazetelerinin en ciddisi” olarak tanınan bir gazetemizin, Cumartesi günkü sayısında ilk sayfadan yayınladığı haber başlıkları...
Dikkatinizi çekiyorum, “Tek gün, tek sayfadan”...
Hâl böyle olunca “Biz demiştik” diye haberciliği övmenin esprisi kalmıyor...
Demedik bir şey bırakmıyorlar ki...

temel’in yeri
Fadime akrabasını ziyarete gidiyormuş...
Kalabalık araba ve insan trafiği arasında hızlı hızlı ilerliyormuş...
Araçlara bakmadan karşıya geçmeye çalışınca trafik polisi seslenmiş;
-Hanım hanım... Nereye gidiyorsun?...
“-Sana mı soracağım, hasta ziyaretine gidiyrum...”
Polis sinirlerine hakim olmaya çalışarak lambaları göstermiş:
“-Bak... Buraya yeni ışıklar takdırdık...”
Fadime bir ışıklara bakmış bir polise;
“-Uyyy... Delinin zoruna bak... Eee bana ne?... Güle güle kullanın da...”

hayata dair
Beni sevdiğini sözlerinle, hareketlerinle sık sık göster...
Bunu bildiğimi düşünme...
Utanç belirtileri gösterebilir ve ihtiyacım olmadığını söyleyebilirim...
Bu tepkilerime inanma ve ne olursa olsun beni sevdiğini tekrarla...
...
İyi yaptığım işler için beni tebrik et...
Başarısız olduğumda beni aşağılama, tersine bana güven ver...
Olumlu destek ve işimi takdir etmeler, başarımın yenilenmesini garanti eder...
...
Moralin bozuk, kendini yalnız ve yanlış anlaşılmış hissedersen bunları bana söyle...
Seni rahatlatma gücüne sahip olduğumu bilmek beni güçlendirecektir...
Gördüklerim ya da hissettiklerimin önemsiz veya gerçekdışı olduklarını söyleyerek benliğimi geçersiz duruma düşürme...
Görüyor ya da hissediyorsam bunlar bana göre gerçek ve önemlidirler...
(...Leo Buscaglia)

bir film diyalağu
“-Herkesin anladığı tek dil sevgidir... Evet bu dilde okuyabiliyor, ama konuşamıyorum...” (...Iris filminden)

İğnelik

KERİZ Mİ?

Kaldıkça gündem koyu,
Rahat yok anlaşılan...
Küresel dalga boyu,
Bir engeldir aşılan!

İşgal etti medyayı,
Bir sevimsiz kelime...
Nüksettirir vak’ayı,
Alır isem dilime!

Sorarsanız yâdını,
Söylemem döviz miyim...
Sevimsizin adını,
Anacak keriz miyim!..

Sefa Koyuncu
sefa.koyuncu@tg.com.tr

Söz Market



ayaküstü...
“Kefen giyerim, o formayı giymem” sayıklamalarıyla baş gösteren ve tıpta “Elvir Baliç Sendromu” olarak bilinen rahatsızlık; sonraki yıllar “Sergen Yalçın Sandromu”, “Emre Belözoğlu Sendromu” ve “Tümer Metin Sendromu” olarak devam etmişti...
Bu yıl da aşırı para ve hırs rahatsızlığı olarak belirtilerini sürdüren “Mehmet Topuz Sendromu”nun kurbanı olduk...
Uzmanlar diyor ki; ruh sağlığı bozulmaya başladığı zaman diğer hastalıklar gibi kendini belli etmez...
Zaten bozulması için de diğer hastalıklar gibi bir mikroba veya bir virüse ihtiyaçları yoktur...
Gün olur bir gecede bile bozulurken, gün olur zaman içinde uzmanların bile zor tespit edebileceği bir şekilde başa gelen olayların etkisiyle veya çevreden olan bitenler yüzünden kaybedilebilir...
Davranışlar değişir, uyku problemleri başlar, tutarsız laflar edilir...
Ne diyelim; her şeyin başı sağlık kardeşim...



söz der ki
“-Hayatlarımız; zaten bizim olmayan birçok şeyi kaybetmekten korkarak geçiyor...”
(...’Farkında mısınız’ diye başlayarak ettiği müthiş S.Ö.Z.leri)



tuzaktan kumanda
(...KANAL D - Disko Kralı)
OKAN BAYÜLGEN: Hayat senin gördüğün gibi tozpembe değil ki?...
EBRU GEDİZ: Hayat arı gibi Okan’cım... Ben bal dağıtıyorum, sen iğne...


temel’in yeri
Adam marangoz Temel’e gidip 3 ay sonra doğacak çocuğu için bir beşik yapmasını istemiş ve 2 milyon lira vermiş...
1 ay sonra beşiğin durumunu görmek için gitmiş ama marangoz Temel “Meşe kuruyor” demiş...
Çocuk doğmuş, adam gitmiş; Temel “Meşe tam kıvamına gelmek üzere, biraz daha bekleyelim...”
1 ay, 1 yıl, 3 yıl, 5 yıl... Çocuk büyümüş, evlenmiş... Eşi hamileymiş...
Büyükbaba adayı oğlunu çağırmış ve beşik meselesini anlatmış;
“-Git o marangoz Temel’e, selamımı söyle... Sana yetişmedi, hiç olmazsa torunuma yetişsin...”
Oğlan gitmiş, durumu anlatmış... Temel çıkarmış cebinden 2 milyon lira vermiş ve
“-Git o babana söyle, ben böyle aceleye gelemem...”



