10 Ekim 2010 Pazar

Söz Market





kadınlar & erkekler
(...”Türkçe açıklamalı kadın konuşmaları” Turgut Şahin’den)
-Benimle neden çıkıyorsun?...
AÇIKLAMASI: Kız bu tekliften çok şaşırmış veya duymak istediği birtakım sözcükler var onları duymak istiyor. Seni ilk gördüğüm andan itibaren sana vuruldum, sen farklısın vb...
...
-Senin annen kaç yaşındaydı?...
AÇIKLAMASI: Muhtemelen çocuktan çok hoşlandı ve ilerideki bir evlilikte kaynanasının ne kadar yaşayacağını merak ediyor...
...
-Daha önce kaç kişiyle çıktın?
AÇIKLAMASI: Burda ihtimaller ne kadar fazla olursa, karşıdakini kaybetme ihtimali o kadar artar... Basit bir matematiksel hesaplama ile, eğer 28 ise, “8” atıyoruz, “2” kalıyor... Cevap: 2...
...
-Boyum kısa mı?... Veya kilom nasıl?...
AÇIKLAMASI: Her kadın biz ne kadar mükemmel görsek de onları kendilerini eleştirdiği bir yönleri muhakkak vardır... Mutlaka ya birkaç kilo almaları veya da vermeleri gerekiyordur... Bize sorduklarında, “Seni ben böyle seviyorum...”
...
-Çok güzel bir arakadaşı var ve soruyor: O nasıl birisi biliyor musun?...
AÇIKLAMASI: Arkadaşını acayib şekilde kıskanıyor... Bence o iyi birisi değil insanları kullanıyor... Buna benzer örnekler...


temel’in yeri
Okula kayıt yapan görevli, Temel’in oğlu Dursun’a sormuş;
-Babanın işi nedir?...
“-Sihirbaz...”
-Ne kadar güzel... En ilginç gösterisi nedir?...
“-İnsanları ikiye bölebilir...”
-Müthiş... Konumuza dönelim, erkek, ya da kız kardeşin var mı?...
“-Var... Bir yarım erkek kardeş, iki yarım kız kardeş...”



bir film diyaloğu
“-Siyasiler gerçeği örtmek, sanatçılar ise gerçeği göstermek için yalan söylerler...”
(...Reservoir Dogs filminden)




söz der ki
“-Hayalimde o kadar güzelsin ki; gerçeğinle kirletmeyeceğim onu...”
(...Ezel’e replik olur umuduyla ettiği müthiş S.Ö.Z.’leri)



tuzaktan kumanda
(...KANALTÜRK - Kelime Oyunu)

İHSAN VAROL: İnsani ölçülerin üstünde olan dik başlılığı anlatan söz dizisi?...
ÇIKAN HARFLER: K_ _IR _NA_ I
YARIŞMACI: Katır Anası...


itiraf reyonu
(...isim: meçhul ...şehir: meşhur ...yaş: mahzur)
Ablam çocukları, “Mıçırı... Kıçırı... Papates... Çoğan” diye, arkadaşı “Tontik... Pontik” diye, ben de “Hoçakamaro” diye seviyorum...
Öz eleştirime gelince; sonra da Faruk K.’ya “Honki ponki torino”, Yonca Evcimik’e de “Okayi yamaşita kombamba” şarkılarından dolayı bi kamyon laf ederiz...

(omer.soztutan@tg.com.tr - itiraf edin, rezil edelim...)



hayata dair
Devlet birçok kişi tarafından yönetilirse bu ona, tıpkı giderleri toplulukça kaynaklanan şölenin, tek kişinin hazırlayacağı bir şölenden daha üstün olması gibi bir üstünlük sağlar...
Onun içindir ki çoğunluk, birçok durumda, her kim olursa olsun tek bir kişiden daha iyi bir yargıçtır...
Ayrıca çokluk daha güç bozulur ya da kıstırılır...
Kötü bir anında olan ya da konuya ilişkin çok güçlü duyguları bulunan bir kişinin yargısı ister istemez çarpık olacaktır...
Öte yandan, bir kitlenin yargıda bulunması durumunda, kitleyi oluşturan her kişinin aynı anda duygulara kapılmasını ve yargısını çarpıtmadan ayarlamak güçtür... (...Aristoteles)



bizim ora
Ben filmleri genelde Azerbaycan Devlet Televiziyası’nda seyrediyorum...
Azerice dublajla yabancı film izlemek acayip keyifli geliyor...
Misal geçen Mr. And Mrs Smith vardı...
Bunlar evlerinin içindeler ve onları öldürmeye gelen adamlar içeri bomba atıyorlar...
Bomba bir varile doğru yuvarlanıyor ve yuvarlandığı varilin üzerinde “Fuel” yazıyor...
İşte tam o anda bize “Fuel” yazısını tercüme eden dış ses devreye giriyor ve şöyle diyor:
“-Yanacah...”



İğnelik

KISA DALGA
Dikkat kesildik nefes,
Gidip gidip geliyor...
Tiz çıkıyor kalın ses,
Yeri göğü deliyor!

Nakil hattı kesti buz,
Nâme yazıldı nâma...
Alıcılar kusursuz,
Ayarlarla oynama!

Dinle kulak ver eğil,
Kısa dalga bandından...
Algılama net değil,
Parazitler yayından!..

> Sefa Koyuncu
sefa.koyuncu@tg.com.tr



Söz Market



söz der ki
“-Kibirli insanı öldürecek silah, bol övgüdür...”
(...Kendi kendine ‘Güzel oldu’ dediği müthiş S.Ö.Z.’leri)

tuzaktan kumanda
(...KANALTÜRK - Telegol)
AHMET ÇAKAR: Beyler bu gece bende bir tuhaflık var, ama nedenini bilmiyorum...
SERHAT ULUEREN: Dolunaydan olmasın hocam?...
***
HİKMET KARAMAN: Dört beş teknik direktör toplanıp aramızdan birini seçerek federasyona önermeyi düşünüyoruz.
AHMET ÇAKAR: Beyler bu sizin dediğiniz Vatikan’da olur...
***
SERHAT ULUEREN: Karga şerefli ve kinci bir hayvan değil mi?...
AHMET ÇAKAR: Mesela karga ağaçtan cevizi aldı; havadan yere bıraktı. Sen de gittin, kırılan cevizi yedin, kargaya yamuk yaptın... Alır plakanı, hayatı boyunca seni takip eder.
***
ZİYA ŞENGÜL: Arda ile Messi arasında da çok fark yok zaten...
AHMET ÇAKAR: Messi ile Arda arasında fark yoksa, benimle de bir kadın arasında fark yok, yapmayın ya...

kadınlar & erkekler
(...Kadınlar hakkındaki en güzel konuşmalar)

Bernard Shaw: Erkeğin de kadının da terbiyesi tartıştıkları zaman belli olur...
...
Euripides: En budala kadının bile sırlarını saklayacak kadar aklı vardır...
...
Seymour Hicks: Kimse kadınlar hakkında benim kadar çok şey bilmiyor... Ve ben de hiçbir şey bilmiyorum...
...
Alexandre Dumas: Kadınlar; büyük işler başarmamız için bize ilham verir... Sonra da bunları başarmamıza engel olurlar...
...
A. W. Brown: Evlilik öyle bir kitaptır ki; ilk bölüm şiir olarak yazılmış; gerisi düz yazı...
...
Mignon McLaughlin: Gerçekten de flört devresinde en hoşa giden özellikler, boşanma evresinde bir de bakarsınız ki en nefret edilenlere dönüşmüş...
...
Marie Anne Du Deffand: Kadınların, zaaflarıyla silahlandıklarından daha güçlü bir zamanı olamaz...
...
Samuel Butler: Yol kesen eşkıya ya paranı ya canını alır... Kadınlar her ikisini de ister...

bir film diyaloğu
“-Acılar iyidir, bize geçmişin gerçek olduğunu hatırlatır...”
(...Amores Perros filminden)

temel’in yeri
Yokuştan inmekte olan kamyon kırmızı ışıkta durunca, yanındaki arabadaki Temel camını indirir ve bağırır:
“Hey benim adım Temel! Yükünüz dökülüyor, haberiniz olsun...”
Kamyoncu aldırmaz, yeşil yanınca sürer... Öbür kırmızıda Temel gene yakalar kamyonu:
“Hey, duymadınız! Ben Temel! Yükünüz yola dökülüyor diyorum...”
Kamyoncu gene sürer. Üçüncü kırmızıda Temel arabasından fırlar, kamyonun camını yumruklar, indirtir...
“Yahu ben Temel! Yükünüz dökülüyor!”
“Hey!” der, “Benim adım da Dursun... Trabzon’da kış var ve yollar buz tutmasın diye kamyonla tuz dökmek zorundayım!...”

hayata dair
Ben kendimle tamamen yüzleşebilirim,
Ve böyle yaparak beni oluşturan tüm parçaları sevip,
Onlarla dost olup, dostça yaşayabilirim.
Ve böylece benim için en önemli şeylere ulaşmak üzere,
Bir bütün olarak amaçlarımı gerçekleştirebilirim.
Kendi kendimi şaşırtan bazı yönlerim olduğunu biliyorum.
Ve bilmediğim başka yönlerim de var.
...
Fakat kendimle dost olduğum ve kendimi sevdiğim sürece,
Beni şaşırtan bu yönlerin üzerine cesaret ve umutla gidip
Kendimle ilgili daha pek çok şey bulabileceğimi biliyorum.
İnsanlara nasıl görünürsem görüneyim,
Ne söylersem, ne yaparsam yapayım,
Herhangi bir anda ne düşünürsem, ne hissedersem hissedeyim,
Hepsi de benim... Bu bana özgü...
(...Virginia Satir)

bizimkiler
Bir ehliyet hatırası da Ceyhun’dan.
Sürücü hocası yağ değiştirmeyi gösteriyor. Yağ çubuğunu çıkardı, “Söyle bakalım, yağ seviyesi bu çizginin altına düşerse bir damla mı, üç damla mı yağ koyarız?...”
Hemen keskin zekâmla bir damlanın o kadar mesafeyi dolduramayacağını anladım, cevabıpatlattım “Üç damla...”
Sürücü hocasının neden gülme krizine girdiğini anlamamıştım...
Nereden bileyim, bana kimse araba yağından bahsetmemişti ki daha önce...

İğnelik

KOZMİK SENE

Kozmik sene medyanın,
Gerilim senesiydi...
Kuru kafa meydanın,
Oynayan çenesiydi!

Görüntüsü evlerin,
Sır uzaylı sahnesi...
Düellosu devlerin,
Bilim kurgu hânesi!

Gölgeleri devâsâ,
Ekran almaz boyunu...
Vizyondaki hülâsâ,
Lazerle mil oyunu!..

Sefa Koyuncu
sefa.koyuncu@tg.com.tr

Söz Market



(...”Evlilik ne demektir” başlıklı “M.Selçuk” yorumu)
-Bütün şifrelerinizi karınızın da bilmesi demektir...
-Kararlarınızı onaylatacağınız bir merci oluşturmanız demektir...
-Artık asla kendinize ait bir yorganınızın olmaması demektir...
-14 Şubat’ı sevgilinizden ayrı geçirmeniz demektir...
-Talimat denen şeyin sadece amirden alınmayacağını öğrenmek demektir...
-Eşinizin müfettişlik ve hafiyelik gibi işlere yatkın olduğunu öğrenmeniz demektir.
-Attığınız her adımın size dırdır olarak geri dönmesi demektir...
-Hayallerinizin, ideallerinizin, plan ve programlarınızın yatağınız gibi çift kişilik olması demektir...
-Her şeyi ikiye bölmek, buna karşılık masrafları ikiyle çarpmak demektir...
-Evlendiğiniz gün intihar etmeniz ve naaşınızın evlilik boyunca ortalarda sürünmesi demektir...

temel’in yeri
Temel Emniyet Müdürlüğü’nde işe giriş için imtihandaymış...
İmtihan görevlisi sormuş;
-2 kere 2 kaç eder?...
“-Dört...”
-Güzel... Peki Abraham Lincoln’ü kim öldürdü?...
“-Bilmem...”
-O zaman bugün git, evde biraz düşün... Yarın tekrar geleceksin... O zaman cevap verirsin...
Temel çıkmış, o ara Dursun’la karşılaşmış... Dursun sormuş;
“-Ne oldu senin bu emniyette iş durumu?...”
Temel heyecanla cevaplamış;
“-İşe alındım... Daha ilk günden bir cinayeti çözme görevi verdiler...”

söz der ki
“-Efendilik babadan oğula, çılgınlık oğuldan babaya geçer...”
(...Ferrarisini satışa çıkarmadan önce ettiği müthiş S.Ö.Z.’leri)

tuzaktan kumanda
(...FLASH - Rüyanız Hayrolsun)
TELEFONDAKİ KADIN: Rüyamda böyle suların içinde çırpınıp, yukarı doğru çıkıyordum...
RÜYA YORUMCUSU: Devlet kapısında bir işiniz hallolacak...
***
TELEFONDAKİ KADIN: Benim rüyam çok kısa... Ağaçtan kiraz topluyordum, bu kadar...
RÜYA YORUMCUSU: Yakın bir zamanda evlilik teklifi alacaksın... Ve maddi manevi rahatlayacağın bir dönem yaşayacaksın...


bizimkiler
Yeni televizyonunda seyretmek için CD alan Serdar; ertesi gün film satan dükkana derdini anlatıyor...
“-Dün sizden almıştım... Bu filmin sadece yarısını izleyebildik...”
-Neden efendim?...
“-Bilmem... CD bitince arkasını taktık, boş çıktı ama...”

hayata dair
İnsan;
Her zaman aynı insanları görürse, bunları hayatının bir parçası saymaya başlar...
İyi, ama bu kişiler de bu nedenle, hayatımızı değiştirmeye kalkışırlar...
Bizi görmek istedikleri gibi değilsek hoşnut olmazlar, canları sıkılır...
Çünkü, efendim, herkes bizim nasıl yaşamamız gerektiğini elifi elifine bildiğine inanır...
Ne var ki, hiç kimse kendisinin kendi hayatını nasıl yaşaması gerektiğini kesinlikle bilmez...
(...Paulo Coelho)

itiraf reyonu
- (omer.soztutan@tg.com.tr - itiraf edin, rezil edelim...)

