25 Mayıs 2010 Salı
Söz Market
hayata dair
Bazen birileri hayatınıza girer ve onların orada olmalarının, sizin bazı amaçlarınıza hizmet etmeleri, size ders vermeleri veya kim olduğunuz ya da kim olmak istediğiniz konusunda size yardım etmeleri demek olduğunu kesinlikle bilirsiniz...
Bu kişilerin kim olabileceklerini asla bilemezsiniz -bir oda arkadaşı, bir profesör, bir sevgili ya da tamamen yabancı biri- ama gözleriniz onlarla kilitlendiğinde, işte o an hayatınızı çok derin bir şekilde etkileyeceklerini bilirsiniz.
Her gününüzü önemseyin...
Her anın değerini bilin ve onu bir daha asla yaşayamayacağınız için o anlardan alabileceğiniz her şeyi alın.
Daha önce hiç konuşmadığınız insanlarla konuşun ve onların söylediklerini dinleyin...
(...S.Zeff)
itiraf reyonu
(...isim: mustafa günay ...şehir: istanbul ...yaş: yirmi yedi)
Öğretmenlikteki ilk günlerimdi... Derslerde o kadar rahat değilim o günler...
Konu açıldı ve “Çözüm doğru görünüyor ama bir de ‘Napolyon’un öbür yüzü var” dedim... Gülüşmeler ve benim rezil olmam...
(omer.soztutan@tg.com.tr - itiraf edin, rezil edelim...)
temel’in yeri
Kekeme Temel havacı olarak askerliğini yapıyor ve paraşüt eğitimi alıyormuş...
Bir gün kuleden paraşütle atlamak için komutan herkesi toplamış ve sırayla kuleye çıkıp atlamalarını ve içinden 10’a kadar sayıp paraşütü açmalarını emretmiş...
Herkes sırayla atlayıp ve 10’a kadar sayıp paraşütü açıp yere inmeye başlamış...
Sıra Temel’e gelmiş, kuleye çıkmış ve paraşütle atlayıp direkt yere çakılmış...
Komutan hemen yanına koşmuş; “-Ula Temel ne oldu?... Neden açmadın paraşütünü 10’da?...”
Temel: “Ye.. Ye.. Yee..Yeee..di...”
söz der ki
“-Kadınların evlilikten anladığı, başkasının ayağına basarken “Ah” demek...”
(...İlham alınca her türlüsünü ettiği müthiş S.Ö.Z.leri)
tuzaktan kumanda
(...LİG TV - Maraton)
ERMAN TOROĞLU: Sonra çıkıp diyorlar ki yerli hocaya şans verilmiyor...
ŞANSAL BÜYÜKA: Dur hocam, gençlerin önünü kesme...
ERMAN TOROĞLU: Ya neresini keseyim; kolunu, bacağını mı?...
bir film diyaloğu!
-İki yanlış bir doğru etmez...
“-Ya ikimiz doğru, geri kalan her şey yanlışsa...”
(...Arizona Dream filminden)
iğnelik
ERMENİ AÇSIN
Kin besledi Ermeni,
İyiliği yapana...
Tuzak kurarken yeni,
Kendi düştü kapana!
Çaldı Türk’e karayı,
Soykırımcılar dedi...
Attı da iftirâyı,
Kendini kilitledi!
Talan etti yapıyı,
Onarsın yeni baştan...
Sınırdaki kapıyı,
Açmalı Ermenistan!..
(...Sefa Koyuncu)
kadınlar & erkekler
Adam dekoratörlerin ne iş yaptığını bilmiyormuş...
Arkadaşına sormuş, o da dili döndüğü kadar anlatmaya çalışmış; “-Şimdi bunlar; sözün gelimi hangi odanın ne şekilde boyanacağını, ne biçim duvar kağıdı ile kaplanacağını falan söyler...
Hangi odaya hangi eşya gider, koltuklar nereye konur... Perdeler konusunda fikir verir...”
Adam dinlemiş dinlemiş, gülmeye başlamış;
“-Canım desene kaynanam gibi bir şey... Bundan meslek mi olur?...”
bizimkiler
Biri sürekli Cüneyt Abi’yi cep telefonundan arayıp cevap vermiyor... Birkaç dakika içinde aynı şey tekrarlanınca isyan etti artık, “Kim bu yaa” diye... Meğer telefonun alarmını kurmuş...
Xxx
Hasan Hocam arabam.com’dan 2008 model arabanın fiyatına bakarken söyleniyor; “Bu site 2006’dan beri güncellenmiyor demek ki... Bu arabanın fiyatı şimdi 27 milyon vardır...”
xxx
Bir süredir hastanede tedavi gören Ahmet Demirbaş ağabeyimiz nihayet gazeteye döndü... Doktorlar enfeksiyon kapmaması konusunda çok uyarıda bulununca döner dönmez şöyle dedi;
“-Ziyaretime gelenlere bir kere, gelmeyenlere iki kere dua ettim...”
Söz Market
hayata dair
Başkalarına inancımız, kendimizde neye inanmak istediğimizi açığa vurur...
...
Dostun biri sana kötülük ederse, şöyle de: “Bana ettiğini sana bağışlıyorum; ama kendine ettiğini, onu nasıl bağışlarım?...”
...
Köle misin; öyleyse dost olamazsın... Zorba mısın; öyleyse dostun olmaz...
...
Kendinizi kötü sevmeniz, yalnızlığı size zindan eder...
...
Büyük borçlar insanları değer bilmeye değil, kin beslemeye yöneltir...
...
Şöyle buyurur erdem: “İlle de uşak olman gerekiyorsa, senden en çok yararlanacak kişiyi bul...”
...
Küçük bir iyilik, unutulmazsa, kemiren bir kurt olur çıkar...
...
Kimine göre yalnızlık, hasta insanın kaçışıdır... Kimine göre de, hasta insanlardan kaçıştır...
...
İnsanlar arasında yaşamak güçtür... Susmak çok güçtür de ondan...
(...F.Nietzsche)
temel’in yeri
Adamı kurşuna dizecekler... Askerler son arzusunu sormuşlar, adam bir şey istememiş...
Onbaşı cebinden bir sigara paketi çıkarmış ve adama uzatmış...
Adam çekimser kalınca “Yak” diye ısrar etmiş...
Uzaktan durumu gören çavuş Temel koşarak gelmiş ve onbaşıyı azarlamış;
“-Oğlum yazık... Sigaraya alıştırmayın adamı...”
kadınlar & erkekler
Adamla karısı gemi kazası sonucu kurtulup okyanustaki minicik bir adaya sığınmış... Üç ay sonra kadın kocasına söylenmiş;
“Kilo verdiğime inanamıyorum ve sevinemiyorum” demiş, “Kahretsin ki; en yakın ayna binlerce kilometre uzakta...”
söz der ki
“-Anlatanın kulağına dönmeyen sır, saklanmış sayılır...”
(...”İsteyince ediyor” dedirten müthiş S.Ö.Z.leri)
tuzaktan kumanda
(...KANAL D - Disko Kralı)
FUNDA ARAR: Çok güzel atmosferiniz var...
OKAN BAYÜLGEN: Atmosfer güzel ama seni programlarda çok uyuz görüyorum. Bari burada biraz canlı ol...
***
(...KANAL D - Beyaz Show)
BEYAZIT ÖZTÜRK: Senin bir firma için oynadığın reklam vardı, onu çok beğendim...
GÜLDEN DÜDARIK: Teşekkür ederim ama ben hiç reklamda oynamadım...
***
(...FOX TV - Çarkıfelek)
MEHMET ALİ ERBİL: Ak akçe kara gün içindir... Bu atasözü neyi anlatıyor?...
YARIŞMACI ESRA: Kara para yemeyin diyo...
Bizim ora...
(...Elazığ dili ile ‘Burçlarınız)
Goyunun Herifi (KOÇ)
Şansız döni, işler yoluna giri... Ekonomiz birezim düzelecek...
...
Tosun (BOĞA)
Siz siz olun galp gırmayın... Galp gırmah golaydır ama yapmah çoh zordur...
...
Çütüzler (İKİZLER)
Ne gadar sevünsez azdur... Aşk da, iş de yolunda...Bayram etsez yeridir...
...
Çayan (YENGEÇ)
Size uzun bi yol görüni... Tatil zamanı del, ama gine siz bilirsiz...
...
Orman Ağası (ASLAN)
Çoh sevineceğiz bi haber alacahsız... Postacı gapızı çaldı çalacah...
...
Kelle (BAŞAK)
Anlaşılan siz dedigoduyu çoh sevisiz... Milleti çeküştürmekten vazgeçin...
...
Gantar (TERAZİ)
Size en yahın arhadaşız kelek yapi... Orda burada hakgızda ileri geri gonişi...
...
Ahu Bocigi (AKREP)
Nereye gitsez orayı gurutisiz... Bu sıra Elazığ maçlarına heç getmeyin...
...
Eğrülmüş Demir (YAY)
Elin işine garışmayacam deyisiz, gine de garişisiz... Eyliğiz kötülük oli...
...
Gıdik (OĞLAK)
Dediğim dedik çaldığım düdük deyisiz... Yazuhtur babam yazuh...
...
Sitil (KOVA)
Yağacah yağmurlara gara dikgat edin... Fazla ortalıhlarda dolaşmayın...
...
Deniz Guşu (BALIK)
Efferim size, bu sıra bildigiz gibi devam edin... Her bişe yolunda...
bir film diyaloğu!
“-En heybetli düşünceler bile çok sık duyulduğunda gülünç olurlar...”
(...Postacı filminden)
Söz Market
Yaşadığım en büyük güçlüklerden bir tanesi, çocuklarım onlardan beklediğim gibi davranmadıkları zaman tepkilerimi denetleyebilmektir...
Ben son derece meşgul olduğum bir sırada ikisi birden art arda isteklerini ve sorularını sıraladıkları zaman genellikle tepki gösteriyorum ve onlardan “Daha anlayışlı davranmalarını” istiyorum...