kadınlar & erkekler
(...”Erkeklik nedir” başlıklı Hande Toy tesbitleri)
Hayatına bir sürü kadın girmesi değildir...
Kimi gerçekten sevdiği ve ona ne kadar dürüst olabildiğidir...
...
Kalın bir sese sahip olmak değildir...
Nazik ve duygulu cümleler kurabilmektir...
...
Romantik bir ortamda güzel sözler fısıldamak değildir...
Her sözünün kalbinden gelmesidir...
...
Kodu mu oturtmak değildir...
Dokunuşundaki yumuşaklıktır...
...
Büyük ve ağır eşyaları kolay kaldırmak değildir...
Hayatın yükünü cesurca taşıyabilmektir...
...
Geniş omuzlara sahip olmak değildir...
O omuzlara yaslanacak kadar güven verip vermediğidir...
...
Güçlü bir vücuda sahip olmak değildir...
O vücutta nasıl bir kalp taşıdığıdır...



itiraf reyonu
(...isim: emine yazıcı ...şehir: trabzon ...yaş: bilinmiyor)

Arkadaşım, çalıştığı iş yerinden ayrılmış... Ailesine ayrıldığına dair bir şey dememiş...
Kendisi İstanbul’da yaşıyor, aile Trabzon Tonya’da...
Annesi arkadaşın iş yerini aramış, onlar da işten ayrıldığını artık orada çalışmadığını söylemişler...
O da cepten aramış ve paradoks başlamış;
-Nerdesin?...
“-İşteyim anne...”
-Yalan konuşma işten ayrıldığını söylediler...
“-O zaman evdeyim...”
-Yalan söyleme bana, nerdesin?...
“-E anne her şeyi biliyorsun, o zaman sen söyle nerdeyim ben...”

(...osoztutan@tg.com.tr - itiraf edin, rezil edelim)



bizimkiler
Bursa İHA’nın gözdesi Hakan Özer, KPSS sınavı için izine ayrılırken büroda son bombayı patlattı...
Geceden kalma gece muhabiri Mesut Güleç piknik için gündüz vakti büroya gelince muhabbete daldı;
“Beni kim yetiştirdi, ‘şıkırt şıkırt elli kare foto çekeceğime, tek karede işi bitiririm, benim hocam Orhan Ükın, Hakan değil ki”...
“Error” lakaplı “Erır Hakan” söze girdi,
“-Ben ölçü birimi miyim, beni niye örnek gösteriyorsun?...


İğnelik
SAVCIYA ALKIŞ
Türk-Kürt ayrı bilmeyiz,
Farklı değil özdeşiz...
Oyunlara gelmeyiz,
Biz Müslüman kardeşiz!

Ortak paydamız devlet,
Vatan aynı bayrak bir...
Türkçe resmî dil evet,
Ana dili serbesttir!

Neş’emiz aynı gülden,
Ortağız acısına...
Tebrik cân-ı gönülden,
Digor’un savcısına!..
> Sefa Koyuncu
sefa.koyuncu@tg.com.tr


Söz Market



söz der ki
“-Yaşlanmaktan kaçınamayız ama hep çocuk kalmak elimizdedir...”
(...Takvimleri önemsediği, ama yapraklarını önemsemediği müthiş S.Ö.Z.leri)

tuzaktan kumanda
(...CNNTURK Nası Yani?)
BEYAZIT ÖZTÜRK: Niye kadın yok sizde?...
İLKER AYRIK (Laf Ebeleri): Şebnem Dönmez var...
BEYAZIT ÖZTÜRK: Şebnem orada sanki sizi dizginleyen bir konumda...
İLKER AYRIK: (Laf Ebeleri): Kadın komedyenlerle ilgili şöyle bir sıkıntı var; Kadınlar çirkin görünmekten korkuyorlar...

aynı o hesap!
Bunu da, “Kayıtlarımızda bulunsun” diye yayınlayalım;
İbn-i Sinâ’ya:
“-Dünyada devâsı olmayan bir dert var mıdır” diye sormuşlar:
Demiş ki;
“-Derdin devâsızı, iyinin kötüye muhtaç olmasıdır...”

kadınlar & erkekler
(...Erkeklerin konuşma kayıtları Aslıhan Yalvaç’tan)
Atletiğim: Halı saha maçlarına gidiyorum ben...
Görünüşüm fena değil: Kulağımdan ve burnumdan kıl sarkmıyor...
İyi eğitimliyim: Konuşmalarımla seni ezeceğim...
Arkadaşlığa önem veririm: Beni terk edersen derdimi anlatacak biri var...
Eğlenceliyim: Televizyondaki kadın programlarını izliyorum...
Olgunum: Seni kendime bağlayana kadar hata yapmam...
Şair ruhluyum: Tuvalet kapılarında dörtlüklerim vardır...
Düşünceli ve saygılıyım: Bir şey emrederken “lütfen” diye başlarım...

temel’in yeri
Temel’in tavuğu bir türlü yumurtlamıyormuş... Dursun akıl vermiş:
“-Biraz hamsi yedir, tesirini göreceksin...”
Bir hafta sonra tekrar karşılaşınca Dursun sormuş:
“-Nasıl... Hamsi tesir etti mi?...”
“Etti etti” demiş Temel;
“-Eskiden ‘gıt gıt gıdak’ diye ötüyordu, şimdi ‘cit cit cidak’ diye ötüyor...”