(...isim: özgür yalçın... şehir: ankara ...yaş: yirmi yedi)
Minibüsle giderken kız arkadaşım ve kardeşi bindi... Beni fark etmeden önümdeki koltuğa oturdular...
Muziplik olsun diye arka koltuktan, ön koltuğa telefon açtım...
Ben sürpriz yapmaya hazırlanırken, o, telefon ekranını kardeşine gösterip, “Bu gerzek yine arıyor” demişti...
Beni görüp utanmasın diye, birileri inerken ben de kendimi attım aşağıya...
Ayrıldık tabii...


İğnelik

> AŞK-I MEMNÛ

İfsâd etti milleti,
Aşk-ı Memnû romanı...
Batılının cinneti,
Ahlâksızlık ormanı!

Öyle berbâd bir iş ki,
Şeytanla ramba rumba...
Konu ensest ilişki,
Pimi çekilmiş bomba!

Gençliğe kuyu kazan,
Kalem ne ilk ne de son...
Aşk-ı Memnû’yu yazan,
Hâlid Ziyâ bir mason!..

Sefa Koyuncu
sefa.koyuncu@tg.com.tr

Söz Market



kadınlar & erkekler
(...”Kadınlar ve yaşları” başlıklı Erbil Mesut yorumu)

5 yaşında: Aynada kendisine bakar ve bir “Kraliçe” görür...
10 yaşında: Aynada kendisine bakar ve bir “Sinderella” görür...
15 yaşında: Aynada kendisine bakar ve “Çirkin” bir kız görür...
20 yaşında: Aynada kendisine bakar ve çok zayıf veya çok şişman, çok kısa veya uzun, çok düz veya çok yuvarlak hatlı görür...
30 yaşında: Aynada kendisine bakar ve bütün kusurlarını görür ama aldırmaz...
40 yaşında: Aynada kendisine bakar ve güzelliğini sürdürdüğünü görür...
50 yaşında: Aynada kendisine bakar ve dışını değil içini görür...
60 yaşında: Aynada kendisine bakar ve artık aynaya bakmayan insanları hatırlayıp, dünyayı fethetmeye gider.
70 yaşında: Aynada kendisine bakar ve bilgelik, kahkaha ve yetenek görür... Hayatından memnundur.
80 yaşında: Aynaya bakmaya zahmet etmez...


temel’in yeri
Temel‘in; Dursun ve İdris adında ikiz kardeşleri olmuş...
Babası ertesi gün Temel’i okula gönderirken demiş ki;
“-Okula gidince öğretmene ‘ikiz kardeşlerim oldu’ dersen sana izin verir...”
Temel okula gittikten bir saat sonra eve dönmüş... Babası sormuş;
-Ne oldu?... İkizleri söyledin mi?...
“-Hayır, birini söyledim... Ötekini haftaya söyleyeceğim...”


bizimkiler
Serdar’ın büyük itirafı;
Ben eskiden Kalpazan diye bir ülke var zannediyordum...
Hatta bir keresinde yüksek sesle, “Yahu niye bütün hırsızlar bu ülkeden çıkıyor” demişliğim vardır...


söz der ki
“-Aşk; iyi ve kötüye gidişte bitmez... Yerinde durursa yok olur...”
(...Şekerin erimesini beklerken, o boşlukta ettiği müthiş S.Ö.Z.’leri)


tuzaktan kumanda
(...FLASH TV - Acı Umut)
YALÇIN ÇAKIR: Sen bu kadını dövmedin mi kardeşim?...
STÜDYODAKİ ADAM: Ben dövmedim be abi... Kendi kendini sağa sola çarpıyor... Yere düşerken elim çarpıyor...
***
(...SHOW TV - Yemekteyiz)
YARIŞMACI KADIN: Kıymayı hazır aldınız, bunda emek yok...
YARIŞMACI ADAM: Ne yapacaktım, koyunu aşağıda kesip bıçakla kıyma mı hazırlayacaktım?...



hayata dair
-Bir insan ister akıl, ister altın yönünden zengin olsun; bunlardan yoksun olanlarla konuşurken çok dikkatli olmalıdır...
-Bir toplum en güçsüz bireyini yalnız bıraktığı anda dağılmaya başlar...
-Hayat ölümle anlam kazanıyor... Günün anlamı olması için gece, konuşmanın anlamı olması için sessizlik, barışın anlamı olması için savaş gereklidir...
-Öyle yalanlar vardır ki onlardan ağızdan çok, kulaklar sorumludur...
-Her toplumda başkaldıranlar olur... İnsanlar herkesin içinde onlara beddua eder, kendi kendine kaldığı zaman ise onlar için dua eder...
-Sıradan halkın gözünde altın, kandan daha kolay kirlenir...
-Çoğu zaman kusur erdemin bir koludur... En iyi eylemler en kötü sebepler uğruna ve en kötü eylemler de en iyi sebepler uğruna gerçekleştirilir...
-Felaketler karşısında kadınlar eğilir, erkekler ise kırılır...
-Erdem; eğer bazı kabahatlerle yumuşatılmazsa sağlıksız, inanç kimi kuşkularla gölgelenmezse acımasız olur... (...A.Maalouf)




gündemin kırıntıları
Sonunda bu da oldu ve Amerika’daki damat yetişemeyince kendi düğününe MSN’den katıldı...
Yazık... Evlilikteki tek mutlu günü kaçırmış adamcağız!..



İğnelik
BATI FİLİ
Ediplikte silindik,
Adaptasyona tokuz...
Şâir millet bilindik,
Şiirde ise yokuz!..

Boşaltılırsa kasten,
Lisânın içi dolmaz...
Nesri yazmakla tersten,
Uydur kaydır dil olmaz!

Dilden Batı filini,
Kazıyıp silmeliyiz...
Osmanlı Türk dilini,
Okuyabilmeliyiz!..

> Sefa Koyuncu
sefa.koyuncu@tg.com.tr


Söz Market



söz der ki
“-Gerçek aşk; aşk için aşktan vazgeçmektir...”
(...Umutsuz kalplere ışık tutarken ettiği müthiş S.Ö.Z.’leri)

tuzaktan kumanda
(...TÜRK MAX / Dök İçini)

AYŞENUR YAZICI: Evlatlık edindiğiniz çocuğu neden istemiyorsunuz?...
TELEFONDAKİ KADIN: Biz bunu Türk diye aldık, gözüme Çince konuşacak gibi bakıyor Ayşenur Hanım...
AYŞENUR YAZICI: Ne zararı var ki, belki büyüyünce değişecek?...
TELEFONDAKİ KADIN: Bu Çinliler bizim gibi değil... Böcek möcek her şeyi yiyorlar... Geçen yerde böcek gördü, yiyecek gibi bakıyor Ayşenur Hanım...

hayata dair...
Hiç dikkat ettiniz mi; hayatınız boyunca büyümeyi en çok istediğiniz çağların çocukluk çağları olduğuna...
Eğer on yaşından küçükseniz büyüme konusunda öyle hevesli olursunuz ki yılları kesirleriyle düşünebilirsiniz.
-Kaç yaşındasın?...
-4.5...
Hiç 36.5 olmazsınız... Ama 5’e doğru yaklaşıp 4.5 olursunuz...
...
On’lu yaşlara gelirsiniz... Artık geriye doğru gitmezsiniz asla... Hep bir sonraki yaştır söylediğiniz...
-Kaç yaşındasın?..
-16 olacağım...
12 olabilirsiniz ama 16 olacaksınız, sonunda... Sonra hayatın o muhteşem günleri...
21 olursunuz... Sözcükler bile bir şarkı gibidir... 21 oldunuz evet 21...
Sonra 30’a girersiniz... Burada ne oldu?...
Sanki dökülecek kesilmiş bir süt gibi hissedersiniz...
Ne oldu ne değişti?... 21 oldunuz... Sonra 30...
Sonra 40’ı zorlamaya başlarsınız... 50’ye vardığınızda 60 yaparsınız...
O zamana kadar çok yol almışsınızdır...
...
Ve 70’e varırsınız...
Ondan sonra yaşlanma günü gününe bir olaydır...
Çarşamba olur... 80’ine basarsınız... Öğlen olur... Saat 4:30 olur...
Büyük annem yeşil muz bile almazdı... “Biliyorsun bu bir yatırım” derdi...
“Eğer olgunlaştığını göremezsen kötü bir yatırım olur...”
...
90’larda geri saymaya başlarsınız... Tam 92’yim dersiniz...
Sonra o garip şey olur tekrar... Eğer 100’e ulaşırsanız; tekrar küçük bir çocuk oluverirsiniz...
-100.5’um...
Mutlu yaşlanmalar!...
Ve unutmayın yaşlanma sadece beyinde biten bir problem...
Eğer kafanıza takmazsanız, hiç önemi yoktur... (...George Carlin)

temel’in yeri
Temel; beş litrelik pet şişedeki suyu bir dikişte içeceğine dair arkadaşlarıyla iddiaya girmiş...
“Bana beş dakika müsaade eder misinuz” diye izin istemiş...
Arkadaşları peki deyip beklemişler... Beş dakika sonra Temel gelmiş...
Merak eden arkadaşları sormuş;
-Nereye gittin Temel?...
“-Hiiiç... Denedim, içebiliyorum...”

bizimkiler
Emin’in keyfi yerine gelmiş, şarkı mırıldanıyor;
“-Hekimoğlu Mustafa beeey...
Bir beyin oğlu, zor beyin oğlu...”
***
Bir iyi, bir kötü haber alan Serdar sözü;
“-Hevesimi kırma ama... Kursağım gırtlağımda kaldı şimdi...”

kadınlar & erkekler
(...”Erkek olmanın yeni avantajları” Muzaffer Güngör’den)
-Beş günlük bir tatil için minik bir çanta yeterlidir...
-Telefon konuşmalarınız maksimum 30 saniyedir...
-Kilo almış veya vermiş olmanızla kimse ilgilenmez...
-Kuaförde saatler harcamak zorunda kalmazsınız...
-Kadınlardan yüzde 98 daha hızlı zap yaparsınız...
-Her yere yanınızda gereksiz şeylerle dolu bir çanta götürmek zorunda kalmazsınız...
-10 dakikada tıraş olup, duş alıp hazırlanabilirsiniz...
-Bir partide sizin kıyafetinizin aynısını giyen biriyle arkadaş olabilirsiniz...
-Otuz yaşında ve hâlâ bekârsanız kimsenin umurunda olmaz...
-Üç çift ayakkabı yeter de artar bile...
-Arkanızdan fazla kişi konuşmaz; konuşsa bile aldırmazsınız...
-Arkadaşınızın yeni saç biçiminizi fark etmesi sizi pek ilgilendirmez...

nostalji
Darbe sonrası halkın büyük bir bölümü sıkıyönetim altında inim inim inlemektedir...
Bu dönemde Kenan Evren ülkenin doğusundaki bir garnizonu ziyaret eder...
Soğuktan tir tir titreyen iki jandarma da orada nöbet tutmaktadırlar...
Beriki uzaktan Paşa’ya bakar ve yüzüne bir gülümseme gelir...
Bunun üzerine öteki sorar:
-Ne düşünüyorsun?...
“-Sen ne düşünüyorsan ben de onu düşünüyorum...”
Öteki cevap verir:
“-O halde seni tutuklamak zorundayım...”

İğnelik

EĞRETİ ŞABLON

Neyimiz varsa gitti,
Birer birer aldılar...
Ecdâd mirâsı bitti,
Mahâretle çaldılar!

Dimâğımız kesti buz,
Ne ölüyüz ne diri...
Sevinip durduğumuz,
Toprağın binde biri!

Mumla ara milleti,
Hep kaybettik bire on...
Üstümüzde eğreti,
Giydirilmiş bir şablon!..