Ama düşünün, biri dört, biri altı yaşındaki çocuklar bu sözden ne anlar?... Benim amacım, onlara yaşama sevgi ile cevap vermeyi öğretmek ama benim davranışlarım, sesimin tonu, yüzümün ifadesi, onları yargılayan sözcüklerim, onlardan sürekli bir şeyler istemem sevgiyi ifade etmekten çok uzak.
Hayatımın pek çok anında olduğu gibi burada da kendim sevgi dolu seçimler yapamazken başkalarının sevgi ile dolu olmasını umuyor, hatta açık açık istiyorum... (...Richard Carlson)
temel’in yeri
Doktor Temel, hastasını muayene ettikten sonra karısına dönmüş; “Sizinle özel konuşabilir miyiz” demiş... Kadın telaşla, “Kötü bir haber mi var doktor” diye sormuş...
“Size bir iyi bir bir kötü haberim var” demiş Doktor Temel;
“-İyi haber iyi bir çiçekçi tanıyorum... Kötü haber çelenkler biraz pahalı...”
bizimkiler
Mustafa Abi’nin taşınma telaşı vardır... “Hafta sonunu hastanede geçirdim” deyince taşınırken üstüne bir şey düştü sandık...
Meğer olay farklıymış... Yeni evinin çanak antenini ayarlatmak için bir arkadaşını getirmiş...
Adam çatıya çıkmış, Mustafa Abi’ye “Aç... Kapat... Tak çıkar...” diye talimatlar veriyormuş...
Neyse ayarını bulmuşlar, adam anteni sabitlerken Mustafa Abi kapıyı kilitleyip kalan eşyaları almak için eski evine gitmiş...
Aradan birkaç saat geçtikten sonra telefonu çalmış, güçlükle konuşan bir adam; “Abi beni unuttun” diye...
Önce biri işletiyor sanmış, sonra hatırlayıp donmak üzere olan adamı çatıdan alıp hastaneye zor yetiştirmiş...
söz der ki
“-Teknoloji; size sağladığı geniş zamanı, kısa sürede öğüten şeydir...”
(...Bilim kongresinde ettiği müthiş S.Ö.Z.leri)
tuzaktan kumanda
(...NTV - 100’de Yüz Futbol)
GÜNTEKİN ONAY: F.Bahçe’nin A.Gücü’ne yenildiği maçın yorumunu da tamamladık, birazdan Barcelona-Valencia maçı var... Programı bitirmemiz gerekiyor...
RIDVAN DİLMEN: Bırak ya, böyle maç varken Barcelona-Valencia maçı mı izlenir?...
***
GÜNTEKİN ONAY: Mehmet Yıldız bu aralar çok formda hocam...
RIDVAN DİLMEN: Bazılarının arabası 200 yaptığı halde 120’yi görmezken, Mehmet 150 yapan arabası ile 151’i zorlayan adam...
bir film diyaloğu!
“-Her zaman, gerçek bir ‘hiç kimse’ olmaktansa, sahte bile olsa ‘biri’ olmanın daha iyi olacağını düşünmüşümdür...”
(...Yetenekli Bay Ripley filminden)
kadınlar & erkekler
(...Erkekler ne gibidir?... Emine Yılmaz’dan)
Erkekler yeni doğmuş bebek gibidirler: İlk başta çok şirin görünürler, ama bir süre sonra sıkılırsınız...
...
Erkekler bilgisayar gibidirler:
Anlaşılmaları kolay değildir, ancak hiçbir zaman yeterli hafızaya sahip değildirler...
...
Erkekler uzaktan kumanda aleti gibidirler: Basit... Kullanımı kolay... Ve genellikle televizyonun yakınında uzanmış durumda...
...
Erkekler yıldız falı gibidirler...
Size her zaman ne yapacağınızı söylerler ve genellikle de yanlıştırlar.
...
Erkekler iş makineleri gibidirler.
Çok gürültü yaparlar ama çalıştırılmaları zordur.
...
Erkekler şilte gibidirler... Eninde sonunda en iyileri bile deforme olur.
...
Erkekler Brezilya dizileri gibidirler...
Seyretmesi eğlenceli... Ancak neticede senaryodur...
duvar
Yemek programları; sofra adabımızı reyting uğruna tehlikeye atıyormuş... Televizyonculuk adına son haltı; YEMEKTEYİZ
iğnelik
> KARANFİL
Yok ayrılık gayrılık,
Aynı atlastan tülü...
Ayıramaz ayrılık,
Lâle karanfil gülü!
Kaldıkça aramızda,
Kızıl karanlık duvar...
Karanfil yaramızda,
Lâle yanar gül yanar!
Şu hasretlik bitse de,
Desen gözyaşımı sil...
Kavuşsak has bahçede,
Lâle gül ve karanfil!..
> (...Sefa Koyuncu)
Söz Market
hayata dair...
Sevmek için o kadar fırsatımız olmasına rağmen dünyada o kadar az sevgi vardır ki...
İnsanlar yalnız ağlamakta, yalnız ölmekteler...
Çocuklara kötü muamele edilmekte, yaşlılar son günlerini sevecenlik ve sevgiden uzak
geçirmekteler...
Sevgi gösterisine bu kadar çok ihtiyaç olan bir dünyada, hayatımızdaki insanlara sadece sıcak bir kucaklama ya da uzatılan bir elden daha karmaşık olmayan bir hareketle yardım edecek büyük bir gücümüz olduğunu anlamak çok önemlidir...
Dünyayı daha iyi, daha sevgi dolu bir yer yapmak için neler yaptığımızı düşünmek için en uygun zaman günün sonudur...
Geceler boyunca aklımıza hiçbir şey gelmiyorsa, dünyayı daha iyiye doğru nasıl değiştirebileceğimizi düşünmek için de uygun bir zamandır bu...
Öyle çok büyük boyutlu şeyler yapmamıza da gerek yoktur; var olan basit şeyler üzerinde bir şeyler yapmak da yeterlidir...
Etmediğimiz bir telefon, yazmayı ertelediğimiz o not, takdir etmediğimiz o iyilik...
İş sevgiyi vermeye gelince fırsatlar sonsuzdur ve bunu hepimiz yapabiliriz...
(...Leo Buscaglia)
temel’in yeri
Dursun: Bu kayıkla çıkamayız, kayığın içinde delik var...
Temel: Boşver Dursun... Suyun içinde deliği kim görecek...
***
Dursun: Beni tanımadın mı Temel...
Temel: Hayır tanımadım...
Dursun: Yav ilkokulda aynı sırada oturuyorduk...
Temel: Benim ilkokulda sakallı bir arkadaşım yoktu...
***
Dursun: Bu koro 1944 yılında kuruldu Temel...
Temel: Yapma yaa!... Bunlar hiç büyümemişler...
söz der ki
“-Istırap; kendisini tecrübeye dönüştüren için tatlıların en güzelidir...”
(...Güneşi gördüğü anda ettiği müthiş S.Ö.Z.leri)
tuzaktan kumanda
(...SHOW TV - Yemekteyiz)
ERKEK YARIŞMACI: Bu paçanga böreği, pastırmayla da yapılır...
BAYAN YARIŞMACI: Pastırma var zaten içinde beyefendi...
ERKEK YARIŞMACI: Ha öyle mi?... Ben salam diye yedim...
***
(...STAR -İzdivaç)
ESRA EROL: Amca siz de bir yuva kurmak, evi çekip çevirecek, yemek yapacak, üstünüzü başınızı yıkayacak birini aramak için buradasınız?...
EVLENECEK AMCA: Yok kızım, çocuklar ‘Git bize ana bul’ deyince koşarak geldim
Bir film diyaloğu
“-Büyük acının ne olduğunu düşünürken öğrendim ki; babalar oğullarını gömmemeli...”
(...The Lord Of The Rings filminden)
tepkili vatandaş...
KPSS 2009’da büyük bir haksızlık var...
İktisat işletme hariç lisans mezunları ve mühendisler bu sınava neden 2 senede bir giriyor?...
Eğer biz tek yıllarda mezun oluyorsak bizim suçumuz ne?...
Ya da bizim; 2 senede bir giren lise mezunlarından bir farkımız olması gerekmiyor mu?...
Ayrıca ÖSYM açıklamayı yeni yaptı, bizim bu sene lisans mezunu mühendisler olarak KPSS’ye girmemiz gerekmiz mi?...
(...Tarık Şahin’in tepkisi)
bizimkiler
Dün arabayla Eskişehir’e maça gidiyoruz... Naci Abi yolda kolaylık olsun diye navigasyon cihazı almış...
Önce Gaziosmanpaşa’dan Bilgehan’ı almak için cihaza semt ismini yazdı...
“Sağa dön, sola dön” diye talimatlara göre gidiyoruz, baktık Hadımköy’deyiz...
Neyse, 15 dakikada gideceğimiz yere 2 saat gittikten sonra yola koyulduk...
Aletten Eskişehir’e varana kadar başka tek kelime duymadık...
Naci Abi yol boyunca arızayı gidermek için uğraştı ve bu arada gideceğimiz yere gelmiş olduk...
Arabayı durdurup stada gireceğimiz sırada 7 saatlik suskunluğunu şu cümle ile bozdu;
“-Haa... Bu cihaz sadece İstanbul haritası ayarlıymış...”
iğnelik
GÜL-İ RA’NÂ
Geldi gül râyihası,
Endâmı görünmeden...
Asrın gül-i ra’nâsı,
Nikâba bürünmeden!
Huzûr verip canlara,
Goncaları açıyor...
Geçtiği mekânlara
Gülücükler saçıyor!
Öpmeye nâzik elin,
Eğiliyor dalları...
Devşiriyor güzelin,
Dudağından balları!
(...Sefa Koyuncu)
Söz Market
|
Söz Market
ABŞ-daki 2 en böyük Ermeni teşkilatı ABŞ prezidenti Barak Obama’nın enenevi 24 Aprel çıhışından narazı galıblar ve Obama’nın keçen il verdiyi sözü tutmamagda günahlandırırlar.