bizimkiler
Cüneyt Abi’nin bu hafta şoförle beraber çıktığı Mardin yolculuğu maceralı başladı...
Şalvarlı ve eli silahlı birinin “Dur” işaretiyle heyecanlanan ekibimiz, terör saldırısına uğradığını düşünerek 200 kilometre hızla kaçmaya başladı...
Bölgede müthiş bir kovalamaca ve silah sesleri yükseldi...
Şoför, Cüneyt Abi’nin gaza getirmesiyle tarlalardan ve patika yollardan kaçışını sürdürdü...
Her 20 kilometrede bir silahlı grupla kovalamaca oynayan ekibimizi Mardin’e varınca güvenlik güçleri karşıladı...
“Buraya nasıl geldiniz, tebrik ederiz” diye karşılanmayı bekleyen Cüneyt Abi, emniyet amirinin şu sözleriyle kendine geldi;
“-Yahu kardeşim koruculardan niye kaçıyorsunuz?...”

hayata dair...
Umudun tanımına giren iki şey vardır: Zaman ve gelecek...
Umut ne dündür, ne de şimdi... O hep yarınlarda yaşamayı sever...
Asılmakta olan kişinin bile, ip kopacaktır diye bir umudu vardır...
İnsan için, hayatı akışına bırakmak; çabasız, amaçsız ve atılımsız duruma gelmek demektir...
Hiçbir zaman olamayacak bir şeyi ısrarla umut etmek, insanı devamlı bir
karamsarlığa sürükler...
Umut; umut edilen şeyin, olabilirliği oranında mutluluk kaynağı olur...
Umut; büyük bir canlılık, duyarlılık ve olumlu düşünce üretimiyle oluşan bir değişim isteğidir...
Umut; varlıklı bir kişi için belki, yemeğin üstüne yediği tatlı olabilir...
Ancak bir yoksul için kuru bir ekmek parçasıdır da...
Yaşanan gün nasıl olursa olsun, beklenen gün her zaman daha güzeldir...
Çünkü insanın geçmişi hep kayıplarla, geleceği de hep umutlarla doludur...
İyice düşünüp karar verin... İstediğiniz nedir?...
Silik, beklentisiz, havanın esişine, suyun akışına bırakılmış bir hayat mı?...
Umut bir yerde de duyulan değişim isteğidir ve insanın yarınlarına borçlanmasıdır...
(...Hanri Benazus)

İğnelik

TÜRKOĞLU

Şahlandı Türk rüzgârı,
Sportmeniz atletiz...
Cihân pehlivânları,
Çıkaran bir milletiz!

Verdikçe dünyaya şân,
Her branştan Türk star...
Türk’e karşı oluşan,
Ön yargıları yıkar!

Basketle etti hayrân,
Türkoğlu da nihâyet...
Tanıdı Türk’ü cihân,
Teşekkürler Hidayet!..

Sefa Koyuncu
sefa.koyuncu@tg.com.tr


Söz Market



(...İstek üzerine, “Mükemmel
erkek nasıl olur” konusu)
* Özel günlerde eşine “Hadi seç şurdan hediyeni, şimdi benim aldığımı beğenmezsin” demiyorsan...
* Çoraplarını attığın yerlerden kokularını takip ederek bulmuyorsan...
* Kapı kollarının ve mobilya kenarlarının dilek ağacı olmadığını anlayıp, kıyafetlerini asmıyorsan...
* Duş alırken banyo takımlarını kaldırıyor ve su içinde bırakmıyorsan...
* Kirli çamaşırlarını banyoya kadar getirdiğine göre kirli sepetinin üstüne değil içine koyuyorsan...
* Senden yardım istendiğinde “Bana söyleyene kadar şimdiye yapmıştın” demiyorsan...
* Ara sıra “Eline sağlık... Bu sana çok yakışmış... Teşekkürler... Bugün neler yaptın ve hatta çok ileri giderek “Seni seviyorum” diyorsan...
* Alışverişe gittiğinizde mağaza önüne gelince sigarını yakıp, hadi sen gir işini hallet ben burada bekliyorum demiyorsan...
* Kadınların da acıkan, yorulan, uyuyan bir insan olabileceğini ve robot hizmetçi olmadığını anlıyorsan...
...Mükemmel bir erkeksin...


temel’in yeri
Temel merdivenlerden düşmüş...
İki gün komada kaldıktan sonra gözünü açınca, “Geçmiş olsun” demiş doktoru;
“-Size bir kötü bir de iyi haberim var... Birincisi artık ömür boyu çalışamayacaksınız...” Temel, “Peki” demiş;
“-Kötü haber ne?...”


bizimkiler
(...Arka arkaya maç kaybeden
Bizimkiler diyalogları)
EMİN: Sen defansa geç...
SERDAR: Defans neresi yav?...
EMİN: Kalecinin önünde, orta sahanın arkasında... Sor gösterirler sana...
...
FATİH: Abi takım yaşlandı artık?...
ORHAN: Ee, ne yapacağız?...
FATİH: Listelere Cahit Abi’nin yaşını küçük yazalım, Ömer Abi de kimlikteki yaşını kullansın...