Sefa Koyuncu
sefa.koyuncu@tg.com.tr

Söz Market




söz der ki
“-Sözler keser gibidir... Kıran veya düzelten tarafları vardır...”
(...Bardaktaki son yudumu içtikten sonra ettiği müthiş S.Ö.Z.’leri)

tuzaktan kumanda
(...KANALTÜRK - Telegol)

SERHAT ULUEREN: Hocam çok yüklenmiyor musun Rijkaard’a?...
AHMET ÇAKAR: İddia ediyorum, Rijkaard’ın Galatasaray’a katkısı, Galatasaray çaycısı kadar bile yoktur...

hayata dair...
Hatırla ki; uzun veya kısa bir piyeste rejisörün sana verdiği rolü oynayacak bir aktörsün...
Senin bir dilenci rolü oynamanı uygun görmüşse, elinden geldiği kadar iyi oynaman gerekir...
Bir topalın, bir prensin, ya da ayak takımından birinin rolünü oynamanı uygun görürse; yine başka türlü davranacak değilsin...
Çünkü verilen rolü iyi oynamak sana düşer...
Ama bu rolü seçmek, başkasının elindedir...(...Epiktetos)

bir film diyaloğu
“-Eski asker diye bir şey yoktur... Belki defolu hale gelebilirsiniz ama asker ruhunuzu asla kaybetmezsiniz...”
(...Avatar filminden)

temel’in yeri
TEMEL: Önümüzdeki ay okyanusa balık avlamaya gidiyorum...
DURSUN: Ben seni hamsi avlar biliyordum?...
TEMEL: Doğrudur... Ama son günlerde gözlerim pek iyi görmüyor...”
***
MÜŞTERİ: “Bu restoranda her dil konuşulur yazıyor, siz mi her dili konuşuyorsunuz?...
GARSON TEMEL: Hayır ben değil ama müşteriler istediği dili konuşabilir...
***
TEMEL: Evimi sigorta ettirmek istiyorum...
ACENTE: Hay hay beyefendi, buyurun şöyle oturun, şu formları doldurmanız gerekiyor...
TEMEL: O kadar vaktim yok... Evim yanıyor...

itiraf reyonu
(...isim: bilinmiyor ...şehir: istanbul/güngören ...yaş: bilinmiyor)
Kurtlar Vadisi’nde “Yakışıklı” bayrak direğine asılmıştır...
Ertesi gün arkadaşımla “Yakışıklı”nın müdürü olduğu Güngören’deki masaj yapan yatakların tanıtıldığı yere gidiyoruz.
Arkadaş “Yakışıklıyı” görüyor “Aaa... Sen ölmedin mi” diyor... Gülüşmeler falan...
Ertesi hafta, “Yakışıklı”nın filmde de ölmediğini görünce bizim arkadaş, “Ben gördüm, zaten ölmemişti” deyip bomba serisini sürdürüyor...
(omer.soztutan@tg.com.tr - itiraf edin, rezil edelim...)

bizimkiler
Sene 1980’ler... İsminin baş harfi Müzeyyen’le başlıyor... M. Ablamız ehliyete hazırlanıyor...
Pratiklere geçtiklerinde dördüncü sürüşte ehliyet hocası otomatik arabayla geliyor.
M. Abla kuruluyor direksiyona, “Bismillah” anahtarı çeviriyor, ayağı debriyaja uzanıyor ama... O da ne?... Aşağıda sadece iki tane pedal var... Gaz, fren...
Hani debriyaj?... Yok... Sağa bakıyor, sola bakıyor, yok... İnip koltuğun altlarını kontrol ediyor... Yok... Yok...
Çaresiz “Hocam hani debriyaj?... Nerede?...”
Hocası “Yapma be... Dün akşam arabayı dışarı park etmiştim... Hırsızlar çalmasın!”
M. Abla aranmaya devam ediyor, çaresiz ve acımaklı...
“Valla çalmışlar” sözleri çıkıyor dudaklarından ve sürücü hocası daha fazla dayanamıyor basıyor kahkahayı...
M. Abla otomatiklerde debriyajın olmadığını öğreniyor ama, tarihe geçen bombasını patlatmış oluyor...

İğnelik

DİL ÇORBASI

Avrupa’dan ne aldık,
Hangisinden ettik kâr...
Eldekinden de kaldık,
Ettik diz boyu zarâr!

Batılıya meylettik,
Aldık oyuncak seti...
Cesâreti kaybettik,
Kazandık esâreti!

Olduk çantada keklik,
Bayıldık torun torba...
Sardı dinde gevşeklik,
Dil desen hepten çorba!..

Sefa Koyuncu
sefa.koyuncu@tg.com.tr

Söz Market



Kaptanın biri 40 yıllık mutlu evliliğini ve nasıl evlendiğini eşinin yanında anlatıyor;
“-O zamanlar ikinci kaptan olarak bir yük gemisinde görevliydim. Evlenme zamanım neredeyse geçmişti. Aradığım ideal kadını da bulamıyordum.
Banka müdürü bir arkadaşım beni bankanın yemeğine davet etti. Bütün şube personeli de yemekteydi. Bundan 2 yıl önce görev aldığım bir geminin İtalya seferinde fırtına yüzünden batışını ve başımdan geçenleri anlatıyordum.
Geminin yan dönmesini, azgın sulara rağmen yüzerek başka gemiye çıkışımızı anlatırken genç bir kız bana ciddi ciddi “Peki! Siz bu kazadan kurtulabildiniz mi?” demez mi...
Hemen banka müdürü arkadaşımın kulağına fısıldadım. “Bu kız tam bana göre. Aradığım ideal kadın bu! Bu işi ayarla.”
Veee, 40 yıldır bu kadınla mutlu bir evliliğim var... (...izmir_35’ten)


hayata dair
İnsanlar kendi acılarını ve kendi zevklerini kendileri oluşturuyorlar...
Bazen acı dolu bazen de mutlu geçen altmış senenin sonunda öğrendiğim en önemli şey; hayatın yalnızca bir oyun olduğu...
Bazen esrarengiz, bazen bomboş...
Ama hepsi yalnızca bir oyun ve eğer kuralları bilmezseniz, kazanmak için her türlü şansa sahip olsanız da bu oyunda oynayamazsınız... (...Thoreau)


bizimkiler
(...Bizimkilerin haftalık dalgınlıkları)
-Talip’in masasının üstünde çalan telefona uzak mesafedeyken, yetişmek için bir yandan koşup, bir yandan “Geldim geldim bi saniye” diye söylenmesi...
-Havalimanı muhabirimiz Cemil Yıldız Abi‘yi arayacakken, Cemil Aral Abi’yi arayıp, görev vermesi...
-Trabzonspor-Fenerbahçe maçı için deplasmana giden Ali’nin Fenerbahçe kredi kartı ile Trabzon’da alışveriş yapması...


söz der ki
“-Sevip, peşinden gidecek kimsesi olmayan için kısa bir ömür bile büyük israftır...”
(...Lafın kralını ederken dilinden dökülen müthiş S.Ö.Z.’leri)


tuzaktan kumanda
(...STAR - İzdivaç)
STÜDYO KONUĞU: Ortamı yumuşatmak için bir türkü söyleyeyim; Yazımı kışa çevirdin...
ZUHAL TOPAL: Lütfen kendinize geliniz, sizi ciddiyete davet etsem, gelir misiniz?...
***
STÜDYO KONUĞU KADIN: Nerde öğrendin bunları?... Yiğitoğlu yiğit!...
STÜDYO KONUĞU ADAM: İtoğlu mu dedin?...


bir film diyaloğu
“-Günah; insanın kamburudur, sırtında taşıdığı bir çuvaldır... Tek yapması gereken bu çuvalı bırakmaktır...”
(...Devils Advocatein filminden)


temel’in yeri
Yaşlı adam doktor Temel’e gidip muayene olmuş...
Tahlillerden sonra, “Bir iyi bir de kötü haberim var” demiş Temel;
“-Hangisini önce duymak istersin?...”
“Şeyy” diye cevap vermiş yaşlı adam,
-Önce kötüsünü söyler misiniz?...
“-En fazla 2 yıl yaşarsınız...”
-Ta.. Tam iki yılım mı var?.. Bi.. Bitecek mi hayat ondan sonra?... Pe.. Peki bunun üzerine bana nasıl iyi haber verebilirsiniz ki?...
“-Bir de Alzheimer olmuşsunuz... İki hafta sonra tüm bu konuştuklarımızı tamamen unutacaksınız...”



İğnelik

> EVE DÖNÜŞ

Seyyâh olup âlemi,
Merâk ile gezindik...
Çektik binbir elemi,
Hayâl atından indik!

Tanzimât simsârları,
Tutturdu bir Avrupa...
Çıkacaktık yukarı,
Baktık ki yollar sapa!

Huzûr evde inanın,
Hâriçte hırgür çoktur...
Şu âlemde insanın,
Evi gibisi yoktur!..

Sefa Koyuncu
sefa.koyuncu@tg.com.tr


Söz Market




vize...
Avrupa Birliği yine yaptı yapacağını.
Bir zamanlar Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ni dışarıda bırakıp Rum Kesimi’ni içeri almışlardı.
Şimdi de vize konusunda aynı tutum, aynı tavır.
Mevlam sen bizi kayır.
Sırbistan’a vize yok.
Karadağ’a vize yok.
Makedonya’ya vize yok.
Hırvatistan’a zaten çoktan kalkmıştı.
Slovenya epeydir içerideydi.
Geriye ne kaldı?
Bosna... Kosova...
Vallahi imtiyaz imtiyaz deyip duruyorlar ya.
Aha işte imtiyazın kralı.
Bombalayana var. Bombalanana yok.
Ellere var, bize yok.
Biz kim miyiz?
Benden bu kadar.
Onu da siz söyleyin.
(...Mustafa Koç/Okur-Yazar)



bir film diyaloğu
“-Sen doktorsun, ben kiralık katil... Yani bu kasabadaki en dürüst iki insan...”
(...İsimsiz Kurşun filminden)


kadınlar & erkekler
İki arkadaş otomobil fuarını geziyormuş...
Çok gösterişli bir spor arabanın önüne geldiklerinde birisi ıslık çalarak “Uff... Şuna bak olum” demiş;
“-4 saniyede 100’e çıkıyor...”
“O da bir şey mi” demiş diğeri gayet asık ve mutsuz bir suratla,
“-Benim karım biz gayet normal konuşurken ve ortada hiçbir şey yokken 2.5 saniyede çekilmez bir cadaloza dönebiliyor...”



temel’in yeri
-Çaycı Temel, tepsisinde niçin boş bardak bulunduruyormuş?...
“-Çay içmeyen misafirler için...”
...
-Temel duş yaptıktan sonra ne yapar?...
“-Islak elbiselerini çıkarır...”
...
-İstanbul Trabzon uçağında niçin film gösterilmiyormuş?...
“-Film bitince uçaktakiler arka kapıdan çıkıyorlarmış...”
...
-Temel merdivendeyken elektrikler kesilmiş...
“-İki saat mahsur kalmış...”
...
-Temel’e neden en fazla on dakika mola verirler?...
“-Daha uzun mola verirlerse ne iş yaptığını unutur...”



söz der ki
“-En büyük hatayı, sevdiğimizden korkarak yaparız... Daha kötüsünü de korktuğumuzu severek...”
(...Mızraklara karşı yürürken ettiği müthiş S.Ö.Z.’leri)


tuzaktan kumanda
(...SHOW TV-Yemekteyiz)
YARIŞMACI BAYAN: Nasıl buldunuz yemeklerimi?...
YARIŞMACI ADAM: Kendini yemeğe adamış birinin menüsü değil bu...



bizimkiler
Celal Abi, oğlunun doğumundan kısa bir süre sonra, adını “Furkan” koymak üzere nüfus dairesine gitmiş...
Gerekli işlemleri yaptırdıktan sonra, gerekli bilgileri yazacak olan memurla baş başa kalmışlar...
Ve görevli kişi de son olarak “Adı ne” diye sorunca kendi isminin sorulduğunu zannedip “Celal” deyivermiş...
Memur da çocuğun isminin “Celal” olarak konulacağını anlayarak yazmış nüfus kağıdına...
Baba oğul, “Celal” olarak geziyorlar şimdi...



hayata dair
-Hedefimiz büyük, ama basamakları küçük tutmalıyız... Yoksa ayağımız kırılır...
...
-İnsanlar önerilen formüllerden değil, yaşanan gerçeklerden etkilenir...
...
-Duygusal olmak ile duygusal zekâ sahibi olmak farklı şeylerdir...
...
-İçinden bir şey gelmeyene dışarıdan bir şey yaptıramazsın...
...
-Çok önemli sözler bile, ezbere ve sık kullanılınca kıymetsiz olur... Sözü yerinde kullanmalı, eskitememeli...
...
-Tenkitlere açık olmalıyız... Ama her tenkide göre kendimizi ayarlamaya çalışırsak kendimiz olamayız...
...
-Gerilim anlarında dikkatli olmalıyız. Belki bizim okumuz yayda durabilir ama çevremizdeki gerilmiş yaylardaki oklar durmayabilir...
...
-Genellemeler tehlikelidir. “Asla”, “Kesinlikle”, “Hep” kelimelerine dikkat...
...
-Unutmaktan üzülmemeli... Unutmayı kendime yakıştıramıyorsam, hafızayı sahiplenemiyorum demektir...
...
-Yüzey genişledikçe derinlik, meşguliyet arttıkça verimlilik azalır...




İğnelik
ÖLDÜREN CÂZİBE
Ağzımızın tadıyla,
Yaşamadık gündelik...
İnsan hakkı adıyla,
Sunuldu kepâzelik!

Cinâyet haberleri,
İnsanı ürkütüyor...
Gelir mi huzûr geri,
Burnumuzda tütüyor!

Yok sayıldı ahlâk din,
Avrupalı salladı...
Müstehcenlik dediğin,
İnsanlığın cellâdı!..