SİA-nın melumatına göre, Amerika Ermeni Milli Kongresinin (ANCA) rehberi Ken Haçikiyan bildirir ki, Obama’nın “Soygırımı” tanıyacağı barede verdiyi sözü tutmaması Ermenilere pis tesir edir;
“Obama bu mövgeyini deyişdirmeli ve Kongresde gözleyen “Soygırım” layihesini desteklemelidir”, deye Haçikiyan geyd edir.
Diger böyük ermeni teşkilatı olan Amerika Ermeni Asambleyasının (AAA) rehberi Bryan Ardouni de Ağ Ev rehberinin açıglamasından narazılıg edir.
“Barak Obama söz vermesine bahmayarag “Ermeni soygırımı”nı tanıyacağı sözünü tutmadı ve onun bu hereketi biz Ermenileri çoh esebileşdirdi”, deye o bildirir. (...Yeni Müsavat)
temel’in yeri
Kel İdris, topal Dursun ve kör Temel yolda yürüyorlarmış...
Önlerinden son hızla bir otomobil geçmiş...
Kel İdris: Bu araba benim saçımı bozdu...
Topal Dursun: Ben şimdi onu bir koşuda yakalarım...
Kör Temel: Siz hiç merak etmeyin, ben o arabanın plakasını aldım...
kadınlar & erkekler
İki psikiyatr konuşurlarken birisi;
-Delilerin evlenmesini önlemek gerek... Böylece kalıtsal bozuklukların da önüne geçebiliriz...
“-Desene insan soyu tükenecek...”
-Neden?...
“-Neden olacak dostum, aklı başında olanlar zaten evlenmiyor ki...”
engelleri engel sanmayın
Eski çağlarda bir kral yolun tam ortasına iri bir kaya parçası koydurmuş...
Sonra da saklanmış ve bu kocaman kayayı birinin gelip kaldırıp kaldıramayacağını gözlemeye başlamış.
Krallığın en zengin tüccarlarından biri adamlarıyla yaklaşmış ve kayanın etrafında şöyle bir dönmüş.
Adamların çoğu yolları temizletmediği için kralı suçlamışlar, ama hiçbiri de kayayı yolun ortasından kaldırmak için bir çabada bulunmamış.
Sonra sırtında yüklüce saman taşıyan bir çoban gelmiş...
Kayaya yaklaşınca, sırtındaki yükü yere bırakmış ve kayayı yolun kenarına itmeye çalışmış.
Kayayla epeyce itişip kakıştıktan sonra başarmış.
Çoban samanı sırtına geri yükledikten sonra gözü tam kayanın yerinde yolun üstünde duran cüzdana ilişmiş...
Cüzdanda bir sürü altın, para ve kralın bu serveti yolun ortasındaki kayayı kaldırabilene bağışladığını belirten bir not varmış...
Çoban diğer insanların hiç anlayamadığı bir şeyi öğrenmiş:
“-Her engel, insana o andaki durumunu geliştirme şansı veren fırsatlar sunar...”
(...Pazar hikayesini Brian Cavanaugh anlattı)
hayata dair
“Dört kötülükten kurtulun” demiş Konfüçyus:
-Nasihatsız infaz etmek... Bu, gaddarlıktır...
-Öğretmeden başarıları ölçmek... Bu kabalıktır...
-Yönetimde gevşek olup sınırlar koymak... Bu kötü niyettir...
-Başkalarının hakkını verirken cimri davranmak; bu bürokrat olmaktır...
bizimkiler
“Giden gitmiştir, gittiği gün bitmiştir” oturumu açtı...
Osman’ın MNS listesindeki arkadaşlarından birinin nicki...
Olayı trajik yapan; bu nickin kaybeden belediye başkanlarından birinin basın danışmanının olması...
söz der ki
“-İyi bir yarış çıkarmak için önce kendinizi kenara çekin...”
(...İkinci el olsa da müthiş S.Ö.Z.leri)
tuzaktan kumanda
(...HABERTÜRK - Bu Gece)
SABA TÜMER: Artık kötü rollerde de oynamaya başladın?...
FADİK SEVİN ATASOY: Evet... Kötülüğün nasıl bir şey olduğunu kötü rol yazan senaristlerden öğrendim...
***
(...TV 8 - Bunu Konuşalım)
TOLGA CANDAŞ: Bir yorumdan sonra Bursalı taraftarların tepkisini almıştır?...
ERMAN TOROĞLU: Ne zaman Bursa’ya gitsem; benim, annemin, babamın, bütün sülalemin hatırını soruyorlar...
iğnelik
> AYNAYA BAK
Kaliforniya’da bir,
Terminatör vali var...
Ermenilerin devir,
Çıkarıyor yasaklar!
Dışlamak olsa gerek,
Maksat Türkleri hemen...
Soykırımcı diyerek,
Açılan ihâleden!
Arnold kurcalarsan,
Patlar başında kabak...
Soykırımcı ararsan,
Sen önce aynaya bak!
> (...Sefa Koyuncu)
Söz Market
Baba beni okula gönder.
Darbe yapıp, yönetim kuracağım.
Baba beni okula gönder.
Rektör çıkıp, darbeye
destek olacağım.
Baba beni okula gönder.
Sendikacı olup, saltanat kuracağım.
Baba beni okula gönder.
Bizimkilere torpil yapacağım.
Baba beni okula gönder.
Mahkeme basıp, gazete bombalayacağım.
Baba beni okula gönder.
Tüccar olup satacağım, yardım
ve yataklık yapacağım.
Baba beni okula gönder.
Örgüte avukat olacağım.
Baba beni okula gönder.
Doktor olup rapor yazacağım.
Baba beni okula gönder.
Hava alıp yatacağım.
Baba beni okula gönder.
Hasta olup, ajitasyon yapacağım.
Baba beni okula gönder.
Her türlü numarayı yapacağım.
Seçime müdahil olacağım.
Seni seviyorum baba.
Havaalanında bekliyorum.
(...Mustafa Koç / Okur - Yazar)
söz der ki
“-Nelerin mutsuz ettiğini bilmiyorsan, nelerle mutlu olacağını bilemezsin...”
(...Canı isteyince güzelini ettiği müthiş S.Ö.Z.leri)
tuzaktan kumanda
(...HABERTÜRK - Bu Gece)
SABA TÜMER: Türkçe’yi o kadar çok insan yanlış kullanıyor ki, bazen ben de yanlış kullanıveriyorum. Kulak alışkanlığı maalesef...
TULUĞ ÇİZGEN: Öyle bir hale geldik ki; doğruyu konuşursak bizi anlamayabilirler...
SABA TÜMER: Bir çok köşe yazarı da televizyonlara çıkıp yorumlar yapıyorlar ya, onların da ne kadar kötü konuştuğuna şahit oluyorum. Sanki koyun sürüsü...
temel’in yeri
Temel, Dursun’u da almış yanına, atlamış arabasına, para kazanmaya İstanbul’a gelmişler...
İstanbul’da avare avare dolaşırken bir dükkan görmüşler:
Pantolon: 5 TL... Gömlek: 2.5 TL... Palto: 10 TL...
Temel’de şimşek çakmış;
“-Ula Dursun, bu fiyatlar harika, biz şimdi burdan 100 tane pantolon, 100 tane gömlek, 10 tane palto alsak, Trabzon’a dönsek, bunları en az 3 katı fiyatına satar zengin oluruz...”
Dalmışlar dükkana... Temel hemen atılmış:
“-Bana 100 tane pantolon, 500 lira eder, 100 tane gömlek, 250 lira eder, 10 tane de palto, 100 lira eder... Alın şu 850 lirayı yükleyin arabaya...”
Dükkan sahibi, “Gidin işinize kardeşim” demiş;
“-Burası kuru temizleme dükkanı...”
hayata dair
Dostluk insana erdem kazandırır...
Bir başka deyim ile; erdem, dostluğun oluşmasının yardımcısıdır...
Erdem, tek yaşayan insan için değil, toplum halinde yaşayan insanlar içindir... Erdemliliğimizin varlığı, ancak birlikte olduklarınızın kabulü ile gerçeklik kazanır...
...
Erdem olmadan, dostluğun hiçbir türü olmaz...
Dostluğu hem doğuran hem sürdüren erdemdir...
Erdemden daha çok sevilebilecek hiçbir şey yoktur...
Hiçbir şey onun kadar kendine sevgiyi çekmez...
...
Dostluktan gelen sevecenliği, tabiatın oluşturduğunu anlamak güç değil...
Sevgi ile yüklü dostlar isterler ki, aralarında yardım istemekten çok yardım etmeye hazır olsunlar...
Böylece hayatlarına onur kazandırırlar...
(...Çicero)
kadınlar & erkekler
Kızın çocukluğu, gençliği, okul hayatı hep şehirde, lüks semtlerde, alış veriş merkezlerinde geçmiş...
Hayatında köy hayatını yaşamamış, bir inek bile görmemiş...
Ama kader bu ya gönlünü bir köy delikanlısına kaptırmış...
Düğün yemeğinde konuşma sırası ona gelince ayağa kalkmış,
“Çok değişik duygular içindeyim” demiş;
“-İnanın kocamla tanışana kadar bir inek görmemiştim...”
bizimkiler
Serdar hastane kapısında sepetteki galoşu kafasına geçirip içeri girer... Görevlinin kendisine uyarısı şöyle olacaktır;
“-Beyefendi onlardan iki tane de ayaklarınıza takın bi zahmet...
***
Bursa’da yaşlı kadın el arabasının altında kalıp vefat etti... Osman haberi yazarken Ersin soruyor;
“-Kaç kilometre hızla çarpmış ki?...”
iğnelik
OBAMA 24
Ermeniler her nisan,
Yalan mumu yakıyor...
Soy kırımı de başkan,
Diye dört göz bakıyor!
Obama’ya da öyle,
Yeşil ışık yaktılar...
Sen bâri yalan söyle,
Deyip öyle baktılar!
43 başkan etmedi,
Yalan yere şehâdet...
Trajik olay dedi,
Obama da nihâyet!..
(...Sefa Koyuncu)
Söz Market
söz der ki
“-Gariptir ki; bu dünyanın hiçbir şey olduğunu bilmek için, çok şey öğrenmek gerekiyor...”