itiraf reyonu
> (...osoztutan@tg.com.tr - itiraf edin, rezil edelim)
İşe giderken Bakırköy-Yenibosna arası halk otobüsüne bindim...
Boş yer yoktu, ortadaki iniş kapısının orada sırtımı demirlere yasladım.
Bu arada inenler binenler sürekli değişen yüzler. Şoför her durakta repliğini tekrarlıyor;
“-İlerleyelim arkada yer var...”
Neyse alımlı bir bayan bindi otobüse. Elinde kitaplar ve kitapların üstünde -muhtemelen- sevgilisinden aldığı çiçekler...
Elleri dolu olduğundan nereye geçeceğini bulamadı. Nitekim centilmenin biri yer verdi.
Gel zaman git zaman sonra ineceği tuttu bayanın...
Elindeki çiçeklerle orta kapıdan indi o anda çiçeklerin üzerine iliştirilmiş not düştü kapının yanındaki oturan bayan yolcunun ayaklarının dibine.
Dörde katlanmış notu ayağıyla kendine çekerek aldı, hemencecik açtı.
Kendi kendine güldü, başını salladı. Notu kapattı, eliyle sıktı. Tekrar açtı notu tekrar güldü.
Yüzünde mutlu bir tebessümle daldı uzaklara...
Benim aklımda ise şu soru vardı.
Kendisiyle alakası olmayanı mutlu eden bir not; sahibine ulaşsa acaba ne kadar mutlu olurdu?
Herhangi birinden çiçek alan ve çiçekteki notu okuyamadan kaybeden herkese...


söz der ki
“-Kadınlar unutur... Ama neyi unuttuklarını size hatırlatacaklardır...”
(...Artık iyice kaşınırken ettiği müthiş S.Ö.Z.leri)


tuzaktan kumanda
(...STAR - İzdivaç)
EVLENECEK KADIN: Benim bir dayanağım yok... Sigortalı işi, bir evi, bankada da biraz parası olursa, düşünüyorum açıkçası...
EVLENECEK ADAM: Hanımefendi koca değil sponsor arıyor...


ayaküstü...
Ayaküstü sohbetimizi Aysun İnan’la yapıyoruz...
Diyor ki;
Ecevit öldü hepimiz solcu olduk...
Barış Akarsu öldü hepimiz Rock’cı olduk...
Hrant Dink öldü hepimiz Ermeni olduk...
Muhsin Yazıcıoğlu öldü hepimiz ülkücü olduk...
Türkan Saylan öldü hepimiz laik olduk...
Bülent Ersoy’a uzun ömürler diliyorum...



İğnelik

> YENİ ÇIĞIR

Değil zorlanmak âdil,
Akımların selinde...
İnsan oyuncak değil,
İdeolog elinde!

Vatandaş her birimde,
Bağlısıdır devletin...
Demokratik rejimde,
Hâkimiyet milletin!

Hukûkta olmaz plan,
Kapatan kalır naçar...
Yüzde elli oy alan,
Yeni bir çığır açar!..

> Sefa Koyuncu - sefa.koyuncu@tg.com.tr



Söz Market



“-Nasıl ki aslanlar pençeleri,
Filler ve domuzlar azı dişleri,
Boğalar boynuzları,
Mürekkep balığı suyu karartan mürekkebimsi sıvı ile donatılmışsa...
Kadınlar da kendi kendini koruması ve savunması için;
İkiyüzlülük yahut riyakârlık melekesiyle teçhiz edilmiştir...”
(...Schopenhauer)


temel’in yeri
-Temel niye haftanın yedi günü çalıştırılıyormuş?...
“-Pazartesi tekrar eğitime tabi tutulmamak için...”
...
-Temel cam duvara niye tırmanmış?...
“-Öbür tarafta ne olduğunu görebilmek için...”
...
-Temel’le Dursun bir kolayı nasıl açar?...
“-Biri kolayı tutar, diğeri babasını çağırır...”
...
-Temel’i nasıl boğarsın?...
“-Havuzun dibine bir ayna koyarak...”
...
-Temel neden Tang hazırlayamaz?...
“-Bir litre suyu o küçücük pakete sığdıramadığı için...”
...
-Temel buz küplerini niye buzdolabında tutuyormuş?...
“-Buzdolabını soğuk tutabilmek için...”

bizimkiler
Cüneyt Abi, gazeteyi ziyarete gelen âmâlara rehberlik ediyor...
O ziyaretten Cüneyt Abi konuşmaları;
-(Eliyle göstererek) Şu Afrikalı çocukların önüne geçin bir fotoğraf çekeyim...
-(Yemek alırken) Siz bir yer beğenip oturun, ben yemekleri alıp geleyim...
-(Teknik servisi gezdirdikten sonra) Matbaayı da görmek ister misiniz?...
-(Sırrı’yı tanıştırırken) Ben de bunun gibi bomba oldum. Körle yatan şaşı kalkar...

son dakika!..
Mehmet Topuz Bursaspor’la prensipte, Ankaragücü ile pratikte, Antalyaspor ile teorikte anlaştı...
Yaptığı açıklamada, doğuştan Babaeskispor’u tuttuğunu söyleyen Topuz, gelecek tekliflere açık olduğunu söyledi...
Bunun üzerine, dirsek temasında bulunduğu Trabzonspor devreye girerek bonservisi Fenerbahçe’de olduğu tahmin edilen Topuz’u Van-spor’dan resmen istedi...
Yarın ise Mehmet Topuz’un Bucaspor’a imza atması bekleniyor... (...Ali Taşçı bildirdi)

itiraf reyonu
> (...osoztutan@tg.com.tr - itiraf edin, rezil edelim)
(...isim: muharrem güneş ...şehir: denizli ...yaş: bilinmiyor)
Aynı evde yaşayan 3 öğrenci arkadaşız...
Banyonun lambası yanmayınca elektrikler kesik zanneden ve gelmesini bekleme sırasında altına kaçırmaktan kıl payı kurtulan bir arkadaşa sahibiz...
Tabii beklerken de canı sıkılmasın diye bizimle birlikte televizyon seyreden bir arkadaşımız...


Iğnelik

> KARAR ÂNI

Yoğunlaşmış dilekler,
Yol kesme da’vâsına...
Girmiş eski tüfekler,
Kapatma havasına!