> Sefa Koyuncu
sefa.koyuncu@tg.com.tr



Söz Market




(...“Kadınlar olarak erkekleri severiz çünkü” diye anlatıyor Mine Atak
-Çünkü hepimiz birer mazoşistiz bize acı çektiren şeyler hoşumuza gidiyor...
-Çünkü akşam yemeği için yaptıkları sadece omlet olsa da bu büyük bir ustalıkmış gibi gurur duyuyorlar...
-Çünkü evdeki aslanın, annesiyle konuşurken nasıl kuzu olduğunu görmemiz, bize adrenalin salgılıyor...
-Çünkü önlerindeki tuzluğu uzatmaya üşenirken, iş kuvvete dayanınca halletmek için koşuyorlar...
-Çünkü bize, bizi sevdiklerini söylerken küçük bir çocuk gibi utanıp sıkılıyorlar...
-Çünkü alınmasını istediğimiz bir şeyi şiddetle reddetseler de, onun alınması için çalışmalara başlıyorlar...
-Çünkü anladığı dili konuşmak çok basit... Buz gibi bir havada üşüdüğünüzü söylemek ceketlerini almak için yeterli...
-Çünkü en önemli davete gitmek için bile üç dakika içinde hazır oluyorlar...
-Çünkü erkek arkadaşlarıyla çene yarıştırdıkları halde, bizi yemeğe çağırırken dilleri tutuluyor...


temel’in yeri
Hakim, sanık Temel‘e sormuş...
-Olay saatinde neredeydin?...
“-Sinemadaydım efendim” demiş Temel...
-Yalnız mıydın?...
“-Hayır Hakim bey... Sinemada bütün yerler doluydu...”
-Ama sen kimseyi tanımıyordun, öyle mi?...
“-Olur mu, Hakim bey” diye atılmış Temel;
“-Angelina Jolie’u tanıyordum... Zaten sinemaya onun için gitmiştim...”

hayata dair
Nasıl oluyor da, tartışmalarda ve kavgalarda kültürsüzler sizden daha güçlü oluyorlar ve sizi susmaya zorluyorlar?...
Çünkü onlar yanlış görüşlerine kuvvetle inanmışlardır...
Siz ise, kendi görüşlerinizin özüne sıkıca bağlı değilsiniz...
Sizin sözleriniz yürekten gelmiyor, dudaklarda doğuyor...
İşte bunun için cılız ve ölüdürler...
Bu prensipleriniz anlattığınız o aşağılık seçkinliği, halkın kahkahasına uğratıyor ve kendileri de balmumu gibi güneşte eriyorlar...
Bunun için, balmumundan inançlarınız oldukça, güneşe yaklaşamazsınız...
(...Epiktetos)

berk sözler...
AYNI ERKEK GİBİ AYNA KADIN

Bülent Bey, Emine Ayna’ya demiş “yaratık”.
Tam isabet tam, başka söze gerek yok artık.
Bu kadın, kadından çok sanki “erkeğe” benziyor.

Kollar sağdan-soldan, sanki bir “efe” gibi yürüyor.
Yürüyüşü kendinin olsun, bizi ilgilendirmiyor amma,
Ayna kadın sözleriyle, eylemleriyle Milleti geriyor ha... (...Şair Bekir Tekiner)


bizimkiler
Almanya’daki Bizimkiler’den Murat Abi, Halil Baba’ya “Baba hadi Aşçı Mustafa’nın yanına gidip çay içelim...”
Baba: “Her gün olmaz... İki tarla komşusu varmış, biliyor musun sen o hikâyeyi?...”
Murat Abi “Bilmiyorum” der ve Baba anlatır:
“Tarlaları yan yana iki komşudan biri bir baraka yapmış... Adamcağız sabah tarlaya çalışmaya geldiğinde ailecek önce barakada kahvaltı yapıyormuş.
Komşu tarladaki de bunların kahvaltı ettiğini anlayıp çoluk-çocuğuyla ziyarete geliyormuş.
Sofrayı da ortada hazır görünce “Nasiptir çeker” diyip sofraya oturuyorlarmış...
Bu bir gün, iki gün, üç gün devam edince artık baraka sahibi dayanamamış...
Kahvaltı öncesi bir sopa hazırlayıp kapının arkasına saklamış...
Komşu gene ailecek gelip “Ooo nasiptir çeker” diyip sofraya kurulacağı sırada, bizimki;
“-Nasiptir çeker çeker getirir... Sopadır vurur vurur yatırır” demiş, almış eline sopayı yatırmış komşusunu...

söz der ki
“-Mutluluk da aşk ve para gibi peşinde olmayanları arar bulur...”
(...Köşe bucak kaçarken ettiği müthiş S.Ö.Z.’leri)


tuzaktan kumanda
(...KANALTÜRK / Telegol)
SİNAN ENGİN: Berlusconi müsaitse telefona bağlayalım Serhat...
SERHAT ULUEREN: Saat epey geç oldu, bu saatten sonra bağlanmaz...
***
(...KANAL D - Disko Kralı)
OKAN BAYÜLGEN: Hiç engelli biriyle aşk yaşadınız mı?...
YONCA LODİ: Bazen beyin özürlülerle oluyor tabii...

itiraf reyonu
(...isim: coşkun çiftçi ...şehir: bilinmiyor ...
yaş: hiç bilinmiyor)
Arkadaşın cep telefonunda “Kim 500 bin ister” adlı yarışmayı oynarken;
“The Beatles hangi şehirden çıkmıştır” sorusunu “THE BITLIS” diye okuması ve bizi kırıp geçirmesi...
(omer.soztutan@tg.com.tr - itiraf edin, rezil edelim...)

bir film diyaloğu
“-Bunlar sevgiye falan değer veren insan değil... Bunlar neyin değerli olduğunu bilmezler, neyin kaç para olduğunu bilirler...”
(...Kapalıçarşı dizisinden)

İğnelik

> BATI ÇIKMAZI

Şu Avrupa Ortaçağ,
Kafasında takılı...
Kiliseyle derin bağ,
Papa verir akılı!

Rönesans Reform yaptı,
Modernizme geçti ya...
Yine geriye saptı,
Huzûrda kaldı yaya!

Eksiktir Türkiyesiz,
Süper güç olamadı...
Bırakmadan parlak iz,
Dolduruyor miâdı!..

Sefa Koyuncu
> sefa.koyuncu@tg.com.tr


Söz Market




kadınlar & erkekler
(...”Erkekler evlenmekten neden korkar” sorusunu “James Douglas Baron” cevaplıyor)

-’Ya bir kadına âşık olup, onu, onun beni sevdiğinden daha çok seversem’ sorusunu kendilerine sorup içten içe uzun bir ilişkiden çekiniyorlar.
-Boşanma ihtimali karşısında ‘Boşanırsam kendimi tam bir beceriksiz olarak görmeye başlarım’ korkusu yaşıyorlar...
-Hayatlarının sıkıcı bir rutine dönüşmesi düşüncesi onları çileden çıkartıyor.
-Önlerinde kötü bir örnek varsa, anne-babasının evliliğine dönüşeceğinden korkuyorlar...
-Arkadaşlarıyla istediği zaman maç izleyemeyeceklerini düşünüp evlilik fikrinden uzaklaşıyorlar...
-Kendilerinden başka insanların da sorumluluğunu alma hissi onları ürkütüyor...



temel’in yeri
Temel bisikletle giderken, kendisi gibi bisiklete binen yaşlı adamla konuşmaya başlamış...
Adam sormuş;
-Nereye gidiyorsun böyle?...
“-Ben spor olsun diye biniyorum... Ya sen nereye?...”
-Mezarlığa gidiyorum...
“-Peki bisikleti kim geri getirecek?...”



bizimkiler
İzmir ofis, yine bizim Mehmet Ali Öztürk... Serviste Hüseyin Abi ile masaları karşı karşıya:
Mali: Hüseyin Abi sen beni görebiliyor musun (Ağ bağlantısından görebiliyor musun demeye çalışıyor...)
Hüseyin Abi gülüyor... Tabii ki ben de gülüyorum...
...
Cüneyt Abi, Cemil Abi ve İnan göreve giderken ortak bir tanıdıkla karşılaşıyorlar...
Eşofmanlı olması Cüneyt Abi’nin dikkatini çekiyor, “Hayırdır abi, hasta falan mısın” diye soruyor...
“Abi öğrenemedin mi daha” diyor, “10 yıldır söylüyorum, ben beden eğitimi öğretmeniyim...”



söz der ki
“-Aşk; tutulamayacak kadar sıcak olan maşaya avuç aramaktır...”
(...Bu soğuklarda iyi gelir diye ettiği müthiş S.Ö.Z.’leri)



tuzaktan kumanda

(...KANALTÜRK - Son Kale)
REHA MUHTAR: Ben Aziz Yıldırım olsam futbolcularıma bu kadar taviz vermem...
AHMET ÇAKAR: Ben Kazım olayım sen de Aziz Yıldırım ol... Yüzümü biraz kara düşün, dudaklarımı da kalın... Bana ne yapacaksın?...
***
(...KANALTÜRK - Telegol)

SERHAT ULUEREN: Milli Takım için Klinsmann’ın düşünülmesine ne diyorsunuz?...
AHMET ÇAKAR: Klinsmann kim?... Klinsmann adam mı?... O kim abi, çakalın teki... Karısı Amerika hastası, kendisi Avrupa...



bir film diyaloğu
-Annenin ölümüne üzüldüm...
“-Babam onu yıllarca önce öldürmüştü, ama bugün gömdük...”
(...Flawless filminden)


bizim ora...
(...Azerbaycan’daki evliliklerin gülmeli statistikası... Modern.Az saytından)

Son iller Azerbaycan’da bağlanılan nikahların resmi statistikasında bir sıra maraglı megamlar aşkara çıharır. Bu, resmi izdivaca giren bey ve gelinin yaşı ile bağlıdır. Araşdırma neticesinde melum olur ki, sen deme Azerbaycan’da hele de 18-19 yaşlı gızların 60 yaşlı kişilere ere verilmesi, eyni zamanda 18 yaşlı oğlanın 50-60 yaşlı arvadla evlenmesi halları varmış.
Dövlet Statistika Komitesinin melumatına göre, 2007-ci ilde ölkede 81758 nikah bağlanılır. Hemin il 40-44 yaşlı 1285 gadın ve 2269 kişi, 50-54 yaşlı 284 gadın ve 580 kişi nikah bağlayır. Bundan başga 55-59 yaşlı 104 gadın ve 333 kişi, 60 ve daha çoh yaşı olan 102 gadın ve 655 kişi de 2007-ci ilde resmi icdivaca girir. 2008-ci ilde respublikada 79964 nikah geyde alınır.
Resmi statistikada en çoh marag doğuran megam bey ve gelinin yaşlarının bir-birine uygun gelmemesile bağlıdır. Meselen, 2008-ci ille bağlı resmi statistikada gösterilir ki, yaşı 60-dan çoh olan 98 gadın ere gedir. En teeccüb doğuran fakt hemin ağbirçeklerin 18-29 yaşlı oğlanlarla nikah bağlamasıdır. Resmi statistikada daha 6 nefer 60 yaşlı gadının ise 30-39 yaşlı oğlanlarla aile gurduğu geyd edilir. Bele çıhır ki, hemin arvadlar neveleri ve oğlanları yaşda olan şehslere ere gedibler.


İğnelik

SAHTE SOL
Sahte sol siyâsette,
Dayatmacı yol tuttu...
Çöreklendi devlette,
Bu milleti uyuttu!

Sol yoktur bu türde,
Felsefede yok yeri...
Yoktur literatürde,
Bizdeki sol benzeri!

Bitirin sahte solu,
Biter yağma talan da...
Ülkenin çıkış yolu,
Açılım her alanda!..