(...Müthiş kere müthiş S.Ö.Z.leri işte)
tuzaktan kumanda
(...KANALTÜRK - Ve Ebru Akel)
EBRU AKEL: Güzellik bir avantaj mıdır?...
AYTEN GÖKÇER: Akıllı değilseniz perişan eder sizi... Tamamen aleyhinize dönebilir...
EBRU AKEL: Kıskanıp çukur kazarlar değil mi düşmeniz için...
AYTEN GÖKÇER: Evet... Ama kıskançlık çirkinleştirir... Kin tutanları görüyorum da, hasetten sonunda erik kurusu gibi oluyorlar...
hayata dair
Suya bakarken gülümseyişim, hayatın engin ve vahşi denizinde çok uzaklara yelken açtı;
ama sayabileceğimden çok fazlası yüzerek bana geri geldi...
...
“Kara bulutlar kaybolacak” diye fısıldayarak birinin elini sıktım;
bütün gün hayatımın değiştiğini hissettim...
...
En çok gereken yere bir mutluluk düşüncesi gönderdim;
ve çok geçmeden büyük bir sevinçle doldum...
...
Güç bela kazanıp biriktirdiğim azıcık altını akıllıca paylaştım;
ve çok geçmeden yüz katına çıkarak bana geri geldiğini anladım...
...
Bir miktar çabayla, birinin tepeye tırmanmasına yardım ettim;
yepyepi bir dostluk gibi, çok değerli bir şey elde ettim...
...
Her sabah uyandığımda, nasıl başarabileceğimi düşünüyorum;
“önce hizmet ederek,” diyorum, biliyorum ki ben, verdikçe alıyorum...
(...T.Gaines)
temel’in yeri
Kekeme pazarlamacı Temel, kapı kapı dolaşıp kitap satıyormuş...
Her sabah çantasına 50 kitap koyuyor, akşama kadar da hepsini bitiriyormuş...
Bir gün patronu, “Yaa Temel sen bu işi nasıl beceriyorsun?... Diğer satıcılar günde en fazla 10 tane satıyor” diye sormuş...
Temel de kekeleyerek cevap vermiş;
“-Ço... Ço... Çok basit patron... Önce kapıyı çalıyorum... Kapıyı açana da ‘kitap almak ister misiniz, yoksa size okuyayım mı’ diye soruyorum...”
bizimkiler
(...Alışılmış Sırrı dalgınlıkları)
-Araba içinde kibritle sigara yakıp, cep telefonunu camdan dışarı atmak...
-Röportaj bittikten sonra kartvizit uzatacağı doktora kredi kartı vermek...
-Takside arka koltuğa oturduktan sonra öne para uzatıp, “Bir Yenibosna” demek...
demirel efsaneleri
Üniversitelilerin katıldığı programda öğrencilerden biri Demirel’i sıkıştırmaya çalışıyor;
-Türkiye’de yapılan her türlü iyi şeyi sahiplenmek gibi bir adetiniz var...
“-Sen nerde oturuyorsun evladım?...”
-Kadıköy’de... Niye ki?...
“-Hah işte... Buraya her gün gelmek için üstünden geçtiğin köprü var ya...”
-E-e... Evet...
“-Onu işte ben yaptım...”
***
Demirel bir seçim öncesi seçmenlerle sohbet yapmaktadır...
İşsizlik konusunda çok iddialı sözler sarf eder;
“Göreceksiniz, iktidara geldiğimiz zaman işsizlik problemini 3 ay... Evet evet 3 ay içinde çözeceğiz... Bakın bunun altını çizerek söylüyorum...”
O sırada not almakta olan gazeteciye döner;
“-Sen de altını çiz o satırların...”
Aradan 10-11 ay geçer... Demirel başbakandır ama işsizlik çözülememiştir...
O günkü konuşmada bulunan ve not alan gazeteci kendisini ziyaret eder...
Malum kağıdı çıkarır ve gösterir;
-Efendim siz bize işsizliği 3 ay içerisinde bitireceğinizi vurgulamış ve “Bunun altını çizin” demiştiniz, ben de çizmiştim, buyurun...
“-Kağıdı vermene gerek yok... O gün altını çizin demiştim değil mi?... Çıkar kalemini tekrar, al kağıdı eline bul o satırları... Buldun mu?... Hah tamam, şimdi üstünü çiz...”
***
Demirel’in de bulunduğu bir toplantıda gazeteci sorar,
“Sayın Demirel; Türkiye’nin durumunu tek kelimeyle özetler misiniz?...”
Yılların siyasetçisi “İyi” der...
Herkes şaşırır, Demirel mevcut yönetimi beğenmemektedir çünkü...
Ve devam eder;
“-Ama iki kelimeyle özetlememi isterseniz “İyi değil...”
(...Mehmet Albayrak’ın notlarından)
bir film diyaloğu!
“-Şayet başka bir zamanda, başka bir yerde uyanmış olsan, bu seni başka biri yapar mı?...”
(...Dövüş Kulübü filminden)
iğnelik
24 NİSAN
Ermeni’nin hayâli,
İhânetten hâsıldı...
Koca Devlet-i Âli,
İsyânlarla sarsıldı!
ASALA’dır ötesi;
Bugün 24 Nisan...
Hınçak Daşnak çetesi,
Başlattı kanlı isyân!
Hedefleri bugün de,
Türkiye’yi vurmaktır...
Türk vatanı üstünde,
Ermenistan kurmaktır!..
(...Sefa Koyuncu)
Söz Market
Genel Yayın Müdürümüz Nuh Albayrak’ın dediği gibi “22 Nisan”lardaki sessizliği bozarak, 40’a basmanın heyecanını, mütevazı bir şekilde de olsa kutladık...
Çalışma ortamımızda sohbetli, muhabbetli, sıcak bir kahvaltıydı, çok şeye değdi...
Ben; bizim kendimizi bildiğimiz kadar, okuyucunun da bizi ne olarak gördüğüne inananlardanım...
“40 yıl aynı çizgide kalmanın” kutlama mesajlarını alırken, internette “Türkiye Gazetesi okurlarının buluştuğu yer” başlıklı sayfadaki yine o mesaj tüylerimi diken diken etti...
...Ve her şeye değdi;
“-Bir gazetenin arkasında dev sermaye yoksa... Kadrosu vatan toprağı kadar temiz, bir avuç Anadolu çocuğundan ibaretse... Ve bu çocuklar senelerce parası, sıhhati, mesaisi, kalemi ve vücudu ile varolabilme mücadelesi vermişse;
O bir gazete değil “bayraktır”...”
temel’in yeri
Temel’in tavuğu bir türlü yumurtlamıyormuş... Dursun akıl vermiş:
“-Biraz hamsi yedir, tesirini göreceksin...”
Bir hafta sonra tekrar karşılaşınca Dursun sormuş:
“-Nasıl... Hamsi tesir etti mi?...”
“Etti etti” demiş Temel;
“-Eskiden ‘gıt gıt gıdak’ diye ötüyordu, şimdi ‘cit cit cidak’ diye ötüyor...”
bizimkiler
HASAN HOCAM: İstanbul ile Bursa Spor il müdürlerinin karşılıklı değişmesi söz konusu...
Ö.FARUK ÜNAL: O zaman Tamer Taşpınar için tebdil-i kıyafet olur bu...
ÖMER ÇETİN: Tenzil-i rütbe demek istiyorsun sanırım.
ergenekon talimnamesi
* Gözaltına alınma işlemleri için önceden tebligat gönderilecek ve ne zaman gelineceği sorulacak. Zanlıdan müsait gün ve zaman için randevu alınacak. Aksi takdirde gözaltı işlemi için gidilmeyecek.
* Gözaltı işlemine gitmeden önce zanlının yaptığı iş, öğrenim durumu, hastalığı medeni hali vs öğrenilecek. Duruma göre VIP, A, B, C tipi gözaltı işlemleri uygulanacak.
* Hasta olan veya hastalanacak zanlılar için gözaltı işleminde tam donanımlı ambulans götürülecek.
* Zanlıların basına ve taraftarlarına mesaj vermeleri için önceden basına haber verilecek. Gözaltı işleminde onlar da hazır bulundurulacak.
* Zanlıların imaj yapması için katkıda bulunulacak. Kaşkol, boyun bağı vs. de gözaltı sırasında hazır bulundurulacak.
* Zanlıların pencereden el sallayabilmeleri için gözaltı işlemine gidilerken seyyar pencere götürülecek.
* İsteyene istediği hastaneye gitmesi için sevk kağıdı düzenlenecek. Bunun için SSK, Devlet hastanesi (Bunlar birleşmişti değil mi?) vs. doktorları hazır bulundurulacak. Aynı doktorlardan cezaevlerine de gönderilecek.
* Kazılarda ele geçen silah ve patlayıcı maddelerin göz yaşartıcı soğan, patlamaya hazır mısır ve uzun namlulu pırasa gibi doğal şeyler olduğu bunlarla darbe yapılamayacağı belirtilecek.
* Darbeyi övmek, darbeye teşebbüs gibi söz ve eylemler suç olarak kabul edilmeyecek (Darbe yapılınca zaten darbe yapmak suçu da olmayacak).
(...Mustafa Koç / Okur - Yazar)
söz der ki
“-Sevmek, birini bulmak değildir... Bir başkasında kendini bulmaktır...”
(...Buna benzer şeyler çok ettiği müthiş S.Ö.Z.leri)
tuzaktan kumanda
(...TV 8 - Bunu Konuşalım)
ERMAN TOROĞLU: Türkiye’de eğitim sistemi küfür üzerine kurulu...
CANDAŞ TOLGA IŞIK: Siz küfür ediyor musunuz?...
ERMAN TOROĞLU: Araba kullanırken ediyorum. Tabii camı kapatıyorum...
iğnelik
> KARABAĞ
Karabağlı der Türk’üm,
Vatanımdır öz be öz...
Ermeni kırıp köküm,
Toprağıma dikti göz!