Yâ iyi de nerede,
Hani küresel formlar...
Geçerli yerkürede,
Yâni evrensel normlar!

Karar vermek çok zor mu,
İki şıktan birine...
Dışa açılıyor mu,
Kapanıyor muyuz ne!..

> sefa.koyuncu@tg.com.tr

söz der ki
“-Kadınlar dürüst erkek olmadığını bilir, iyi yalan söyleyeni ararlar...”
(...Sırf ‘O kadar kıyağımız olsun’ diye ettiği müthiş S.Ö.Z.leri)

tuzaktan kumanda
(...KANAL D - Disko Kralı)
HAKKI BULUT: Okan’cım nereye kadar gidebiliriz?...
OKAN BAYÜLGEN: Yolumuz uzun Hakkı Abi. Buradan devam edince önce Seda’nın sonra Beyaz’ın stüdyoları var. Oradan da Bağcılar’a kadar devam edebilirsiniz...
***
STÜDYO KONUĞU ÇOCUK: Vücudumuzda köprü nerede bulunur?...
HAKKI BULUT: Göğüs kafesinde değil mi? Yok yok, değil... Aşağıda bir yerde olacaktı galiba...


bir film diyaloğu
-Benden nefret mi ediyorsun?...
“-Seni düşünecek vaktim olsa inan senden nefret ederdim...”
(...Casablanca filminden)


Söz Market



söz der ki
“-Ayrılık diye bir şey yoktur, ölümün adını yanlış bilmek vardır...”
(...Kapıyı sertçe çekerken ettiği müthiş S.Ö.Z.leri)

tuzaktan kumanda
(...KANAL D - Disko Kralı)
ÖYKÜ: Sizin için de çocuk sevmiyor diyorlar?...
OKAN BAYÜLGEN: Çocuk ve büyümekte olan çocuk sevmem. Büyük adam seviyorum...
ÖYKÜ: Ama çocuk yapıyorsunuz?...
OKAN BAYÜLGEN: Çocuk sevince mi çocuk yapılır? İlle çocuk mıncırmak mı lazım?...

bizimkiler
Akbank; dün doğum günü olan Cüneyt Abi’yi tebrik etmek için mesaj göndermiş, “Kutlu olsun” diye...
Cüneyt Abi cevap yazmış, “Bırakın kuru kuruya doğum günü kutlamayı... Her şeyden komisyon alıyorsunuz, hiç faydanız yok vs.”...
Az sonra bir mesaj daha gelmiş;
“-Kart ücretleriniz hesabınıza iade edilmiştir...”

kadınlar & erkekler
(...Mustafa Hakan’dan “Erkek olmanın yeni avantajları”)
-Beş günlük tatil için ufak bir çanta yeter.
-Her kavanozu tek başına açma kabiliyetine sahipsin.
-Makyaj tazeleme problemin olmadığı için zırt pırt tuvalete gitmezsin.
-Kilo aldığında dostların sana acıyarak bakmaz.
-Topuklu ayakkabı gibi bir şeyin üstünde hokkabazlık yapmak zorunda değilsin.
-Ayakkabılarının topuğu ve tırnağın asla kırılmaz, çorabın kaçmaz.
-Pişireceğin hayvanı kendin avlayabilecek güçtesindir.
-Duş yapman ve giyinmen en fazla on dakika sürer.
-50 yaşına da gelsen kimse evde kaldığını iddia edemez.
-Yüzündeki tüm renkler orijinaldir. Ne silince, ne yağmurda çıkmaz.
-Ceketini alıp çıkarsın.

itiraf reyonu
(...isim: ilhan dinçer ...şehir: samsun ...yaş: bilinmiyor)
Üniversitede bütünleme sınavındayız...
4 soru yapmışım, bir soru daha yapsam okul bitecek...
Düşün düşün, yok gelmiyor... Hoca masaya uzak bir yerde sınavı takip ediyor.
Sınavı biten masaya bırakıp kağıdını çıkıyor...
Artık 1 dakika var ve çıkmaya karar verdim...
Tam kağıdı masaya bırakırken masadaki kağıtlardan birinde doğru cevabı gördüm.
“Hocam adımı numaramı falan yazmamışım” diyerek doğru cevabı hızlıca yaptım...
Netice mi?... Üniversite biteli 4 yıl oldu...
Hâlâ o yalan o kadar hızlı nasıl aklıma geldi anlamadım...

(...osoztutan@tg.com.tr - itiraf edin, rezil edelim)

temel’in yeri
Temel arızalı paraşütle atlamayı reddedince komutanı,
“Teknoloji gelişti, bir arıza olursa paraşüt tamircileri hemen havada tamir ediyor” diyerek ikna etmiş...
Temel atlamış ve paraşütü açılmamış... Tam o sırada üzerinde tulumu, elinde İngiliz anahtarıyla birinin roket gibi yanına geldiğini görmüş ve bağırmış;
“-Paraşüt tamircisi misin?...”
Adam yanından hızla geçerken;
“-Hayır... Doğalgazcıyım...”