> Sefa Koyuncu
sefa.koyuncu@tg.com.tr


Söz Market



hayata dair...
“-Devlet ne kadar yozlaşmışsa, o kadar çok kanun olur...”
(...Tacitus)
...
“-Siyasi partilere bayılıyorum... İnsanların siyasetten konuşmadığı tek yer orası kaldı...”
(...Oscar Wilde)
...
“-Zayıf bir hükümet kadar baskıcı ve adaletsiz olanı yoktur...”
(...Edmund Burke)

“-Siyasetçi, efendi olabilmek için uşak gibi görünür...”
(...Charles de Gaulle)
...
“Askerî açıdan güçlü olmamız gerekir ancak belirli bir aşamadan sonra askerî güç, ulusal zayıflığa yol açar...”
(...D.Eusenhower)
...
“-Adaletin aşırısı, aşırı adaletsizliktir...” (...Çiçero)



temel’in yeri
Temel; bir kış sabahı neden bir saat geciktiğini patronuna izah etmeye çalışıyor;
“-Yerler o kadar kaygandı ki; inanın 1 adım öne atınca insan 2 adım geriye gidiyordu...”
Patronu “Yaa” diye çıkışmış... İnanmamış ve alay eder bir ses tonuyla,
“-İşe nasıl gelebildin o zaman?...”
Temel’in cevabı hazır;
“-Artık vazgeçip evime dönmek istedim ve kendimi burada buldum...”


bir film diyaloğu
“-Güçlü bir vicdan, gök gürültüsünün içinde uyur...”
(...Frasier dizisinden)


söz der ki
“-Başarılı bir iş hayatı, başarısız bir ev hayatı demektir...”
(...Genelleme yaparken ettiği müthiş S.Ö.Z.’leri)



tuzaktan kumanda

(...KANAL 1 - Kelime Oyunu)

İHSAN VAROL: Nasılsınız hanımefendi, heyecan var mı?...
BAYAN YARIŞMACI: Adımı sorsanız harf isterim...
İHSAN VAROL: Olsun... Heyecanlanınca alnınızda çıkan damar çok tatlı...


bizimkiler
İbrahim Abi, kendisinde olmadığı için konuşması gerektiği bir başka İbrahim’in telefonunu Celal`den istemiş...
Numarayı alıp, defalarca aramasının her seferinde meşgul çalan telefon için “Bu adam da amma konuşuyor” sinirine dönüşmek üzereymiş ki; Celal`in gevrek gevrek gülmesinden bir şeyler olduğunun farkına varmış...
Meğer Celal, yanlışlıkla bizim İbrahim Abi’nin kendi numarasını vermiş kendisine...


bizim ora
(...Azerice / Türkçe Futbol Sözlüğü)
Görüş: Maç
Meydança: Saha
Komanda: Takım
Yığma Komanda: Milli Takım
Ehtiyat: Yedek
Ehtiyat Skamyası: Yedek Kulübesi
Müdafieçi: Savunmacı
Yarım Müdafieçi: Orta Saha
Künc Zerbesi: Korner
Cerime Meydançası: Ceza Sahası
Cerime Zerbesi: Serbest Vuruş
Onbir Metre Cerime Zerbesi: Penaltı
Oyundan Kenar Veziyyet: Ofsayt
Gaide bozuntusu: Faul
Heç Heçe: Beraberlik
Standart Veziyyet: Duran top
Meydan sahibi: Ev sahibi
Gonag: Misafir takım
Sefer: Deplasman
Azarkeş: Taraftar
Avrokubok: Avrupa Kupası



itiraf reyonu

(...isim: saltanatt ...şehir: ankara ...yaş: yirmi üç)
Taylan Biraderler’in bir yönetmen olduğunu biliyorum...
Okul filmini yönettiğini hatta... Onu bırakın filmi izledim de..
Vavien filminin yorumunu okurken ilk satırda şöyle yazıyordu:
“-Taylan kardeşlerin üçüncü filmi...”
Tabii film yorumu koptu o anda...
“Yağmur ve Durul kardeşler” diye devam eden satırlar...
Meğer o “Bir yönetmen” değilmiş...

(omer.soztutan@tg.com.tr - itiraf edin, rezil edelim...)




İğnelik
BÜYÜK LİDER
Döneminde Türkiye,
Tam sıçrama yaşadı...
Bir büyük lider diye,
Târihe geçti adı!

Cesurca girişlerle,
Açtığı zorlu yoldu...
Başardığı işlerle,
Dünyaya örnek oldu!

Dehâda ilki alır,
Şâhittir gök ile yer...
Yazmazsam vebâl kalır,
Erdoğan büyük lider!..

> Sefa Koyuncu
sefa.koyuncu@tg.com.tr




Söz Market



Bir beyine bakarak, onun bir kadına mı yoksa erkeğe mi ait olduğuna karar veremezsiniz, çünkü aralarında şeklen gözle görülür büyük bir fark yoktur. Ancak her iki cinsiyetin beyinleri arasında ortalama bir büyüklük ve ağırlık farkı vardır. kadın beyinleri erkeklerinkinden yaklaşık yüzde 10 daha küçüktürler. Ortalama yetişkin bir erkeğin beyninin ağırlığı 1.375 gramdır. Burada unutulmaması gereken en önemli husus, kadınların vücut ağırlıklarının da erkeklerden yüzde 10’un üstünde bir oranla hafif olmasıdır. Yani kadının beyninin vücuduna oranı yaklaşık yüzde 2.5 iken erkeğin yüzde 2’dir. Sonuçta kadınlar vücutlarına oranla daha büyük bir beyne sahiptirler. İnsan beyninin hacim olarak büyüklüğünün zekâ ile bir alakası yoktur. Dünyanın en zeki bilim adamlarından biri kabul edilen Einstein’ın beyni ise ortalama boyutta bir beyindi.


temel’in yeri
TEMEL: Tüh kırmızı ışıkta geçtik, hata yaptım...
DURSUN: Üzülme baba, peşimizdeki polisler de aynısını yaptı...

***

TRAFİK POLİSİ: Beyefendi hız sınırını aştınız, radara yakalandınız...
TEMEL: Helal olsun radara... Bu kadar hızlı gitmeme rağmen beni yakaladı ha...

***

HIRSIZ TEMEL: Hay Allah ne çabuk haber alıp beni yakaladınız...
POLİS: Biz yakalamadık... Burası zaten polis karakolu...

***

POLİS: Azami hızın 50 kilometre olduğunu gösteren levhayı görmedin mi?...
TEMEL: Ne yani; saatte 180’le giderken bir de yazı okumamı beklemiyorsun herhalde...

söz der ki
“-Işığı kapatan şey, ona ne kadar yakınsa gölgesi o kadar büyük olur...”
(...Artık düşünür olduğunu kabul ettirdiği müthiş S.Ö.Z.’leri)

tuzaktan kumanda
(...ATV - İzdivaç)

EVLENECEK AMCA: Sizi televizyonda izledim, dedim, Esra Hanım bizi çiftleştirir...
ESRA EROL: Eşleştirir demek istedin değil mi amca?...
***
ESRA EROL: Evet hattımızda kim varmış, Deniz Hanım... Hoş geldiniz hanımefendi...
TELEFONDAKİ: Deniz Bey olacak... Erkeğim... Bankacıyım...

bizimkiler
SERDAR: Deniz Er Eğitim var İzmir’de... Sen kesin denizci olursun...
BAHA: Yok abi ne denizcisi?... Ben yüzme bile bilmiyorum...
SERDAR: Valla ben de uçmayı bilmiyordum, havacı yaptılar...

hayata dair
İçinizde size sunulan mevcut bilgi ve bilgeliğin miktarı sınırsızdır...
Ona erişmek için sadece içinize dönmeye ve onu bulmaya niyet edin...
Bilinçaltınız tüm biyolojik sistemlerinizi sizin bilinçli bir güç sarf etmenize gerek kalmadan çalıştırır...
Aslında düşünecek olursanız, bir karıncanın bilinçaltı, günümüz öncü bilim adamlarından daha fazla biyoloji ve kimya bilgisine sahiptir...
İçsel varlığınız daha da fazla bilir; herhangi bir şey hakkında bilmek istediğiniz her şeyi...
Buradaki marifet; soruyu sormak ve bilinçli zihninizi, cevabı duyabilecek kadar sessizleştirmektir...
Bilinçli olarak içsel varlığınızın gerçek doğasının, bilgelik kaynaklarının, anlayışının ve gücünün farkına vardığınızda, daha önceden büyümenize sekte vuran pek çok engeli eritip yok etmeye başlarsınız...
Bir insan olarak potansiyelinizi ifade etmenin anahtarı, tüm potansiyelin içinizde olduğunu ve sadece dışarıya, dünyaya akması için harici bir kanal açmanızdır...
Güç içinizde... Güçlenmeye ihtiyacınız yok, sadece gücünüzün zaten içinizde olduğunu fark etmeye ve sonra da bu iç potansiyelin hayatınıza akmasına izin vermeye ihtiyacınız var. (...Owen Waters)

İğnelik

> YAPI USTASI

Gidişâtı olumsuz,
Yönlendirmek hastalık...
Olumlu yönde omuz,
Vermek asıl ustalık!

Maksat ilerlemekse,
Kalkmalıdır pürüzler...
Seçim hizmet demekse,
Güldürülmeli yüzler!

Halkı yakan her olay,
Yüreklerde bir kordur...
Yıkıcılık çok kolay,
Yapıcı olmak zordur!..

Sefa Koyuncu
sefa.koyuncu@tg.com.tr


Söz Market




söz der ki
“-Ne kadar yükseldiğin değil, çıktığın merdivenlerin ne kadar sağlam olduğu önemli...”
(...Burun sızlatan S.Ö.Z.’leri)

bizimkiler
ÖMER FARUK ÜNAL: Mustafa Hocam, malum cuma akşamı TGRT HABER TV’de “Başlama Vuruşu” programımız var... Size bağlansak da Beşiktaş-Bursa maçının hakemi Tolga Özkalfa’yı değerlendirseniz...
MUSATAFA ÇULCU: Cuma mı dedin Ömerciğim?... Eee... Hanımın Çiftliği var ama... Nasıl yapsak...
ÖMER FARUK ÜNAL: Hocam hayırlı olsun, İnci Hanım çiftlik mi aldı?...
MUSTAFA ÇULCU: Televizyon dizisi Ömerciğim, sen hiç TV izlemez misin?... Neyse, senin programa katılacağız artık, seni kırmak ne mümkün?...

tuzaktan kumanda
(...KANAL D - Medya Kralı)
OKAN BAYÜLGEN: Siz nasıldınız nişanlanırken Hakkı ağabey?...
HAKKI DEVRİM: Müşkül durumdaydım..

kadınlar & erkekler
(...”Ne zaman âşık olmuşuzdur” başlıklı Mücella Yıldırım yorumu)

-Haber alamadığımızda, sinirlenmek yerine, başına bir şey gelmesinden korkuyorsak...
...
-Çevremizden “Yüzüne renk gelmiş”, “Seni iyi gördüm” türü sözler duyuyorsak...
...
-Biz onu aramayı düşünürken, onun bizi arama tesadüfleri çoğaldıysa...
...
-Birkaç kilo almış olmasına rağmen, “Sanki bugünlerde biraz zayıfladın” diyebiliyorsak...
...
-Birbirimizin kredi kartı, telefon, e-posta şifrelerini biliyorsak...
...
-Yemeği tuzlu sevdiğimiz halde, onun için tuzsuz yiyorsak...
...
-Cep telefonumuzun şarjı kitapçığında yazdığından az gidiyorsa...

bir film diyaloğu
“-Sen benim içime batmış bir bıçaksın oğlum... Çıkarsam da ölürüm çıkarmasam da...”
(...Kapalıçarşı dizisinden)

temel’in yeri
Temel, çok iyimsermiş... En kötü haberi bile verseniz:
“Daha kötüsü olabilirdi” diye hem kendisini, hem etrafını teselli edermiş...
Bir gün Temel’e Dursun’un dükkanının soyulduğunu söylemişler...
“-Yahu duydun mu?... Bizim Dursun dün dükkanı açtığında bütün mallarının çalındığını görmüş... Tabancayı çekip hırsızı vurmuş...”
Temel her zamanki tavrıyla:
“Daha da kötüsü olabilirdi” demiş...
-Yahu daha da kötüsü ne olabilirdi ki?...
“-Öyle demeyin... Bir saat önce gelse ben ölmüştüm...”

hayata dair
Size verilen hediyeler, siz onları paylaşıncaya kadar gerçek anlamlarını kazanmayacaklar. Verdiğiniz hiçbir şey sizden eksilmez... Ve hiçbir şeyi kaybedemezsiniz...
Bir başka mumu yakmak için kendi alevinizi (ışığınızı) kullandığınızda azalan karanlıktır, aleviniz değil...
Alevinizin, yani ışığınızın farkında değilseniz, onun gücüne henüz tanık olmadınız demektir.
Size söylediklerimle ilgili hata yapmayın.
Hediyelerinizin üzerindeki soğuk, katılaşmış parmaklarınızı serbest bırakın...
Hediyelerinizi avucunuzun içine koyun ve onları evrene doğru üfleyin...
Onların yeni evlere gitmesine izin verin.
Böyle yaparak dengenin oluşmasına yardım edecek ve bunu verdiği mutluluğu gerçek anlamda hissedeceksiniz...
Skor tutmayın, bu sayılmayacaktır. Sadece güvenin.
(...Sheree Rainbolt-Kren)

İğnelik

BATI BUHRÂNI

Batı’da aydınlanma,
Müslüman’ın eseri...
Lâkin tutmadı yama,
Yine kaldı serseri!

Çözülürken örgüsü,
Kurtulması yakındı...
Yok etti Endülüs’ü,
Haça puta tapındı!

Bununla da kalmadı,
Küfre öncülük etti...
Sa’âdeti almadı,
İstediği servetti!..