Rus desteği alalı,
Çoluk çocuk katletti...
Savunmasız Hocalı,
Köyümüzü yok etti!
İşgâl etti yarımı,
Görsün dünya vahşeti...
Karabağ soy kırımı,
Ermeni kartviziti!
> (...Sefa Koyuncu)
Söz Market
hayata dair
Mesleğiniz ne olursa olsun; ister başkan, ister milletvekili, doktor, avukat, gazeteci, sanatçı, işçi...
Önemli olan önce insanın kendisine olan saygısıdır...
Bunun için de, disiplinli bir çalışma gerekiyor...
Disiplinli bir hayata girmeyi planlıyorsanız, öncelikle bunu beyin olarak istemek lazım...
Sıkılmadan şartları yerine getirmek içinse hemen pes etmek yok...
Başkaları yerine, kendinizi geçmeye çalışın...
Örneğin erken kalkamıyorsunuz...
Diyelim ki sabah dokuzda uyanıyorsunuz ama hedefiniz yedide kalkmaksa, yarım saat aralıklarla uykunuzu geri çekin ki vücut, dengesini bozmadan uyum sağlayabilsin...
(...Henry Kissenger)
temel’in yeri
Temel ve arkadaşları oturmuşlar birbirlerine bildikleri güzel fıkraları anlatıyorlarmış...
Bu böylece uzun bir süre devam etmiş... Ama sonunda bakmışlar ki bu çok uzun sürüyor ve hep bildikleri fıkraları birbirlerine anlatıyorlar...
Temel demiş ki, “Bundan sonra bildiğimiz fıkralara numara verelim. Anlatmak isteyince bu numarayı söyler, hep beraber güleriz. Böylece anlatma zahmetinden kurtulmuş oluruz...”
Hep beraber bunu uygulamaya başlamışlar... Gerçekten de çok eğlenceli geçiyormuş...
Günün birinde yanlarına Dursun gelmiş... Hemen atlamışlar, “Bir numara söyle de hepimiz gülelim” diye...
Durumdan haberdar olmayan Dursun kırmamak için “138” demiş...
Bir anda ortalık kopmuş, bütün arkadaşları delicesine kahkahalar atarak yerlerde yuvarlanmaya başlamışlar...
Uzun süren bir gülme krizinden sonra kendine gelen Temel, hayretle ne olduğunu anlamaya çalışan Dursun’a dönmüş;
“-Allah iyiliğini versin Dursun... İlk kez duyuyoruz, nerden bulursun böyle fıkraları?...”
söz der ki
“-Kadınların, birkaç damla gözyaşı kullanarak bütün duygularını anlatmakta eşsiz bir kabiliyeti vardır...”
(...Yine yaptı yapacağını dedirten müthiş S.Ö.Z.leri)
tuzaktan kumanda
(...FOX TV - 50 Sarışın)
YARIŞMACI: Ben evlenirken Mehmet Ali Bey çeyiz olarak bir çamaşır makinesi, bir bulaşık makinesi verir herhalde...
KAMER GENÇ: Ona gerek yok. Sizi bizim Tunceli’den seçmen kaydedelim. Çamaşır makinesi, bulaşık makinesi gelir hemen...
bir film diyaloğu!
“-Yalnızlık ömrüm boyunca peşimi bırakmadı... Her yerde; barlarda, arabalarda, kaldırımlarda, dükkanlarda... Ondan kaçmak için bir kişi bulamadım...”
(...Taxi Driver filminden)
itiraf reyonu...
(...isim: ali taşdelen...şehir: istanbul ...yaş: kırküç)
Dalgınlığıyla ünlü Mustafa arkadaşım, o gün her zamanki gibi müşterilerden sipariş
almak için evden çıkmış.
Uzun ve yoğun bir günün akşamında elinde bir sürü siparişle eve zor atmış kendini.
Tam istirahate çekileceği sırada bir yere uğraması gerektiği gelmiş aklına ve hemen dışarı çıkıp arabasına doğru yönelmiş fakat yerinde bulamamış.
Herkeste bir telaş başlamışlar aramaya, yok, bulamamışlar...
Son çare polisi aramaya karar vermişler araba çalındı diye.
Fakat bizim Mustafa birden bire soğuk bir ter dökerek kendine gelmiş.
Arabasını, en son uğradığı müşterisinin kapısında bırakıp taksiyle eve geldiğini hatırlamış birden.
(omer.soztutan@tg.com.tr - itiraf edin, rezil edelim...)
bizimkiler
Serdar, Ömer Faruk Abi’yi ziyarete gelen adama soruyor;
-Ne iş yapıyorsunuz?...
-Hakemim ben...
“-Hangi takıma bakıyorsunuz?...”
Göksel’le Ender konuşuyor;
Ender: Yani beğeniyorsun ama bunu kendisine söylemedin?...
Göksel: Evet abi... Polifonik benimki...
iğnelik
ASALA
Çok diplomat katlettin,
Bölücüyle kol kola...
Bir seri cinâyetin,
Fâilisin ASALA!
Akıtarak Türk kanı,
Girdin karanlık yola...
Sen ki Türk’ün düşmanı,
Değil misin ASALA!
Türkler soy kırdı dersin,
Kim inanır masala...
Soykırımda betersin,
Ermeni’sin ASALA!..
(...Sefa Koyuncu)
Söz Market
Gösteriş yapmak, büyüklük taslamak, hava atmak bugün en yaygın ve kangrenleşmiş bir durumdur...
Kişinin olduğundan fazla, olduğundan başka görünme isteği,
yalancı ve cilalı bir görüntü sergileme tutkusu,
toplumun değer ölçülerinin kendisinde yaptığı en acımasız örneklerdir...
En büyük güçlülük insanın gerçek kimliğine razı olmasıdır...
Paraya, üne, şana, güçlüye gösterilegelen olağanüstü itibar ve iltifat,
insanı ister istemez böyle olmanın üstünlüğüne ve faziletine inandırır...
Zayıf kişi hep beğenilmenin, güçlenmenin, iltifat görmenin peşindedir...
İnsanın kazandığı paradan değil, paranın kazandığı insandan korkun...
(...H.Benazus)
temel’in yeri
Temel, sahilde iki saat boyunca durmadan aynı noktaya bakıyormuş...
Bunu gören plaj görevlisi yaklaşarak ne olduğunu sormuş...
“Mükemmel” diye söylenmiş Temel gözlerini ayırmadan;
“-Arkadaşım Dursun ilk defa dün yüzme öğrenmeye başladı... Maşallah bugün iki saat dalabiliyor...”
Önceki gece Show TV’deki 6 Pas‘ın konuğu Hasan Hocam’dı...
Hocam; bir dönem Ofspor’u çalıştıran arkadaşımız Şirin Berber‘in hatırasını, bizden önce seyirciye anlattı;
Şirin Of’a yerleştikten sonra kahveye gitmiş, okey oynuyor... Yanda oturanlar biraz seyretmiş ve orta yaşlı olan yanındakine “Ula” demiş;
“-Bu 14 taşı ıstakaya dizemiyor, takımı sahaya nasıl dizecek?...”
sizinkiler
Müşterimin kredi kartını yeni yeni kullanmaya başladığını; geçen ay yapmış olduğu alışverişi kredi kartıyla ödemesinden bir ay sonra, kendisine banka tarafından gönderilen hesap ekstresini “Bak ödenmiş” diyerek bana göstermesinden sonra anladım...
(...Ali Taşdelen’den)
kadınlar & erkekler
(...Kadın gerçekleri Kadir Güneş’ten)
-Kadın ne zaman en mantıklı tavrını takınır?...
“-Uyuduğu zaman...”
...
-Bir kadın mutluluktan ne anlıyor?...
“8 saat çarşı gezmek, bir ayakkabı almak...”
...
-Kadınlarla bulutların ortak noktası nedir?...
“-İkisi de çekildiğinde gün güzel olur...”
...
-Kadınlar neden attan bir fazla gene sahipler?...
“-Hafta sonu çamaşır yıkarken kovadan su içmesinler diye...”
...
-Bir erkeğin neden yakışıklı olması, akıllı olmasına tercih ediliyor?...
“-Kadınlar, düşünme yerine görmeyi daha iyi becerebildiklerinden...”
...gündemin kırıntıları
Yunanlılar; baklava, lokum, döner ve kahveden sonra kolbastı dansını da sahiplenmiş...
“Kolbastı” önemli değil de, ortalarda “Kol böreği” bırakmamak lazım...
Ne bulursa alıyorlar, durduramıyoruz efendim...
söz der ki
“-Bir kişiyle kalabalık olmak sadece aşkta, çok kişiyle yalnız olmak sadece evlilikte görülür...”
(...Zamane ailelerini değerlendirirken ettiği müthiş S.Ö.Z.leri)
tuzaktan kumanda
(...KANALTÜRK - Telegol)
SERHAT ULUEREN: Zico iyi hoca olsa, daha iyi bir takıma giderdi ama...
AHMET ÇAKAR: Zico hocaların kralıdır... Yarın öbür gün pavyona da düşse, benim için iyi hocadır kardeşim...
bir film diyaloğu!
“-Bazen senle hiç tanışmamış olmayı diliyorum... Çünkü tanışmamış olsaydık, geceleri yatarken dünyada senin gibi biri olduğunu bilmeden uyuyabilirdim...”
(...Can Dostum filminden)
iğnelik
> YILDIZ SUİKASTI
Kasdettiler canına,
Abdülhamîd Hân’ın...
Ermeni yalanına,
İnananlar utanın!
Câmiden çıkar iken
Sultân kılıp cum’ayı...
Ermeniler âniden,
Patlattılar bombayı!
Bu tarihî hâdise,
Yıldız suikastıdır...
Türk’ü yok etmek ise,
Ermeni’nin kastıdır!..
> (...Sefa Koyuncu)
Söz Market
söz der ki
“-Kadınlar değişmeden yapamaz... Ama değişenden nefret eder...”
(...Beni eskisi gibi sevmiyorsun yakınmalarına ettiği müthiş S.Ö.Z.leri)
tuzaktan kumanda
(...ATV - Dünya Bir Oyun Sahnesi)
KENAN IŞIK: Çocukları sever misin?...