hayata dair
-Müstehcen olmayan üç tane fıkra öğren...
-Ayakkabıların hep boyalı ve dişlerin hep beyaz olsun...
-Bir kavgaya girersen, ilk sen vur ve hızlı vur...
-Sana nasıl muamele edilmesini istiyorsan, sen de insanlara öyle davran...
-Şopen, Mozart ve Beethoven’ın müzikleri arasındaki farkı ayırt edebil...
-Bir mesleğin hilelerini öğrenmek yerine, o mesleği çok iyi öğren...
-Diş macunu tüpünün kapağını tak...
-Çok fazla güneşte durma...
(...H.Jackson Browne)

uçak kazaları
Her uçak kazası olduğunda herkes kazanın sebebinin bulunması için kara kutunun bulunmasını bekler.
Oysa ben her kaza sonunda yolculara bakarım. Yolcular kim diye. Buna göre her uçak kazasında kendime göre bir sebep sonuç ilişkisinde bulunurum.
Bu kanaatim...
Ziya-ül Hak’ın düşen uçağında da böyleydi.
Trabzon’dan kalkıp düşen Sky Arrow 650T tipi uçakta da böyle.
Isparta’da düşen THY uçağında da böyle.
Amsterdam’da düşen THY uçağında da böyle.
Eminim.
Okyanusa düşen Air France uçağında böyledir.
Benim bu fikrimi uçuk bulanlar.
Kara kutuları aramaya devam etsinler. (...Mustafa Koç / Okur-Yazar)

İğnelik

ZAFERE ALKIŞ

Allah için insâfla,
Sarf etmeli sözleri...
Karalanmaz boş lâfla,
Hak edenin zaferi!

Muhâlif olan kat’î,
Yokuş görür düzlüğü...
Karartır hakîkati,
Particilik gözlüğü!

Akı kara gösteren,
İdeolojik bakış...
Ağır tahrîke rağmen,
Büyük zafere alkış!..

Sefa Koyuncu
sefa.koyuncu@tg.com.tr

Söz Market



söz der ki
“-Birinin kötü huylarını öğrenmek istiyorsanız, onu arkadaşlarına övün...”
(...Ben ettim oldu diye desteklediği müthiş S.Ö.Z.leri)

tuzaktan kumanda
(...SHOW TV - Var mısın Yok musun)
ACUN ILICALI: Hekim Abi senin en sevdiğin tatlı ne?...
YARIŞMACI HEKİM: Davutpaşa tatlısı...

temel’in yeri
Temel’le Fadime apar topar düğün yapmış...
Yeni evli çift balayından döndükten sonra Temel sevinçle karısına müjdeyi vermiş:
“-Üç tane nur topu gibi erkek evladımız olacak hayatım...”
-İyi de nereden biliyorsun tatlım?...
“-Üçü de bizi annemin evinde bekliyor...”

hayata dair
-Hakiki aşk ızdırap çeker ve sessizdir...

-Bir adam bir kadınla ona âşık olmadığı müddetçe mutludur...

-Her şeyi bilecek kadar genç değilim...

-İnsanın bıraktığı her tesir, ortaya bir düşman çıkarır...

-Kalpler yaralandıkça yaşar...

-Gözyaşı, çirkin kadınların sığınacağı bir şeydir, güzelleri yıpratır...

-Erkekler güzel şeyler söylemeyi bırakınca, onları artık düşünemez de olurlar...

-Dünyadaki gerçek gizem görünmeyende değil görünende gizlidir... (...Oscar Wilde)

gündemin kırıntıları...
Masum Türker‘in DSP genel başkanlığına seçilmesinin ardından, partinin kurucu genel başkanı Rahşan Ecevit DSP’den istifa ettiğini açıklamış.
Atalarımız boşuna dememişler.
Mahkeme kadıya mülk olmaz.

kadınlar & erkekler
(...”Yalnız kadınların anladığı şeyler” Deli Mavi’den)

-Aynı ayakkabının farklı renklerini almanın gerekliliği...
...
-Diyet uğruna aç kalmanın önemi...
...
-Selülit nedir, ne değildir, nelerden meydana gelir?...
...
-Ünlü markanın kıyafetini indirimden ucuza almak...
...
-Bej, beyaz ve krem renkleri arasındaki büyük fark...
...
-İyi bir kuaför bulmanın imkânsızlığı...
...
-Çiçekler ve mum ışıkları gibi romantik şeyler...
...
-Her tartının kiloyu farklı ölçmesi...
...
-Ve son olarak tabii ki diğer kadınlar...

itiraf reyonu
(...isim: elif şeyma dilalan ...şehir: istanbul ...yaş: on dört)
Geçen yaz tatilinde uzun bir yolculuktan sonra Kayseri’ye varmıştık...
Gittiğimiz gün kahvaltı için babamın yengesine misafir olduk...
Evin balkonundan Erciyes Dağı gözüküyordu...
Anneme “Anne Ağrı Dağı’na baksana ne güzel” demiştim...
Yengemler falan da ordaydı, rezil olmuştum.
(...osoztutan@tg.com.tr - itiraf edin, rezil edelim)

bizimkiler
Serdar; LC Waikiki’nin alt katından yukarıya çıkmak için merdivenlere yönelmiş, bir anda kendisini aynaya tırmanırken bulmuş...
Meğer merdivenler, aynanın tam karşısındaymış...
Üst kata çıkınca yazlık bir mont beğenmiş ve üzerine giymiş...
Harika olmuş ama biraz küçük gelmiş... Görevliye durumu anlatmış;
-Hanımefendi bunun büyüğü var mı?...
“-O bayan montu beyefendi...”

bir film diyaloğu
-Sigara içmek seni öldürür kardeşim...
“-Eğer yaşıyorsam, değil mi ?...”
(...Kanlı Elmas filminden)

Iğnelik

KÖHNE DUVAR

İyi olan her şeye,
Karşıdır seçilmeyen...
Çöreklenmiş köşeye,
Duvardır geçilmeyen!

Muhalefet duvarı,
Medya ile örülür...
Koparanla yuları,
Çoğaldığı görülür!