Sefa Koyuncu
sefa.koyuncu@tg.com.tr

Söz Market



söz der ki
“-Sıkıntısı çok olan hizmetin, lezzeti de çok olur...”
(...Zor şartlarda çok kolay ettiği müthiş S.Ö.Z.’leri)

bizimkiler
(...Almanya’daki Bizimkiler’den)
Soyadı “Ekmekçi” olan bir arkadaşına İsmail Abi “Sizi, geçen sene, bizim sekreter buraya ekmek getiren birisi sanmıştı” diyor...
O da anlatıyor;
“-Yaa... O tip şeyler çok oluyor... Geçen de evde telefon çalmış...
Annem kaldırıyor telefonu, karşıdaki ses açıyor ağzını, yumuyor gözünü;
“-Kardeşim saat kaç hâlâ göndermediniz ekmekleri... Kaç tane müşteri sordu?... Sizin yüzünüzden müşteri kaybediyorum...”
Nihayet adamcağız nefes alınca annem konuşma fırsatı buluyor..
“-Kardeşim yanlış aramış olmayasın, bizim ekmek falan sattığımız yok... Bizim soyadımız Ekmekçi...”
Adamcağız bu sefer bin türlü özür diliyor;
“-Ben telefon rehberinde Ekmekçi yazdığını görünce aramıştım sizi...”

tuzaktan kumanda
(...SHOW TV - Yemekteyiz)
ERKEK YARIŞMACI: Bu yemekten kıl çıktı...
BAYAN YARIŞMACI: Bu evde hiç kıl olmaz... Yoksa siz mi attınız?...
***
BAYAN YARIŞMACI: Neden sosu salatanın içinde yapmıyorsun?...
BAYAN YARIŞMACI: Salatanın sosu ayrı hazırlanır... Yoksa salata yaprağı yamış yamış olur...
***
BAYAN YARIŞMACI: Onları çok küçük doğramıyor musun?...
ERKEK YARIŞMACI: Efendim, ufak ufak kesiyorum ki çabuk pişsin!...

itiraf reyonu
(...isim: özgür yalçın... şehir: ankara ...yaş: yirmi yedi)
Minibüsle giderken kız arkadaşım ve kardeşi bindi... Beni fark etmeden önümdeki koltuğa oturdular...
Muziplik olsun diye arka koltuktan, ön koltuğa telefon açtım...
Ben sürpriz yapmaya hazırlanırken, o telefon ekranını kardeşine gösterip, “Bu gerzek yine arıyor” demişti...
Beni görüp utanmasın diye, birileri inerken ben de kendimi attım aşağıya...
Ayrıldık tabii...

(omer.soztutan@tg.com.tr - itiraf edin, rezil edelim...)

temel’in yeri
Temel Trabzonspor maçını tribünde izlerken, ikinci yarı başlayınca Dursun girmiş içeri...
Oturmuş Temel’in yanına;
-Maç kaç kaç?...
“-Sıfır sıfır...”
-İlk yarı kaç kaç bitti?...
“-Valla ben de yeni geldim...”

bir film diyaloğu
“-Birini çok sevdiğinizde; o size bin kere de yalan söylese, yine herkesten çok ona inanmak istersiniz...”
(...Ezel dizisinden)

kadınlar&erkekler
(...“Pazarlama Kavramları”
Sevinç Tuncalı’dan)
Katıldığınız bir partide büyüleyici bir kız gördünüz yanına giderek, “Çok zenginim. Evlen benimle” dediniz.
Bu, doğrudan pazarlamadır...
...
Bir grup arkadaşınızla katıldığınız partide büyüleyici bir kız gördünüz. Arkadaşlarınızdan biri kızın yanına gitti ve sizi işaret ederek, “O çok zengin. Evlen onunla” dedi.
Bu, reklamdır...
...
Katıldığınız partide büyüleyici bir kız gördünüz ve yanına gidip telefon numarasını aldınız. Ertesi gün arayıp “Çok zenginim. Evlen benimle” dediniz.
Bu, tele pazarlamadır...
...
Partide büyüleyici bir kız gördünüz. Kalkıp kravatınızı düzelttiniz, ona doğru yürüyüp içeceğini tazelediniz, arabanın kapısını açtınız, çantasını düşürünce eğilip aldınız, küçük bir gezinti teklif ettiniz ve sonra “Bu arada ben çok zenginim. Benimle evlen” dediniz.
Bu, halkla ilişkilerdir...
...
Katıldığınız bir partide büyüleyici bir kız gördünüz. Yanınıza geldi ve “Duyduğuma göre çok zenginmişsiniz. Benimle evlenir misiniz” dedi.
Bu, marka bilinirliğidir.
...
Katıldığınız bir partide büyüleyici bir kız gördünüz. Yanına yaklaşıp “Ben çok zenginim. Evlen benimle” dediniz. Suratınıza okkalı bir tokat yapıştırdı.
Bu, müşteri geribildirimidir...
...
Katıldığınız bir partide büyüleyici bir kız gördünüz. Yanına yaklaşıp “Ben çok zenginim. Evlen benimle” dediniz. O da sizi kocasıyla tanıştırdı...
Bu, arz-talep uyuşmazlığıdır...

İğnelik

AŞK HİKÂYESİ

Ufuktaki beklenti,
Aslını yitiriyor...
Sosyeteye özenti,
İnsanı bitiriyor!

Teknolojik seyahât,
Bugün gelinen nokta...
Mekânikleşti hayât,
İnsan bir nevi şokta!

Mutluluktu ya gâye,
Avuttu sistematik...
Bütün aşklar hikâye,
Yaşanan matematik!..

Sefa Koyuncu
sefa.koyuncu@tg.com.tr

Söz Market



söz der ki
“-Her biten aşk, en az bir kişiye acı verir...”
(...İçini ıhlamurla yumuşatmaya çalışırken ettiği müthiş S.Ö.Z.’leri)

tuzaktan kumanda
(...FOX TV - Su Gibi)
SONGÜL KARLI: Amca nasıl biriyle evlenmek istiyorsun?...
EVLENECEK AMCA: Benim aradığım kadın daha önce evlenmiş olabilir ama çocuğu olmasın... Eşi ölmüş olsun mümkünse...

bir film diyaloğu
“-Sana karşı duygularım üst üste dizilmiş bardaklar gibi... Birini çekince hepsi gelecek sanki... O yüzden hiç dokunmuyorum...”
(...Marvin’in Odası filminden)

itiraf reyonu...
(...isim: selahattin ...şehir: istanbul ...yaş: bilinmiyor)
İkinci elden aldığım bulaşık makinesini kurup ilk yıkama işlemini gerçekleştirmek için düğmeye bastığımda çıkan garip garip seslerden sonra herkesin, “Bu makine bozuk mu acaba” bakışlarına, “Merak edilecek bir şey yok, ilk defa çalıştı ya, makine kendini şoklama yapıyor” demiş bulundum...
Tabii sonra; ikinci el olmasına rağmen ikinci defa bile çalışamayan makine, tamir edildikten sonra üçüncü el satış için satıcıya geri gönderildi.
(omer.soztutan@tg.com.tr - itiraf edin, rezil edelim...)

temel’in yeri
DOKTOR TEMEL: Size bir iyi, bir kötü haberim var...”
HASTASI: Önce kötü haberi söyleyin...
DOKTOR TEMEL: 3 aylık ömrünüz kaldı...
HASTASI: Peki iyi haber nedir?...
DOKTOR TEMEL: Ben yarın evleniyorum...
***
HASTASI: Ne oldu doktor bey?... Ne kadar ömrüm kaldı?...”
DOKTOR TEMEL: 10...
HASTASI: Ne 10’u doktor bey?... Gün mü, ay mı sene mi?...
DOKTOR TEMEL: 9... 8... 7... 6...
***
DOKTOR TEMEL: Tahliller belli oldu... Sana bir kötü, bir daha kötü haberim var...
HASTASI: Nedir kötü haber?...
DOKTOR TEMEL: Maalesef 1 günlük ömrünüz kaldı...
HASTASI: Peki daha kötü haber nedir?...
DOKTOR TEMEL: Dünden beri sana ulaşmaya çalışıyorum, anca buldum...”

bizimkiler
FATİH: Aha, Triage geliyormuş...
SERDAR: Fenerbahçe’ye mi?...
FATİH: Yok olum, filmden bahsediyorum... Savaş fotoğrafçısını anlatıyor...
SERDAR: Önce konuyu söylesene, bizi zorla malzeme yapıyorsun...

hayata dair
Artık genç değilim ve arkadaşlarımın anneleri tek tek ölmeye başladı...
Benim hâlâ hayatta olan kusursuz bir annem var... Onun değerini her geçen gün daha iyi anlıyorum.
Annem değil, ben değişiyorum... Hayat ilerledikçe, onun ne kadar olağanüstü bir insan olduğunu daha iyi anlıyorum...
Bu sözleri annemin kendisine söyleyemiyorum ne yazık, oysa duygularımı kaleme almak ne kolay.
Bir evlat kendisine hayat veren annesine nasıl teşekkür edebilir?...
Bir çocuk büyütürken gösterdiği sevgiye, sabra ve onca çabaya?... Bebekken arkasından koştuğu, asabi bir ergeni anladığı, her şeyi bildiğine inanan üniversite öğrencisini hoşgördüğü için şükranlarını nasıl dile getirebilir?...
Kızının annesinin ne kadar akıllı bir insan olduğunu anladığı günü sabırla beklediği için nasıl minnet duyabilir?...
Anne olmuş bir evlat hâlâ kendisine annelik yapan bir insana nasıl teşekkür edebilir?...
Her zaman öğüt vermeye hazır olduğu halde, istendiğinde, ya da gerektiğinde sessiz kalmayı başardığı için...
Binlerce defa söyleyebileceği durumlarla karşılaşmasına rağmen, “Ben sana dememiş miydim” demediği için...
Kendisi olduğu için... Sevgi dolu, düşünceli, sabırlı ve bağışlamayı bilen kendisi olduğu için, nasıl teşekkür edebilir?...
O’nun bana örnek olmasına, şükretmekten başka bir şey gelmiyor elimden...
Kendi çocuklarımın gözünde, annemin benim gözümde olduğu kadar iyi bir anne olabilmek için dua ediyorum... Bir kız evlat...
(...Ann Landers)

İğnelik

GÜN DOĞDU

Özentiyle alındı,
Batıcılık illeti...
Kişiliği çalındı,
Hasta etti milleti!

Kurtulmalı tez elden,
Kompleksi yıkmalıyız...
Girdiğimiz tünelden,
Tek yürek çıkmalıyız!

Söndü garbdaki ateş,
Gün geldi döndü devrân...
Batı’dan batan güneş,
Doğdu yine Doğu’dan!..

Sefa Koyuncu
sefa.koyuncu@tg.com.tr

Söz Market



söz der ki
“-Dünün üzüntüleri ve yarının endişeleri donatılmış kalpten bugün bir şey bekleme...”
(...Bardaktaki son yudumu içtikten sonra ettiği müthiş S.Ö.Z.’leri)

tuzaktan kumanda
(...KANALTÜRK - Telegol)

SERHAT ULUEREN: Siz Berlusconi’nin yumruklanma olayına ne diyorsunuz?...
SİNAN ENGİN: Ofsayt tartışır gibi bunu mu tartışacağız?...
SERHAT ULUEREN: Evet... Bakın sağdan bir darbe alıyor Berlusconi...
AHMET ÇAKAR: Bu Berlusconi çok zıpladı ya; dikkat dağıtmak için kendi kendini yumruklattı...

itiraf reyonu...
(...isim: süleyman ö. ...şehir: istanbul ...yaş: otuz sekiz)

Eşimle evleneli 2-3 ay olmuş ve eşimin annesini ziyarete gidiyoruz...
Bizim gideceğimizi duyan herkes orada toplanmış bizi bekliyorlar...
Eşim de bana temiz çorap verdi yeni yıkamış (Misafirliğe gidiyoruz ya hani)...
Eve geldik bütün cemaat orada tabii... Ben oturdum koltuğuma rahat rahat...
Meğer benim hanım çorabı çamaşır suyuna koy, çorap ayağımda terleyince erisin...
Eşimin annesi kenara aldı beni “Oğlum” dedi, “Sana çorap vereyim onu giy”...
Sonra zaten ben dağıldım. Çorabın boğazı ve gövdesi duruyor parmak kısmı ve topuk kısmı yok...
Ben o gün rezil, şimdi tüm Türkiye’ye rezil...
(omer.soztutan@tg.com.tr - itiraf edin, rezil edelim...)

bir film diyaloğu
“-Bazı şeyler vardır, çocuklar ne kadar büyürlerse büyüsünler, anlamazlar...”
(...Es Es dizisinden)

temel’in yeri
Temel televizyon tamiri yaparken, arızalı olduğunu tesbit ettiği 669 numaralı parçayı ilgili firmanın yedek parça servisinden istemiş...
İsteğinin yerine 699 numaralı parça gelince, “İşinizi ciddiyetle yapın” gibi sert bir not ekleyerek paketi geri göndermiş...
Birkaç gün sonra 4 kelimelik bir notla aynı paket geri gelmiş;
“-Lütfen paketi ters çevirin...”

bizimkiler
İsmail Abi’yle Mustafa Abi aynı gün evlenmişler...
İsmail Abi bir evrak doldururken evlilik tarihini hatırlayamıyor, Mustafa Abi’ye soruyor;
“Abi biz ne zaman evlendik?...”
Mustafa Abi:
“-Biz seninle evlenmedik ki, ben bizim hanımla evlendim...”

hayata dair
Size sözlü saldırı, ya da eleştiri yapıldığında korkmayın...
Yalnızca ahlâki olarak zayıf kişiler böyle durumlarda kendilerini savunma ve ötekilere anlatma çabası içine girerler...
Bırakın sizin için yaptıklarınız konuşsun...
Biz başkalarının bizim hakkımızda oluşturdukları izlenimleri kontrol edemeyiz...
Ve böyle bir kontrol çabası içine girmemiz, bizim karakterimizin değerini düşürür...
Dolayısıyla eğer birisi size belirli bir kişinin sizinle ilgili eleştirel bir şekilde konuştuğunu söylerse, sıkıntılı bir tavırla mazeretler ileri sürüp kendinizi savunmayın...
Yalnızca gülümseyin ve zannederim bu kişi benim başka hatalarım da olduğunu bilmiyor...
Bilseydi bu kadarından bahsetmezdi... (...Epiktetos)

kadınlar & erkekler
(...”Kadınlara müthiş sözler” Nihat Taşkesen’den)
“-Erkekler yaşlarını sakladıklarında, kadınlar saklamadıklarında yaşlanırlar...”
...
“-Kadınlar ve kediler canları ne isterse onu yapacaklardır; erkeklere ve köpeklere düşen ise, sakinleşip bu fikre kendilerini alıştırmalarıdır...”
...
“-Kadınlar unuturlar, ama neyi unuttuklarını asla unutmazlar...”
...
“-Bu dünyada sizi seven bir kadının nefretinden daha tehlikeli hiçbir şey olamaz...”