OKAN BAYÜLGEN: Ben hiç çocuk sevmem, eşim de sevmez...
KENAN IŞIK: Neden?...
OKAN BAYÜLGEN: Bana neden çocuk yapıyorsunuz diye soruyorlar, çünkü biz karımla birbirimizi seviyoruz diyorum...
Bir film diyaloğu
“-Yanında duruncaya kadar, hedefimden ne kadar uzakta durduğumdan emin olamamıştım...” (...Gattaca filminden)
Sizinkiler
Geçenlerde arkadaşlarla bizim evde toplandık, konuşuyoruz...
Ben: Arkadaşım bize gelmişti beraber çatıya çıktık...
Esra: Aaa... Düşmediniz mi?...
Bu arada hatırlatmam gerekirse bizim ev 9. katta...
(...Münevver Onur’dan)
Örgüt...
Ergenekon’u biz kurduk;
Kimimiz sivildi, kimimiz asker,
Kimimiz enteldi, kimimiz dantel,
Kimimiz Türk’tü, kimimiz başka arkadaş.
Müslüman da vardı, Hıristiyan da,
Rektör de vardı, öğretim görevlisi de,
Avukat da vardı, savcı da,
Sağcı da vardı, solcu da.
Biz böyle bir olduk.
...
Yoldaşlarım, hangi tarafımızdan vazgeçelim?
Emekli olanımız da var, muvazzaf olanımız da var,
Gazeteci olanımız da var, televizyoncu olanımız da var,
Tüccarımız da var, esnafımız da var.
Kasadarımız da var, silahtarımız da var,
Anavatanda olanımız da var, yavru vatanda olanımız da var.
Bu örgütü biz kurduk.
...
Ülkeyi biz idare edelim diye.
Bizim dediğimiz olsun diye.
Demokrasi olmasın diye.
İktidar devrilsin diye.
Hepimiz farklı olsak da, hepimiz bir olduk.
Söyleyin şimdi...
Hangi yanımızdan vazgeçelim?
(...Mustafa Koç - Okur / Yazar)
temel’in yeri
Fadime ve komşu kadın Temel’i başka bir kadınla yemek yerken görmüş...
Kadın, bir süre sonra Fadime’ye çıkışmış;
“Sen” demiş, “Sen kocanı bir başka kadınla o şekilde yakalıyorsun ve o kadının saçlarını yolmuyorsun... Neden?...”
“Bekliyorum” diye cevap vermiş Fadime...
-Bekliyor musun?... İyi ama neyi?...
“-O meymenetsizin daha ufak tefek biriyle çıkmasını...”
hayata dair...
Sabah sol gözümde bir ağrı ve biraz kanla uyandım...
Öğleden sonra soluğu doktorda aldım... Dünya tatlısı bir doktor... İlk bakışta çözdü derdimi;
“Direnç kaybına bağlı iltihaplanma...”
“Sorun gözünde değil aslında” dedi doktorum;
“Baktığın yerde... Hep karanlığa bakmaktan feri sönmüş gözlerinin... Yılgın düşmüşsün... Yorgunluk mikrobu, seni gözünden vurmuş”...
Bu teşhisin ardından öyle bir reçete yazdı ki dostlar başına:
“-Pozitif düşüneceksin... Hayata sımsıkı sarılacaksın... İşinden kafanı kaldırıp sevdiklerinle vakit geçireceksin... Sev, ki hücrelerin yenilensin... Sana enerji vermeyecek hiç kimseyle de birlikte olma...”
(...Shakespeare)
bizimkiler
TALİP: Nasıl, alıştın mı yeni arabaya?...
FATİH: Alıştım alışmasına da, boş vitesin yerini bulamıyorum...
...
MURAT: Ceza’yı dinleye dinleye rap hastası oldum...
AHMET: Senin yüzünden ben de ruh hastası oldum...
...
ALİ: Tavşan alacaktım, ama hayvanın gözleri baygın gibi geldi...
SERDAR: Çin tavşanıdır...
iğnelik
HAWAII
Parlamento oy vermiş,
Ermeni yalanına...
Soy kırımı var dermiş;
Hawaii, vay canına!
Turistik mi deliller,
Oylamış bunlar neyi...
Hawaiili vekiller,
Bilir mi Türkiye’yi?
Belli ki aşmış haddi,
Şu Hawaii adası...
Bu kadar gayr-ı ciddi,
Soy kırımı modası!..
(...Sefa Koyuncu)
Söz Market
Eşim ara sıra birlikte öğle yemeğine çıkmamızı önerirdi...
Ama ben hep aynı cevabı verirdim:
“-İsterdim ama çok işim var...”
Önemli bir iş toplantısının sabahında da aynı şeyi söyledi:
“-Bugün öğle yemeğine ne dersin?...”
Özür diledim... Sonra toplantı sırasında eşimin bir trafik kazasında öldüğü haberini aldım...
...
Şimdi bir şekilde yalnızca bir saat için bana geri gelseydi, öğle yemeğine
götürüp onu sevdiğimi söylerdim...
Bu fırsata sahip olabilmek için her şeyimden vazgeçebilirim...
Bir kişiyi seviyorsanız bunu ona söyleyin...
Çoğu kez bunu beceremeyiz...
Bunun yerine o kişinin bunu bildiğini veya duymaya ihtiyacı olmadığını düşünürüz...
...
Bir zil, sen onu çalana dek zil değildir...
Bir şarkı, sen onu söyleyene dek şarkı değildir...
Sevgi kalbine, orada durması için konmadı...
Sevgi, sen onu dağıtana dek sevgi değildir... (...George Shinn)
temel’in yeri
Temel’e hediye olarak çok nadide üzümlerden yapılmış bir küp pekmez gelmiş...
Öylesine güzel, öylesine değerli bir pekmezmiş ki, Temel yemeye kıyamamış ve saklamaya karar vermiş...
Küpün ağzını sıkı bir kapakla kapatıp, bir de kilit vurmuş...
Arada bir açıp, “Ne pekmezmiş bee” diye ağzını şapırdatıyormuş...
Bu arada Temel’in yanında çalışan Dursun, küpün altından çaktırmadan bir delik açmış, her gün bir bardak yürütüyormuş...
Temel bakmış pekmezin seviyesinde her geçen gün biraz eksilme oluyor, Fadime’ye koşmuş;
“-Fadime birisi bizim pekmezden her gün biraz çalıyor...”
-Ben kimin çaldığını biliyorum. Dursun’u bir gün küpün altına delik açarken gördüm...
“-Yok yok... Dursun’un küpün altını deldiğini ben de biliyorum ama... Pekmez küpün altından değil, üstünden eksiliyor...”
aradığınız aboneye ulaşılamıyor!
“Yahu ben o telefonun borcunu Güneşli’deki Telekom’a ödeyip kapattırmıştım...”
Öyle sizin, “Kapattım” demenizle olmuyormuş o işler...
İş bittikten sonra bir fatura daha geliyormuş, onu da ödeyip öyle elveda diyormuşsunuz eski numaranıza...
Bir tarihte Hürriyet Gazetesi’nde çıkan, “Bankaya 1 milyon borcu kaldı, 2 sene sonra 5 milyar hesap ekstresi geldi” haberini yâdederek, hiç konuşmadığım ve vedalaştığımı zannettiğim telefon için yüklü sayılabilecek bir ödeme daha yaptım...
-Açıldı mı şimdi yeni numaram?...
“-Yoo... O numara için yeniden başvuru yapacaksınız, arkadaşlarımız gelip açacak...”
...
Birkaç maceralı “Üst katta, alt katta” memur konuşmalarının ardından yeniden müracaatımı yaptım ve ertesi gün telefonum açıldı...
Bitti mi peki?... Bitmedi tabii ki...
Telefonum açıldı ne de olsa, akşam internete girerim diyordum ama, ADSL’im kapalı...
Bilmiyorum ama fikir yürütüyorum; başıma bela olan eski numaram yüzünden onu da kapattılar ve ben yeniden gidip, bir de onun için müracaat etmek zorundayım...
Halbuki defalarca “Telefon önemli değil de, internete giremiyorum” dememe rağmen kimse “Arkadaş biz senin internetini de kestik” bilgisini vermiyor...
...
Ve şimdi ödüm kopuyor oraya gitmeye...
Aynı teyzeye gidip “Müsaade ederseniz bakacağım” azarını işitmeye,
Aynı vezneye gidip “Heh heeeh... Senin borcun yok ki” alayını görmeye bir kez daha katlanamam...
Ve siz bana şaşarsınız, “Ne var canım insan yüzüne çıkmaktan korkacak” diye...
(...Baş tarafı www.ihlassondakika.com’da)
söz der ki
“-Erkekler iltifatların da eleştirilerin de yarısını kabul etmeli, kadınlar ise ikiye katlamalıdır...”
(...Kadın erkek gerçeğine ışık tutarken ettiği müthiş S.Ö.Z.leri)
tuzaktan kumanda
(...FOX - Çarkıfelek)
MEHMET ALİ ERBİL: Senin kan grubun ne?...
YARIŞMACI: Balık burcuyum ben Mehmet Ali Bey...
bir film diyaloğu!
“-Bir şeyin yüzde 50’si, hiç bir şeyin yüzde 100’ünden iyidir...”
(...Hızlı Ve Öfkeli filminden
Samet Koç gönderdi)
bizimkiler
Geçen akşam Liverpool - Chelsea maçında Peth bir golde kontrpiyede kaldı...
Göksel o golü yorumluyor;
“-Demek ki dünyanın en iyi kalecisi bile kartonpiyerde kalıp gol yiyebiliyormuş...”
iğnelik
> YAŞATTIK
Biz kırmadık Ermeni,
Ya da başka bir soyu...
Kurtardık ezileni,
Koca bir tarih boyu!
Müslüman Türk soy kırmaz,
Tarih buna şâhittir...
Haçlı kırar kayırmaz,
Nürnberg ile sâbittir!