Entrika fıkırdıyor,
Dar ediyor diyârı...
Battıkça çatırdıyor,
Köhne Bizans duvarı!..

Sefa Koyuncu
sefa.koyuncu@tg.com.tr


Söz Market



söz der ki
“-Aşk bir direksiyonlu iki araba, evlilik iki direksiyonlu bir arabadır...”
(...Edince de tam ettiği müthiş S.Ö.Z.leri)

tuzaktan kumanda
(...KANALTÜRK / Telegol)
AHMET ÇAKAR: Takımı şampiyon yapan Mustafa hocayı yanaklarından öpüyorum...
ZİYA ŞENGÜL: Ahmet Bey siz askerliğinizi bahriyeli olarak mı yaptınız?...
AHMET ÇAKAR: Neden sordun?...
ZİYA ŞENGÜL: Çok güzel tornistan yapıyorsunuz!

temel’in yeri
Teknik direktör ilk yarı sonrası soyunma odasında oyuncusu Temel’e sormuş;
“-Neden kendi kalene gol attın?...”
Temel cevap vermiş;
“-Kaleler birbirine o kadar çok benziyor ki...”

kadınlar & erkekler
(...Aşk hastalığının ilacı Meryem Türker’den)
Elde edilişi:
“-Aşkı elde etmek için türlü yöntemler vardır. Birinci yöntem için ilkel maddeler, para, bir çift söz ve bir çift kesici gözdür. Çeşitli randevularla kristalleştirilir ve daha sonra saf olarak elde edilir...”
...
Fiziki özellikleri:
“-Pembe renkli kristallerden oluşur. Kalpte yerleşir. Keskin lezzetlidir. Özellikle iç organlarda hissedilir...”
...
Kimyasal özellikleri:
“-Kaba sözlerden alınır. Formülü hemen değişir. Aslında aşk dayanıklı bir madde değildir. Parasızlık, sefillik, yalancılıkla “geçimsiz” bir ilaçtır...”
...
Saflık muayenesi:
“-Aşkın ne ölçüde “saf” olduğunu anlamak için ihanet, aldatma, matrak geçmeyle ne ölçüde dayanıklı olduğu anlaşılır...”
...
Miktar tayini:
“-Aşk enjekte edilmiş ve hassas tartılmış bir insan, bir haftada kilo kaybederse bu uluslararası ölçülere göre en az Romeo-Juliet, Türk ölçülerine göre Leyla ile Mecnun aşkına eşittir...”
...
İlacın kullanışı:
“-Nişan ve nikahta az dozlarla alınmalı... Aşk çeşitli biçimlerde görülebilir. Bilim aşkı, sanat aşkı, doğa aşkı gibi...”
...
Hastalığın teşhisi:
“-Kalp çarpıntısı, uçma hissi, gözlerde kararma, sevdiğinden başkasını görememe şeklinde özel bir körlük. Mantık kaybı, uykusuzluk, iştahsızlık, terleme...”
...
İlacın kullanışı:
“-Kalbi hızlandırmak için, alçak dozda... Sinir sistemini uyarmak için yüksek dozda... Moral ve cesaret verici neşelendirici... Yüksek dozda öldürücü, alçak dozda güldürücü etkisi vardır...”
...
İlacın sloganı:
“-Karanfilim ez beni, oyalı tülbentten süz beni, sen kalem ol ben divit, reçeteye yaz beni...”

bizimkiler
Müzmin bekâr Talip, dün üniversite yıllarından beri beraber olduğu mühendis arkadaşlarıyla çevre konulu bir panele katıldı.
Haftalık izninde ilk defa bir faaliyete dahil olan Talip, paneli düzenleyen mühendisler derneğine üye olmak istedi ve ekledi:
“-Buraya üye olmak için mühendis olmak şart mı?”
“Evet” cevabını alınca “Tamam öyleyse” dedi, “Ben de toplum mühendisiyim!”
Tabii üye olamadı.
İsteğinin ardından da “Burhan Altıntopvari” bir düşünce çıktı. Kendini şöyle ele verdi:
“-Ya birader sizin de hiç bayan üyeniz yokmuş. Katılanlar hep erkek!”

hayata dair
şu anda seni düşünüyorum...
ve eğer bazen sana, gizleniyorum gibi geliyorsa,
bu, seni az seviyor olmamdan değil de;
artık bazı anlarda yalnız kalmam gerektiğinden böyle...
ama sen, hiç de bu yüzden düşüncelerimin dışında kalmış,
unutulmuş değilsin...
tam tersine senin o capcanlı varlığınla doluyum ben...
senin o sadık yüreğini ne zaman düşünsem yeniden neşeleniyorum,
sen çevremde gezinip duruyorsun,
geri kalan her şey de silinip gidiyor ufkumdan...
sonsuza doğru uzanan ve artık bir tek sınırı olan ufkumdan.
işte o zaman ben sana kavuşuyorum,
ve dalgalanmakta olan düşüncem huzuru sende buluyor...
(...Sokrates)

itiraf reyonu
(...isim: ali taşdelen ...şehir: istanbul ...yaş: kırküç)
Dört yaşındaki yeğenim, esnerken eliyle ağzını kapatmayan babasının küçük dilini görüp şöyle dedi;
“-Baba ağzında parmak var...”
(...osoztutan@tg.com.tr - itiraf edin, rezil edelim)

Iğnelik

KAMU DURUMU

Kurumlar yurttaşına,
Farklı gözle bakar mı...
Devlet vatandaşına,
Ayrımcılık yapar mı!

Şu kapalı bu açık,
Şu laik bu kalanı...
Şu akıllı bu kaçık,
Şu kamu bu alanı!