İğnelik

PRANGALAR

Elde sefer tasıyla,
Dere tepe düz gittik...
Memleket sevdâsıyla,
Prangalar eskittik!

Ülke âdetâ durdu,
Yasak var davranışa...
Yüreğimiz hep vurdu,
Karşı çıktık yanlışa!

Şoklandık kesildik buz,
Güldü bize kargalar...
Hürriyet istiyoruz,
Kırılsın prangalar!..

Sefa Koyuncu
sefa.koyuncu@tg.com.tr

Söz Market




(...Kazım Temir’den “Andırın Ağıdı”)

Kalaylı gazana tirşik bastıran
Yoğurdu torbaya koyup astıran
Pilavın üstünde horoz kestiren
Yufka ile yiyenlerin nice oldu
...
Meke unu ile yapılan çörek
Yeşil ıspanakla bişerdi börek
Haymanın altında bağdaş gurarak
Çam bardaktan içenlerin nice oldu
...
Çimenli yerlere çemlik derlerdi
Geçi yavrusuna emlik derlerdi
Tavuk kümesine pinnik derlerdi
Sabah vakti öten horozlar nice oldu
Sana söylüyorum güzel Andırın
Nerde kaldı sacın, hani tandırın
Üç asır öncesi ismin Enderun
Hani üçyüzonbeşliler nice oldu
...
Örme üzzük uzun kolanlarımız
Az kaldı bunları bilenlerimiz
Eyer semer ve de palanlarımız
Değirmene giden gölük nice oldu
...
Yol ver dağlar bir aşayım öbekten
Aş yaparlardı tevriz denen kabaktan
Ilgıt ılgıt sömelekli bebekten
Belendiğim beyaz toprak nice oldu
...
Baraja dökülür tahtanın suyu
Yeşil karapınar şu nefret köyü
Anacığım ağlardı Kazımım deyi
Başımı okşayan eller nice oldu


itiraf reyonu
(...isim: hakan yorulmaz ...şehir: istanbul ...yaş: yirmi iki)
Buna benzer bir itiraf okumuştum ama benim de başıma aynısı geldi...
Geçen hafta Büyükşehir Belediye maçını seyrederken, annem “Bunlar belediye çalışanları değil mi” diye sordu...
“Olur mu anne, onlar lisanslı futbolcu” açıklamasını kabul etmedi...
Hatta daha ileri gidip, “Ben geçen nüfus cüzdanı çıkarırken şu kara çocuk danışmadaydı” dedi...
Çay koymaya gitmese rezilliğe devam edecekti...
(omer.soztutan@tg.com.tr -
itiraf edin, rezil edelim...)

hayata dair
Dostluk, gelecek için parlak bir umut ışığıdır...
Ruhu güçsüzlüğe düşmekten ve kendini kapıp koyuvermekten alıkoyar...
Çünkü gerçek dosta bakan insan, sanki onda kendi örneğini görür...
Bu yüzden, uzaktaki dostlar yanımızdadır...
Yoksullar zengin olur, güçsüzler güçlü...
Dahası, -söylemesi güç- ölüler yaşamayı sürdürürler...
Dostlara duyulan saygı, onların anısı, özlemi o derece insanın içindedir...
Onun için onların ölümü mutlu, ötekilerin hayatı övülmeye değer sayılır...
Doğadan sevgi ve yakınlık bağı kaldırılsa, hiçbir ev, hiçbir şehir ayakta duramaz...
Tarım bile yapılamaz... (...Cicero)

...gündemin kırıntıları...
Muğla’da eşine karşı şiddet uygulayan kişiye her gün 4 saat aşçılık yapma cezası verilmiş...
Şu yemek programları yüzünden aşçılık da ceza oldu ya...


söz der ki
“-Biraz gizli kalmak; sizi sevenlere sürpriz hazırlamaktır...”
(...Sadece müthiş S.Ö.Z.’leri)


tuzaktan kumanda
(...SHOW - Yetenek Sizsiniz)
ACUN ILICALI: Yaşın kaç senin?...
YARIŞMACI ÇOCUK: On... On... On iki yaşındayım....
ACUN ILICALI: Çok heyecanlı küçük bir yarışmacımız...
YARIŞMACI ÇOCUK: Yo yo yok... Ben kekemeyim...
***
(...RİZE TV - Sokak Röportajı)

MUHABİR: Gündemdeki konuları vatandaşa soracağız, merhaba amca...
AMCA: Merhaba kızım...
MUHABİR: Amcacığım sizi tanıyabilir miyiz?...
AMCA: Bak bakayım, tanıyabilicek misin?...


bizimkiler
Arkadaşlarla nargile içmek için Tophane’deyiz...
Tabii duman yasağından dolayı küçük bir çadıra doluşmuşuz, dışarıda da yağmur var...
İşte ortamın diyaloğu;
EMİN: Olum ufacık yer zaten, şu şemsiyeyi dışarı koysana...
FARUK: Abi ıslanmasın diye içeri aldım...



temel’in yeri
Adam merakını yenemeyip Temel’e sormuş;
-Arkadaşım, her kırmızı otobüsü durdurup öpüyorsun... Deli misin sen?...
“-Bunlardan biri dün kaynanamı ezdi... Hangisi olduğunu bilmediğim için böyle teşekkür ediyorum...”


İğnelik

> KİMSE TUTAMAZ

Engelleri yardıkça,
Artacaktır şevkimiz...
Hedeflere vardıkça,
Şâhlanacak fevkimiz!

Gök kubbeye uzaya,
Uzanacak kolumuz...
Mars’a Venüs’e Ay’a,
Açılacak yolumuz!

Millet ölçüp tarttıkça,
Hizmetler unutulmaz...
Hürriyetler arttıkça,
Bu memleket tutulmaz!..

Sefa Koyuncu
sefa.koyuncu@tg.com.tr

Söz Market



söz der ki
“-Kaybetmeye hazır olmadığın hiçbir şeyi kazanamazsın...”
(...Ettikten sonra “Müthişti değil mi” diye onaylattığı S.Ö.Z.’leri)

tuzaktan kumanda
(...LİG TV - Maraton)

ŞANSAL BÜYÜKA: Hocam bu pozisyon için ne diyeceksin?... Faul var mı?...
ERMAN TOROĞLU: Metin kalçayı çıkarmış abi, böyle palamut gibi... Hani arabalı vapur kıçıyla yanaşır ya; öyle yaklaşıyor Bilica’ya...
***
ŞANSAL BÜYÜKA: Fenerbahçe kazanmasına rağmen kötü oynuyor değil mi?...
ERMAN TOROĞLU: Hocam Arsene Wenger diyor ki; ‘Bir Brezilyalı yarar, iki Brezilyalı karar, üç Brezilyalı zarar’... Çok doğru söylemiş abi...

bir film diyaloğu
“-Hayat kısadır derler ya, eşim öldükten sonra anladım ki; çok uzun...”
(...Gökten Üç Elma Düştü filminden)

SÖZ’ün gelimi
Kömürün tozu bulaşmış bulgur bulgur terine,
Dünyada hiçbir şey eş değil böyle kutsal değere.
Bıyıkları yeni terlemiş daha on yedisinde,
Memleketi soyanlar bin kere minnet duysun;
Bir avuç kömür için bir ömür verenlere...
...
Göçük var dediler Soma’da bir madende,
Bütün herkes bekleşir hastane bahçesinde,
Bir fidan getirdiler her yanı toz içinde,
Yetim hakkı yiyenler bin kere minnet duysun;
Bir avuç kömür için bir ömür verenlere...
...
Rabbim elbet verecek emekçinin hakkını,
Aldı bugünkü rızkını, belli olmaz yarını,
Kim varsa yer altında herkes onun yakını,
Arkadaşını satanlar başına taç etsinler;
Bir avuç kömür için hayatını karartanı...
...
Yer altında birlik var kalpler hep toplu atar,
Helal rızkı uğruna ne oturur, ne yatar.
İşçinin hak ettiği kiminin gözüne batar,
Hak etmeden alanlar daha fazla isterken;
Bir avuç kömür için daha ne canlar yanar.

(... Dursun Başğut’tan bütün maden işçilerine)

temel’in yeri
Dedesi kapıdan içeri girince küçük Temel hemen kucağına atlamış...
Dede torununu öpüp kokladıktan sonra, “Mis gibi kokuyor, yemekte ne var acaba?” diye sormuş...
“Keçi var dede” diye cevap vermiş Temel...
-Keçi mi, emin misin?...
“-Evet... Annem sabah babama söylerken duydum... ‘Erken gel, akşam yemekte bizim ihtiyar keçi var’ diyordu!...”

hayata dair
Bu sevda; birdenbire saran içimizi... Bu narin, bu sımsıcak, bu umutsuz sevda...
Gün gibi güzel ve kabaran deniz gibi çalkantılı bu sevda...
O kadar gerçek, o kadar güzel, o kadar mutlu, o kadar sevinçli...
...
Ve karanlıkta korkudan titreyen bir çocuk gibi gülünç...
Gecenin ortasında sakin bir adam gibi kendinden emin...
Başkalarının yüreğine korku salan, benizlerini solduran, dillerini çözen bu sevda...
...
Gözetlediğimiz için gözetlenen, yaraladığımız, ayaklar altına aldığımız...
İnkâr ettiğimiz, unuttuğumuz için, kovalanmış yaralanmış ayaklar altına alınmış;
İnkâr edilmiş unutulmuş, bu kocaman sevda...
(...Jacques Prevert)

bizimkiler
(...Bizimkiler’in akıllara zarar soruları)
SERDAR: Yahu Çilekeş, çileği çok sevenlere mi söyleniyor?...
HÜSEYİN (Schengen vizesi olduğunu söyleyen arkadaşına): Schengen hangi ülkedeydi?...
FATİH: Bu nargileyi nasıl içiyorsunuz böyle yaa?... Üfleniyor değil mi?...

İğnelik

PARANIN YÖNÜ

Ekonomi rayında,
Yükseliyor her saat...
Yılın her bir ayında,
Rekor kırdı ihrâcât!

Dört bir yanı vatanın,
Doldu devâsâ boru...
Türkiye Avrupa’nın,
Enerji koridoru!

Açıldı yurdun önü,
Şöyle bir bak etrâfa...
Döndü paranın yönü,
Türkiye’den tarafa!..

Sefa Koyuncu
sefa.koyuncu@tg.com.tr

Söz Market



söz der ki
“-Aşkın doruğu, aklın çukurudur...”
(...Aynı manaya çıkan müthiş S.Ö.Z.’leri)

tuzaktan kumanda
(...FLASH - Rüyanız Hayrolsun)
DENİZ HANIM: E harfi ile başlıyor değil mi abinin adı?
TELEFONDAKİ: Hayır ama... E var içinde.. S ile başlıyor...
DENİZ HANIM: Fehmi mi, Fatih mi, Fuat mı?...
TELEFONDAKİ: Semih...
...
DENİZ HANIM: Boşanalı 3 ya da 7 yıl mı oldu?...
TELEFONDAKİ: 10 yıl oldu...
DENİZ HANIM: 7, 3 daha 10... Doğru tahmin etmişim...
...
TELEFONDAKİ: İki çocuğum var... Birinin adı Yasemin, diğerininki Taner. Gelecekleri nasıl olacak?...
DENİZ HANIM: Yaseminler çok iyi olurlar. Tanerler de bu aralar hukuki sıkıntı yaşıyorlar...
...
DENİZ HANIM: Senin güzel sanatlarla bir alakan var mı?...
TELEFONDAKİ: Hayır yok...
DENİZ HANIM: Peki ekonomi ile bir alakan var mı?...
TELEFONDAKİ: O da yok... Neyse, size iyi günler...
...
DENİZ HANIM: Rüyamda ünlü birini gördüm demiştin değil mi?
TELEFONDAKİ: Evet, arkadaşımla birlikteydi...
DENİZ HANIM: Bu ünlü Keremcem mi, Kenan Doğulu mu?...
TELEFONDAKİ: İbrahim Tatlıses...

kadınlar & erkekler
-Bir erkek için nostalji nedir?...
“-Son iki yıl içindeki derbi muhabbetleri...”
...
-Geleceğini planlayan erkek nasıl anlaşılır?...
“-Sezonluk kombine bileti alır...”
...
-Bir erkekle hükümet tahvili arasında ne fark vardır?...
“-Hükümet tahvili zamanla değer kazanır...”
...
-Aptal sarışın fıkraları neden kısadır?...
“-Erkekler anlayabilsin diye...”
...
-Bekâr kafelerine giden erkeklerin ortak özelliği nedir?...
“-Evli olmaları...”
...
-Erkeklerin bilgisayarla ortak noktası nedir?...
“-İkisi de sık sık kilitlenir ve hafızası asla yetmez...”
...
-Erkek kredi kartının çalındığını neden polise haber vermez?...
“-Hırsız karısından daha az harcar...”