Bilir bunu en iyi,
Frenk Alman İngiliz...
Yaşattık Ermeni’yi,
El üstünde tuttuk biz!..
> (...Sefa Koyuncu)
Söz Market
“Bedava yatıyoz, kalkıyoz, para vermiyoz, adiyos...”
Lafta da olsa, bankanın “Nerde beleş oraya yerleş” temalı, tam bize göre bir reklam repliği...
Ana haberlerdeki işsizlik bülteninden sonra çıkıyor ki; manidardır...
“Bu dünyada bedava ne var ki” diye sorarsanız Orhan Veli cevaplamış;
“-Bedava yaşıyoruz, bedava... Hava bedava, bulut bedava, dere tepe bedava, yağmur çamur bedava, otomobillerin dışı, sinemaların kapısı, bedava yaşıyoruz, bedava...”
temel’in yeri
Yaşlı Dursun’un oynadığı numaralara Süper Loto’dan 15 milyon ikramiye çıkmış...
Numaraları kontrol eden çocukları haberi vermeden önce düşünmüşler ve kalbinden endişe ettikleri babalarına böyle bir haberi uzman bir doktorun vermesinin uygun olacağına karar vermişler...
Akabinde babalarını alanında iyi bir uzman olan Doktor Temel’e götürmüşler...
Doktor Temel konuya girmiş:
“-Dursun amca, sana süper lotodan 15 milyon çıktığını öğrensen ne yapardın?...”
-Yarısını sana verirdim...
Temel, “Pat” diye düşüp ölmüş...
bir film diyaloğu!
“-Para bir silahtır, politika ise tetiği nasıl çekeceğini bilmek...”
(...Baba 2 filminden)
kadınlar & erkekler
(...Ayrılıktan sonraki erkek konuşmaları)
1.ADIM: Ohhh yaa kurtuldum... Niye yemişim o kadar zamanı bu kızla?...
2.ADIM: Bu ayrılığın şerefine biraz gezip tozayım, ne öyle arkadaş bir yere bırakmaz...
3.ADIM: Bu akşam da iyi gezdim haa... Gerçi bu aralar sürekli dolaşıyorum, sıkıcı sanki...
4.ADIM: Aslında çok yüklendik kıza... O kadar da kötü biri değildi...
5.ADIM: İyiydi valla iyiydi... Ama ne bileyim bir şeyler bitmişti işte...
6.ADIM: O şimdi burda olsaydı şöyle şöyle derdi... Zaten şu zaman da benzeri bir şey olmuştu böyle demişti...
7.ADIM: Baba özlüyo muyum ne?... Yok canım değildir, daha neler?... Kurtulana kadar neler çektim...
8.ADIM: Yok abi nerden çıkardın... Sevmiyorum valla, hem bitti geçti...
9.ADIM: Yav bitti işte, ne ısrar ediyorsun... Nerden çıkarıyorsun aşık olduğumu falan?...
10.ADIM: Seviyorum abi yaa... Valla ne büyük eşşeklik etmişim ben... Nerde la benim telefon?... Çok üzdüm kızı çoook...
hayata dair
Her gün hayatı dolu dolu yaşamak için seçme hakkınız var...
Hayata olan tavır ve bakış açımız her şeydir...
Bu nedenle yarın için üzülmeyin, bırakın yarın kendisi için üzülsün...
Her geçen günün kendine yetecek kadar derdi vardır...
Kaldı ki bugün; dün kaygılandığınız yarındır...
(...S.Johnson)
söz der ki
“-İnsanlar işleri iyi gidene engel olma, kötü gidene yardımcı olma eğilimindedir...”
(...Açıklama gereği duyulmayacak derecede müthiş S.Ö.Z.leri)
ayna
Ergenekon sürecinde Baykal’ın avukatlığına çoktan alışmıştık.
Ama en ilginç çıkış DTP’li Emine Ayna’dan geldi.
Ayna, Ergenekon soruşturması kapsamında 12’nci dalga göz altılarını “AKP’nin gündem değiştirmeye dönük, zaman kazanmaya yönelik bir çalışması” olarak nitelendirdi.
Doğrusu hiç şaşırmadım.
Ayna, bu sözleri ile hakikaten Ergenekon’a ayna oldu...
(...Mustafa Koç - Okur/Yazar)
iğnelik
> ORGANİZASYON
Ne panayır ne fuar,
Şovmenler aynı yönde...
Yarı resmî geçit var,
Profesörler önde!
Kimi eli baltalı,
İmralı’dan Kato’dan...
Kimi kukuletalı,
Çıktı kara şatodan!
Hepsi aynı desteden,
Faşist komünist mason...
Bu millete kasteden,
Derin organizasyon!
> (...Sefa Koyuncu)
Söz Market
Sadece diğerinin mevcudiyetinin içindeyken ansızın kendini mutlu hissedersen,
sadece birlikte olduğunuz için zevkten “sarhoş” olursan,
sadece diğerinin mevcudiyeti yüreğinin derinliklerinde bazı şeyleri tatmin ederse.... Yüreğinde bir şey şarkı söylemeye başlarsa, armoninin içine girersen gerçek sevgidir....
Sevgi birisinin bir şekilde seni tamamladığının derinden anlaşılmasıdır...
(...Osho)
temel’in yeri
Temel’in üç çocuğu varmış ve hepsiyle de arası çok iyiymiş...
Babalarını çok seviyorlarmış ve onu el üstünde tutuyorlarmış...
Bir gün mal muhabbeti olmuş ve Temel de sağken miras meselesini çözmenin uygun olacağını düşünmüş...
Ama Temel malının tapusunu çocuklarına verdikten sonra hastalanmış...
İşler umduğu gibi gitmemiş ve Temel’e kimse bakmak istememiş...
Temel düşünmüş, bir gün çocuklarını yanına çağırmış, “Size bir sır vereceğim” demiş ve yastığının altına sakladığı hamsi heykelini çıkarmış...
“-Malı paylaştırdım size, ancak altınlardan söz etmedim, altınların nerde olduğu bu hamsinin karnında yazılı... Ben öldükten sonra açıp okursunuz...”
O günden sonra Temel kuş sütüyle beslenmeye başlamış... Oğulları ve gelinler çevresinde fır dönmeye başlamış...
Gün gelmiş, Temel ölmüş... Herkes ağlıyormuş ağlamasına da akılları hamsideymiş...
Sonunda cenaze töreni bitmiş hamsiyi alıp ortadan kırmışlar...
İçinden bir kağıt çıkmış, kardeşlerden biri okumuş;
“-Sağlığında malının tapusunu çocuklarına verenin bu hamsi kadar beyni yoktur...”
kadınlar & erkekler
(...Aşkın kanunları Emine Yazıcı’dan)
Yanınıza yaklaşan genç ve güzel kız; sizinle ilgilendiğinden değil, birini kıskandırmak için etrafınızda dönüyordur...
...
Çok güzel, kibar, akıllı, hoş, zeki, cici bir kızla karşılaşma şansınızın arttığı yer sizden daha yakışıklı, akıllı, zengin bir arkadaşınızın yanıdır...
...
Kadın erkeği anladığı anda onun ne söylediğini dinlemekten vazgeçer...
...
Kaçmanız gerektiği anda göreceğiniz kâbus bacaklarınızın tutmadığıdır...
...
Beraber olduğunuz erkek 1. Olgunlaştığında 2. Yeni bir iş bulduğunda 3. Tedavi gördüğünde düzelecek zannediyorsanız, bugün terk edin...
...
Evlilik deyince kadınlar töreni anlatır, erkekler delikanlılık yıllarını...
...
Evliliğin süresi evlilik törenine harcanan parayla ters ilişkilidir...
...
“Tam evlenilecek kadın” dediğiniz kişi sizi nikahına davet edecektir...
tuzaktan kumanda
(...KANALTÜRK - Türkçe Sözlü Hafif Mizah)
VEDAT ÖZDEMİROĞLU: Sizin de televizyonda önemli bir yeriniz var?...
OKAN BAYÜLGEN: Tam tersi, ben çok ucuz bir şey yapıyorum...
VEDAT ÖZDEMİROĞLU: Çok kolay satın alınan bir şey olabilir, ama önemli?...
OKAN BAYÜLGEN: Hiç para verilmeden satın alınan, sonra da çöpe atılan bir şey yapıyorum...
bir film diyaloğu!
“-Bir bebeğe baktığında o kadar saf, özgür ve temizdir ki; yetişkinler ise sadece bir üzüntü ve korku yığını oluyorlar...” (...Sil Baştan filminden)
söz der ki
“-Çekip gidene her şey mizah, kalıp bekleyene her şey şiirdir...”
(...Kapının iç tarafından ettiği müthiş S.Ö.Z.leri)
bizimkiler
SERDAR: Abi ne bileyim çocuklar almıştır, ben görmedim...
EMİN: Children?...
SERDAR: Bence de çıldırmışlar?...
...
TALİP: Yaz geldi artık, bundan sonra doğalgaz yakılmaz...
ÖMER: Olur mu daha Sibirya soğukları gelecek...
TALİP: Nerden?...
iğnelik
> VUKUAT
Bırak da hesâbını,
Zanlının kendi versin...
Bozma hiç asâbını,
Sükûnete ne dersin!
Hukûk var memlekette,
Adliye var hesap var...
Elin yoksa pakette,
Öfke niye bu kadar!
Kimler acaba neden,
Savunur vukuâtı...
Birileri sâhiden,
Çetenin avukatı!..
> (...Sefa Koyuncu)
Söz Market
temel’in yeri
“-Duydun mu Dursun öldü...”
-Yapma yahu... Nasıl öldü ki?...
“-Evine gelirken arabasının freni tutmadı, kaldırıma çarptı, fırladı arabadan ve benim yatak odasının penceresinden içeri güm diye düştü...”
-Ne korkunç bir kazada ölmüş...
“-Hayır, o an yaşıyordu... Her taraf cam kırıklarıyla doluydu... Ayağa kalkmak için antika gardırobun kapısına tutununca dolap üzerine düştü bütün kemikleri kırıldı...”