Demokrasi bu mu ya,
Anlayalım durumu...
Neden karşı kamuya,
Sözde kamu kurumu!..

Sefa Koyuncu
sefa.koyuncu@tg.com.tr

Söz Market



söz der ki
“-Sevileceğini hisseden sevilecektir, terk edilmekten korkan terk edilecektir...”
(...”Budur” konulu müthiş S.Ö.Z.leri)

tuzaktan kumanda
(...CNN TÜRK / Çok Farklı)

REHA MUHTAR: Size göre güçlü erkek nasıl olmalı?...
ÖZGE ÖZDER: Güçlü erkek; kendi gücünü hissettirmeden bana kendimi güçlü hissettiren erkektir...
***

(...HABERTÜRK - Bu Gece)

SABA TÜMER: Eskisi gibi temiz erkek bulmak zor artık?...
DİDEM EROL: Şimdi erkekler de uyandı. Diyorlar ki biz bedava süt alıyorsak, ineği niye satın alalım?... O yüzden arada süt vermeyi keseceksin...

bir film diyaloğu
“-Bugünkü dersimizde birbirinizi öldüreceksiniz... Taa ki biriniz sağ kalana dek...”
(...Battle Royale filminden)

hayata dair
-İyice tanımadan kimseye bağlanma...
-İyice soruştur, başkalarının da haklı olabileceğini düşün...
-Seni düşünmeyeni sen de düşünme, konuşmayanla konuşma...
-İnsanlara doğru değer ver, hak etmeyenleri sil...
-Asla dönüp de arkana bakma... Sır tutmasını bil...
-Hak ettiğin sevgiyi alamadığın zaman kendini üzme, problemi kendin görme...
-Seni sevenlerle kullananları iyi ayırt et...
-Seni dinleyip anlamaya niyeti olmayanlarla tartışma...
-Dostun olacak insanları bazı kriterlere göre belirle...
-Kendini öven insanlardan kaç...
-Kendine olan saygını yitirmene sebep olacak hiçbir şey yapma...
-Göz göre göre su birikintilerine taş atma, mutlaka üstüne sıçrar...
-Gözyaşlarının değerini bil, onları hak etmeyenler için harcama...
-Dostluğunla yetinmeyenler için hiçbir fedakârlık yapma...
-İstediğini almak için asla duygu sömürüsü yapma...
-Sana duyulan sevgiyi ve güveni istismar etme...
(...Anonim)

SÖZ’ün gelimi...
Herhalde Süleyman Demirel’in yönetmenliği ve Cindoruk’un misafir oyunculuğu ile sunulup eski film artistlerini tekrardan yıldız gibi, milletin yanındaymış gibi göstermeye çalışacağını, belli başlı değerlerimize sahip çıkarmış gibi yapacağını okumayanınız kalmamıştır.
Eskiden; sokakları dar, yolları küçük, gecekondusu çok, yeşili bol mahallelerde çocuklar top oynarken, ya da kuş vurma sevdasıyla camları kırdıkları zamanlar büyükleri tarafından azarlanır yahut kovulurlardı.
Güzel günlerdi.
Şimdi eski büyükler camlara taş atıyorlar.
Ama çocuklar gibi mâsum değil.
(...Erdinç Kula’nın değerlendirmesi)

temel’in yeri
Temel jete binerken korkuyormuş... Rahatlatmak için demişler ki;
“-Bak bu fırlatma koltuğu... Tehlike anında seni uçaktan uzaklaştırır...”
“Yok ya” demiş Temel;
“-Daha yüksekten düşeyim di mi?...”

İtiraf reyonu
(...isim: ali taşdelen ...şehir: istanbul ...yaş: kırk üç)
Dükkana gelen Kamil Abi’nin sıcaktan hararet yaptığı halinden belli oluyordu...
Bir soda istedi, bir iki yudum aldıktan sonra hemen arkasındaki dolaba sol elinde tuttuğu soda şişesiyle beraber sol dirseğini dayayarak dinlenmeye çekildi.
Biraz sonra alışverişe gelen bir diğer müşteri de Kamil Abi’ye saati sordu...
Sol elindeki soda şişesini unutup sol bileğindeki saate bakmak isteyen Kamil Abi sodayı üstüne bizleri de gülmekten yere serdi.
(...osoztutan@tg.com.tr - itiraf edin, rezil edelim)

bizimkiler
Beşiktaş muhabiri Bilgehan, Bab-ı Ali Şenlikleri’ne önce Serdar Özkan’ı getireceğini söyledi... Ancak onun işi çıkınca Serdar Kurtuluş’ta karar kıldı... O da olmayınca spordaki Serdar Bingöl’le şenliklere katılmak zorunda kaldı...
***
Rijkaard’ın ani transferi birçok çevreyi şaşırttığı gibi Bizimkiler’de de şok etkisi yaptı... Hollandalı teknik adamın futbolculuğunu bilmeyen genç arkadaşların şu tip muhabbetlerine sebep oldu;
FATİH: Aaa... Jijkaard gelmiş!...
TALİP: Hangi bankanın kartı o?...

Iğnelik

EVRENSEL MESAJ

Gözün aydın Sam Amca,
Putların devriliyor...
Artık selâm İslâmca,
Alınıp veriliyor!

Ümîde açan çiçek,
Savaş barış çevrimi...
Barack Obama gerçek,
Amerikan devrimi!

Selâm mukaddes yüküm,
İslâm evrensel i’lâm...
Esselâmü aleyküm,
Ve aleyküm esselâm!..

Sefa Koyuncu
sefa.koyuncu@tg.com.tr


Komedi