bizimkiler
MARKET GÜVENLİĞİ: Abi niye kırdın dükkanın kapısını?...
TALİP: Ne bileyim; üzerinde “açık” yazıyordu, ben de girdim...

temel’in yeri
Temel arkadaşlarıyla muhabbet ederken söz sözü açmış ve Dursun demiş ki;
“-Çok horladığım için hanım başka odada yatıyor...”
“O da bir şey mi” demiş Temel,
“-Çok yüksek sesle horladığım için geceleri sık sık kendi gürültümden uyuyamıyorum...”
-Seninki daha kötüymüş...
“-Evet... Ben de bundan sonra başka odada uyuyacağım...”

itiraf reyonu
(...isim: büşraaa ...şehir: ankara ...yaş: on beş)
Her sabah olduğu gibi evimden çıkıp okuluma doğru yürüyordum...
Yolda herkesin bana bakarak güldüğünü fark ettim... Neye güldüklerini anlayamadığım için okula kadar gittim...
Herkes gülmeye devam ediyordu... Taa ki sınıf öğretmenim sırtımda asılı olan yazıyı gösterene kadar...
Sırtımda “Kronik Öğrenci, Kronik İnek” yazıyordu... Yerin dibine girdiğim andı...
Zaten tüm okula rezil olmuştum... Ama tüm Türkiye’ye rezil olmak istedim...
İtiraf ettim, rezil edebilirsiniz...
(omer.soztutan@tg.com.tr - itiraf edin, rezil edelim...)

hayata dair
-Ben zengin değilim... Parası olan fakir bir adamım... Zengin olmak ve parası olmak aynı şey değil...
...
-Birini özlemenin en kötü yolu, yan yana oturduğun halde onu hiçbir zaman elde edemeyeceğini bilmendir...
...
-Seni sen olduğun için değil, senin yanında olduğum zaman, ben olduğum için seviyorum...
...
-Yüreğin hafızası kötülükleri unutur, iyilikleri ise saklar ve büyütür... Ve bu hileli ustalık sayesinde geçmişin yüklerini kolaylıkla omuzlayabiliyoruz...
...
-Bir sona geldiğin için ağlama, onu yaşadığın için gülümse...
-Yazmayı sürdürmek isteyen ünlü bir yazar şöhrete karşı kendisini sürekli korumalıdır...
...
-Asla unutmayın ki, bir evlilikte en önemli şey mutluluk değil, istikrardır...
...
-Birinin seni senin istediğin gibi sevmemesi, onun seni tüm varlığıyla sevmediği anlamına gelmez...
...
-Zamanını seninle geçirmekle ilgilenmeyen biriyle zamanını harcama...
...
-Çok fazla uğraşma, en iyi şeyler ummadığın zamanlarda olur...
(...Gabriel Garcia Marquez)

İğnelik

YOK DEVE

Gündem öyle yoğun ki,
Yankılanır içimde...
Oynanan çok oyun ki,
Hepsi farklı biçimde!

Bakar isem yakınca,
Karşımda büzülüyor...
Pertavsızla bakınca,
Sırları çözülüyor!

Konu bulmak mı kolay,
Aranmaz fellik fellik...
Deve kadar bir olay,
Oluverir iğnelik!..

Sefa Koyuncu
sefa.koyuncu@tg.com.tr

Söz Market



-Kadın kavga çıkmasın istediği vakit konuşmak ister,
-Erkek ise kavga etmek istediğinde konuşmaya başlar...
...
-Kadın duygularının anlaşılması için oyun oynar,
-Erkek ise duygularını saklamak için rol yapar...
...
-Kadın “git” dediğinde erkeğin kalmasını istiyordur,
-Erkek ise “git” dediğinde kadın çoktan gitmiş olmalıdır...
...
-Kadın gelecek endişesi duymamak için evlenir,
-Erkek ise evlendiğinde gelecek endişesi duymaya başlar...
...
-Kadın istemediği bir cevap duyunca yeni sorular üretir,
-Erkek ise istemediği bir cevap duyunca daha önceki soruları unutur...


temel’in yeri
Dursun‘la Temel kahvede gazete okuyorlarmış.
Dursun:
-Ula Temel bak ne yazıyor: “Dünya nüfusuna göre her erkeğe 2 kız düşüyor...”
Temel:
“-Ula benim hakkımı kim aldı acaba?..”

itiraf reyonu
(...isim: murat k ...şehir: istanbul ...yaş: yirmi üç)
Bir arkadaşımın Kazlıçeşme’deki evine gideceğime Çobançeşme’ye gitmiştim...
Hangi sokaktan gireceğimi telefonla tarif ediyordu...
“Tren istasyonuna arkanı ver” deyince olayı anladım...
“Ben camdayım” diyen arkadaşıma, “Hava soğuk, 2 saat sonra çık” diyerek rezilliğimi kabullenmiştim...
(omer.soztutan@tg.com.tr -
itiraf edin, rezil edelim...)

tuzaktan kumanda
(...STAR - Beşiktaş-CSKA)
RIDVAN DİLMEN: Bravo Rüştü... Sadece ellerinden öpüyorum Rüştü, her yerinden değil!
...
İLKER YASİN: Şimdi Tello... Haydi Tello... Yapma, ayağından açma topu Tello!
RIDVAN DİLMEN: İlker Abi seneler önce bana da “Ayağından açma Rıdvan” demiştin, hatırlıyor musun Yunanistan milli maçında?
...
RIDVAN DİLMEN: İlker Abi ister misin bu doping yapan futbolcunun ikiz kardeşinden de doping çıksın; yedikleri içtikleri ayrı gitmiyordur sonuçta...


söz der ki
“-Tüm benliğiyle bağlanacak bir efendisi olmayan kişi özgür olamaz...”
(...Dur bakayım dedirten müthiş S.Ö.Z.’leri)


bizimkiler
Küçük bombamız İzmir Ofis muhasebe servisinden yine bizim Memet Ali Öztürk‘ten...
Sadettin Abi’yle yemekhanede karşılıklı yemek yiyorlar...
Bir ara elini beline götürüp söyleniyor;
“-Cep telefonum titriyor sandım... Karnım guruldamış...”


hayata dair
(...Eğer hasta olmak istemiyorsan)
Duygularını anlat...
-Saklanan veya baskılanan heyecan ve duygular; gastrit, ülser, bel fıtığı, bel ağrıları gibi hastalıklara yol açar.
-Diyalog, konuşma, kelime çok güçlü birer ilaç ve mükemmel birer terapidir!
-Karar vermelisin...
-Kararsız kişi güvensiz, endişe ve ızdırap içinde olur. Kararsızlık, sorunları, endişeleri ve çatışmaları çoğaltır.
-Karar vermek, diğerlerinin kazanması için vazgeçmeyi ve avantajları kaybetmeyi kesinlikle bilmektir.
Farklı görünmeyin...
-Gerçeği saklayan, rol yapan, her zaman mutlu olduğu görüntüsü veren, mükemmel görünmek isteyen kişi tonlarca ağırlığı biriktirmektedir.
-Aldatıcı görünerek yaşamak kadar sağlık için kötü bir şey yoktur. Kaderleri ilaç, hastane ve acıdır.
Gerçeği kabullenin...
-Reddedicilik ve kendine saygı eksikliği, kendimizi kendimize yabancılaştırır.
-Kendimizle barışık olmak sağlıklı hayatın anahtarıdır. Bunu kabul etmeyenler kıskanç, taklitçi, aşırı rekabetçi ve yıkıcı olurlar.
Çözümler bulun...
-Olumsuz kişiler çözüm bulamazlar ve problemleri büyütürler. Üzülmeyi, dedikoduyu ve kötümserliği tercih ederler.
-Karanlığı kovmak için kibrit yakmalı. Arı ufacıktır fakat var olan en tatlı şeylerden birisini üretir.
Üzgün yaşamayın...
-Mizah, tebessüm, huzur, mutluluk... Bunlar sağlığa güç verir ve daha uzun bir ömür getirir.
-Mutlu kişi yaşadığı çevresini geliştirir. “İyi mizah bizi doktorun elinden korur”...
(... Dr. Dr·uzio Varella)


İğnelik

> KAZAN KAZAN

Kazı kazan değil bu,
Hızarcı testeresi...
Âdil yıkılır tabu,
Memnun eder herkesi!

Ortak akıl çalışır,
Sona erer hasımlık...
Dargın olan barışır,
Başlar dostluk hısımlık!

Çözüm için pek seri,
Recep Tayyip usûlü...
Bir dehânın eseri,
Kazan kazan formülü!..

Sefa Koyuncu
> sefa.koyuncu@tg.com.tr


Söz Market



söz der ki
“-Yeni insanlar tanıyın, yeni yalanlar duymak istiyorsanız...”
(...’Hanım koş yine söz etti’ dedirten müthiş S.Ö.Z.leri)

tuzaktan kumanda
(...SHOW TV - Yemekteyiz)
YARIŞMACI KADIN: Baba tarafım Malatyalı. Ama ben kendimi İzmirli hissediyorum...
YARIŞMACI ADAM: O nasıl oluyor?...
YARIŞMACI KADIN: Malatya’yı hiç görmedim, Antalya’da doğdum ama İzmirliyim ben...

bir film diyaloğu
“-Asla, nasıl çıkacağımı bilmediğim yere girmem!...”
(...Ronin filminden)

Aynı o hesap...
Bir ağustos böceği doğmadan önce toprağın altındaki bir larvada ortalama olarak 12 yıl bekler... Evet, tam 12 yıl...
12 yıllık hapislikten sonra dünyaya gelen garibanın ömrü adında yazılıdır: Ağustos...
Yani topu topu bir ay...
Şarkı söyleyen yalnızca erkek ağustos böceğidir.
Çünkü dişi, en güzel şarkıyı söyleyeni kendine eş seçecek ve çiftleşecektir...
Düşünsenize, 12 yıl toprağın altında bekle, dışarı çık... Ömrün bir ay...
Buldun, buldun... Bulamadın, bir daha yok... Siz olsanız çalışır mıydınız?...
...
Hikayeyi Bilal Abi (Mercan) anlattı... Bizden Roberto Carlos’a gidiyor...
Yahu siz olsanız oynar mısınız?...

bizimkiler
Talip ehliyet için imtihanları vermiş, direksiyon dersi alıyor... İlk defa arabanın şoför koltuğuna oturmuş ve gaza basmış...
“Çok kolaymış hocam” demiş, “Aynı bilgisayar oyunu gibi...” Hoca başıyla onaylamış; “-Evet... Ama dikkat et, bunda tek canın var...”

söz’ün gelimi...
(...İbrahim
Üzülmez mi,
Roberto Carlos mu)
Roberto Carlos
Fikri ise,
İbrahim Üzülmez Deli Emin’dir...
...
Roberto Carlos tombalacıysa,
İbrahim Üzülmez barondur...
...
Roberto Carlos Çamlıcaysa,
İbrahim Üzülmez Schweppestir...
...
Roberto Carlos Evin Ana ise,
İbrahim Üzülmez Emine Beder’dir...
...
Roberto Carlos Nuri Alço ise,
İbrahim Üzülmez Coşkun’dur...
...
Roberto Carlos İlyas Salman ise,
İbrahim Üzülmez Şener Şen’dir...
(...Mehmet Ali Yorulmaz’ın
yakıştırmaları)

hayata dair
-İnsanlar hakkında konuşanlara güvenip, onlar hakkında karar verme...
-Eğer hata yaptığını biliyorsan onu düzeltmeye çalış, bile bile yapmaya devam etme...
-Konuşmayı sevdiğin biriyle evlen, yaşın ilerledikçe sohbet her şeyden önemli olacaktır...
-Yeniliklere açık ol, ama ille de değişmeye çalışma...
-Daha fazla kitap oku, dostlarını ara, daha az tv seyret...
-Güzel ve şerefli bir hayat yaşa, yaşlanıp geriye baktığında bir defa daha tadını çıkarırsın...
-Yuvanda sıcak bir ortam kurmak için elinden geleni yap...
-Sevdiklerinle tartışırken o anı önemse geçmişi kurcalama...
(...M.Khozouei)

temel’in yeri
Almanya’da çalışan Temel, izinde memleketine gelmeye karar vermiş...
Klimalı bir araba alıp, tutmuş Trabzon’un yolunu...
Birkaç gün gezip tozduktan sonra arkadaşlarına, “Gelin arabayla biraz dolaşalım” demiş ve yola koyulmuşlar... Ağustos sıcağında klimayı da güzelce açmış, arabanın içi buz gibi olmuş...
Köye döndüklerinde Temel, arkadaşlarına “Nasıl buldunuz arabamı” diye sormuş...
“Temel araban çok iyi de” demişler;
“-Sen bu arabayla kışın dolaşma... Her tarafın buz tutar...”

İğnelik

EBRÛGEN

Toplumdaki kalite,
Destânlara lâyıktı...
Irkçı nasyonalite,
İmparatorluk yıktı!

Kibirle demagoji,
Atılıma engeldir...
Kapris ideoloji,
Katılıma engeldir!

Demografi ebrûgen,
Cevherlerden alaşım...
Bu ülkeye gereken,
Pragmatik yaklaşım!..

Sefa Koyuncu
sefa.koyuncu@tg.com.tr

Komedi