4 Haziran 2010 Cuma

Söz Market



kadınlar & erkekler
(...”Kadın Gerçekleri” Mustafa Kaya’dan)
Kadınlar aynı anda güzel, zeki, genç ve bekâr olamazlar...
Genç ve güzel bir kız, güzelliğini fark ettiği anda zekâsını kaybeder...
...
Kadınlar bilinçaltlarındaki hinliğin su yüzüne çıkmaması için büyük mücadele verirler...
Kadın genç ve güzel ise bu mücadeleyi gençlik yıllarında yapmaya gerek duymaz...
...
Kadın genç, güzel, evli ve mutlu ise zekice bir yalan söylüyordur...
Kadın çirkin ve evli ve de mutlu ise bu doğru olabilir...
...
Kadının bütün düşüncesi güzelliği üstünedir, erkeğinki ise güzelliğin peşinden koşmak üzerine...
Hep bu ikili nedenden ötürü birbirlerini neden anlayamadıklarını hayatlarının sonuna kadar sorup dururlar...
...
Kadınlar yaşlandıkça erkeğin gözünden dünyaya bakmaya başlar...
Erkekler yaşlandıkça kadını anlamaya başlarlar... Ama her şey çok geçtir artık...



iitiraf reyonu
(...isim: ismail yosun ...şehir: istanbul ...yaş: yirmi dört)

Tatile giderken dar ve virajlı bir yolda otobüsün biri denk geldi...
Adam durmuş, geçecek yer kalmamış... Benim akıllı arkadaşım Halit inip bakmak yerine otobüsün arkasında yazan araç telefonunu aradı...
“Ben arkadaki arabadan arıyorum... Bir yol versen de geçsek” dedi...
Adam, “Abi öndeki araba arıza yapmış, biraz bekle” demiş...
İlginçlikler serisi yarım saat kadar sürdü de yolumuza devam ettik...

(omer.soztutan@tg.com.tr - itiraf edin, rezil edelim...)



söz der ki
“-Mutsuzluk diye bir şey yoktur, çocukluğu kaybetmek vardır...”
(...Köprüden önceki son çıkışta ettiği müthiş S.Ö.Z.leri)


tuzaktan kumanda
(...NTV - Yorum Farkı)
EMRE KONGAR: Ben sizin araştırmacı ve gazeteci kimliğinize son derece saygı duyuyorum...
MEHMET BARLAS: Ben de sizin hocalık kimliğinize saygı duyuyorum...
EMRE KONGAR: Teşekkür ederim, sağolun...
MEHMET BARLAS: Ama ben öğrenci değilim ve aynı dersi almaktan sıkıldım...
***
MEHMET BARLAS: Ben zamanında Beyrut’tayken bunları bizzat yaşadım... Ben gençtim, siz çocuktunuz o zamanlar.
EMRE KONGAR: Aman efendim, siz hâlâ gençsiniz.
MEHMET BARLAS: Teşekkür ederim...
EMRE KONGAR: Önemli değil, ama bakın ben sizi gençlikle övüyorum, siz beni gençlikle itham ediyorsunuz...
***
EMRE KONGAR: Bugün gördüğünüz gibi NTV’nin yeni sezon ekranına uygun giyindim, yeşil yeşil...
MEHMET BARLAS: Arazi olmuşsunuz.
EMRE KONGAR: Hayır, arazi olmadım, doğaya saygımı gösterdim...
MEHMET BARLAS: İşte doğayla kaynaşmanın adı arazi olmaktır...



temel’in yeri
Hırsız Temel, soyguna girdiği bankadan; paranın yanında bilgisayar, telefon ve mobilyaları da çalmış. Niçin?...
“-Para tek başına saadet getirmez” diye...
***
Taksi şoförlüğü yapmaya başlayan Temel, bir müddet sonra bu mesleği bırakmış, neden?...
“-Arkasından konuşulmasından hoşlanmadığı için...”
***
Denizaltı kaçıran Temel; rehinelerin canını bağışlamak için polise şartlarını söylemiş;
“-50 milyar ile bir paraşüt istiyorum...”
***
Temel‘i “Figaro’nun Düğünü” adlı baleye davet etmişler, gitmemiş...
“Düğün sahiplerini tanımıyorum” demiş...



hayata dair
Çocukluk ve yaşlılık birbirine benzer...
Her iki durumda da, değişik sebeplerle, insan oldukça savunmasız olur...
Bedenimizin çevresinde görünmez bir zırh oluşması ergenlik döneminde başlar...
Bu zırh bu dönemde oluşur ve ergin hayat boyunca kalınlaşır...
Gelişimi biraz da “inci”ninkine benzer, yara ne denli büyük ve derinse, çevresinde oluşan zırh o kadar güçlü olur...
Ama sonra zamanla, çok uzun süre giyilen bir giysi gibi en çok kullanılan yerlerinden yıpranır, dikişleri atar ve ani bir hareket sonucu yırtılır...
Başlangıçta hiçbir şey fark etmezsin, zırhının hâlâ seni sıkıca sardığını sanırsın, ama bir gün birdenbire, aptalca bir şey karşısında bir çocuk gibi nedenini bilemeden ağlamaya başlarsın...
(...Susanna Tamaro)


bizimkiler
(...Soğuk espriler serisi - 3)
TURGAY: Ben çay içmektense su içme taraftarıyım...
EMİN: Ben Beşiktaş taraftarıyım...
...
TALİP: Benim nikahımı bakan kıyacak...
NECMETTİN: Hangi bakan?...
TALİP: Murat Göğebakan...
MEHMET: Teoman bara gitmiş, ama içeri almamışlar...
EMRE: Niye?...
MEHMET: Daha onyedi, onyedi, onyediymiş...
...
BİLGEHAN: Şu telefonu uzatır mısın?...
SERDAR: Telefon uzamaz...


İğnelik
ÇİN EHRÂMI
Adâletten sakınma,
İnsanlık yarasıdır...
Zulüm ile kalkınma,
Asrın yüz karasıdır!

Boğup halkı eleme,
Saltanat merâmları...
İbretlik el âleme,
Firavun ehrâmları!

İşkencenin adresi,
Mao ve Huang idi...
Kan kemik âbidesi,
Kızıl Çin piramidi!..

> Sefa Koyuncu
sefa.koyuncu@tg.com.tr




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Komedi