-Ne fena bir ölüm...
“-Yok yok daha ölmedi... Dolabı itip altından kalkmak isteyince döşeme çöktü, alt kata düştü, avizenin sapı karnına girdi...”
-Ah... Feci bir son...
“-Hayır hâlâ yaşıyordu... Sürünerek mutfağa girdi, tutunup kalkmak için fırının kapağına asılınca ocaktaki kaynar su her tarafını yaktı...”
-Öldü mü?...
“-Son bir gayretle kablolara, su tesisat borularına asılınca onları kopardı, evi basan su prizdeki elektrikle temas edince...”
-Öldü...
“-Yok ölmedi...”
-Peki nasıl öldü yahu?...
“-Ben vurdum...”
-Niye vurdun zavallı adamı?...
“-Ne zavallısı?.... Evin içine etti...”
tuzaktan kumanda
(...KANALTÜRK - TELEGOL)
SABRİ UGAN: Bu olayları siz neye bağlıyorsunuz?...
AHMET ÇAKAR: Mahmut Özdener, Levent Kızıl, Adnan Polat, bunlar futbol Ergenekonu...
***
GÖKMEN ÖZDENAK: Ya Ziya Abi; Aragones tavla biliyor mu acaba?...
AHMET ÇAKAR: Gülmeyin beyler, ciddi konular bunlar...
TANJU ÇOLAK: Bence gecenin en rezili Sabri’dir...
SERHAT ULUEREN: Evet Tanju’nun da en rezilini aldıktan sonra Sinan’a dönüyoruz?
söz der ki
“-Mutluluk futbol topu gibidir... Giderken arkasından koşar, durunca tekmeleriz...”
(...İlhamı alır almaz ettiği müthiş S.Ö.Z.leri)
kadınlar & erkekler
Erkek: Sanırım sizinle daha önce bir kez tanıştık, ya da iki kez?...
Kadın: Bir kez tanışmış olabiliriz, aynı hatayı ikinci kez yapmam...
...
Erkek: Nasıl bu kadar güzel olabiliyorsunuz?...
Kadın: Sanırım doğarken sizin payınızı da ben almışım...
...
Erkek: Birçok erkeğin başını döndürecek güzelliğiniz var...
Kadın: Birçok kadının midesini bulandıracak çirkinliğiniz var..
...
Erkek: Size evlenme teklif etsem, ne cevap verirdiniz?...
Kadın: Bir şey diyemezdim muhtemelen, çünkü gülerken konuşamam...
...
Erkek: Ömür boyu sizi aradım, hayatım boyunca neredeydiniz?...
Kadın: Sizden saklanıyordum...
hayata dair
Aslında, yapabileceğin her şeyi yapsaydın, kendin de şaşardın...
Bu güç, kendini değiştireceğine inandığın an ortaya çıkacak...
Şu anda içinde, hayal bile edemediğin şeyleri gerçekleştirebilecek güç var...
Bugün ne olduğunu biliyorsun ama yarın ne olacaksın bilmiyorsun...
Her şeye daima yapabileceğin şeyler olarak bak...
İstediğin herhangi bir şeyi yapabilir, sahip olmak istediklerine sahip olabilir, olmak istediğin olabilirsin...
Asla, “hiçbir zaman” deme... Denemeden neler yapabileceğini bilemezsin...
(...L.Rooney)
bizimkiler
Henüz dün, Serdar halı saha maçına gelmek için otobüste...
Ama Akbili bitmiş, otobüstekilerden yardım istiyor;
“-Fazla OGS’si olan var mı acaba?...”
ayaküstü
“Olay varken, Volkan nasıl yok olur” diye düşünürken, tribünlere yaptığı hareketin görüntülerini izledik...
Daha komiği, “İdrar yolları enfeksiyonum vardı” açıklamasıydı...
Cihan Demirci’nin duvar yazısıydı galiba;
Ciddi bir, “İdrak yolları enfeksiyonu” var Volkan‘ın...
Hiçbir antibiyotik fayda etmez...
bir film diyaloğu!
“-Eğer bugüne kadar kapalı kulaklar ve uyuyan bir zihinle yürüdüyseniz, artık uyanın...”
(...Yüzüklerin Efendisi filminden)
iğnelik
ORTA DİREK
Vaziyet değil tekin,
Göz önüne sereyim...
Para veremem lâkin,
Biraz akıl vereyim!
Hızlı tren hoş fakat,
Bilete para gerek...
İşler durgun cep sakat;
Çöküyor orta direk!
Erteleyin bu ara,
Betona ara verin...
Kangren olmadan yara,
Millete para verin!..
(...Sefa Koyuncu)
Söz Market
söz der ki
“-İlk başta anne babamızın çocukları, sonra çocuklarımızın anne babası, daha sonra anne babamızın anne babası, en sonunda da çocuklarımızın çocukları oluruz...”
(...Haddinden çok beğendiği için Milton Greenblatt’tan aktardığı müthiş S.Ö.Z.leri)
tuzaktan kumanda
(...FOX - 50 Sarışın)
MEHMET ALİ ERBİL: O zaman saçımı sarıya boyatıp ben oraya çıkayım?...
YARIŞMACI: Ay çok güldürüşlüsünüz Mehmet Ali Bey...
bizimkiler
Fatih, Serdar ve Faruk sohbet ederse, şöyle bir muhabbet çıkar;
SERDAR: Bir pembe panjurlu evimiz olmadı bee?...
FARUK: Ben pembesine de razıyım
FATİH: Ben panjuruna da razıyım...
dövüşmeler ve gülüşmeler...
Haber ayrıntıda gizlidir ya;
Derbi maçtaki olaylar sürerken Lincoln ve Roberto Carlos’a dikkat ettiniz mi hiç?...
En basit anlamıyla, “Dünya umurlarında değil”...
Çünkü farkındalar; birbirinin ümüğünü sıkan arkadaşlarının ne amaçla orada olduğunun...
Yöneticiye, taraftara, sponsora şirin görünmenin, yani “Başarısızlıktan pay çıkarmanın” en ucuz yolunu denediklerini biliyorlar...
Yarın bir dükkan açılışında yan yana poz verirken, bu olayların, onların aklında bile kalmayacağına eminler...
Belki de şöyle diyorlar;
LİNCOLN: Taraftarın gözünde biz galibiz, Sabri daha iyi vurdu...
CARLOS: Olur mu canım, Semih’in uzatmadaki yumruğu hepsine bedel...
Gülüşmeler...
temel’in yeri
Hakim, suçlu Temel’e çıkışmış;
-Yaptığın işin utanç verici olduğunu bilmiyor musun?... Bu işi yaparken hiç mi utanmadın?...
“Utanmaz olur muyum” demiş Temel;
“-Utancımdan başıma maske bile geçirdim...”
bir film diyaloğu!
“-Bize fikirleri hatırlayın dendi, adamı değil... Çünkü bir adam başarısız olabilir, yakalanabilir, öldürülebilir ve unutulabilir... Ama 400 yıl sonra bir fikir hâlâ dünyayı değiştirebilir...”
(...V For Vendetta filminden)
hayata dair
Öylesine güçlü olun ki, hiç bir şey huzurunuzu bozmasın...
Dostlarınıza değerli oldukları hissini verin...
Her şeyin iyi yanını görmeye çalışın...
Başkalarının başarılarına kendi başarınız kadar sevinin...
Geçmişin hatalarını unutun ve onlardan yararlanın...
Neşeli davranın ve herkese gülümseyin...
Kuşkular karşısında çok düzeyli, öfke karşısında çok olgun,
Korkular karşısında çok güçlü ve sorunlar karşısında çok mutlu olun ki;
Silgiye ihtiyacınız kalmasın... (...Christian Larson)
ergenekon dalgası
Yaktım yıktım kül ettim,
Erittim ülkeyi
Yine de her şeye rağmen sevsen beni...
Sen, sevsen beni...
Dalgalandım da duruldum
“Derin” yerlerde yoruldum
Binlerce okyanus geçtim de
En son derede boğuldum
kadınlar & erkekler
Adam; elbisesinin dikişlerini çeken karısına söyleniyormuş;
“-Daha yavaş... Bak dikiş eğri gidiyor... Ben sana demiştim... Bak çizgi ne kadar dışa kaydı... Dur dur, şimdi de pot yaptı... Ne yaptığına dikkat etsene... Az kalsın kumaş yırtılıyordu...”
-Beni rahat bıraksana... Dikiş dikerken senin nasihatlerine ihtiyacım yok...
“-Ya benim araba kullanırken seninkilere var mı?...”
iğnelik
CAN SUYU
Seçim kaldı geride,
Ayrıldı sap samanı...
Dedim geldi yeri de;
Şimdi aş iş zamanı!
Susuz kalan piyasa,
Doymalı kana kana...
Yapmalı Anayasa,
Yatırımı insana!
Ben bilmem şuyu buyu,
Vardır elbet bir bilen...
Piyasaya can suyu,
Verilmeli acilen!
(...Sefa Koyuncu)
Söz Market
Demirel;
1924’de doğdu.
1955’de 31 yaşında Devlet Su İşleri Genel Müdürü oldu.
1964’de 40 yaşında Adalet Partisi Genel Başkanı oldu.
1965’de 41 yaşında Başbakan oldu.
7 kez geldi. 7 kez gitti.
1993’de 69 yaşında Cumhurbaşkanı oldu.
Şu an 85 yaşında.
Çaya çorbaya limon hesabı her şey için akıl veriyor.
Parti kuracaklar elini öpüyor, Ankara’ya gelenler evini buluyor, mesaj vermek isteyenler fikrini soruyor.
Bir bakıyorsunuz, “Başörtülü kızlar okumak için Arabistan’a gitsin” diyor.
Bir bakıyorsunuz, “O 10 yıl önce olan bir olay niye karıştırıyorsunuz” diyor.
Bir bakıyorsunuz, 27 Mayıs darbesini savunarak Anayasa Mahkemesi`nin türban kararını destekliyor.
Bir bakıyorsunuz Başbakan Erdoğan’ın Davos’taki çıkışı için, “Böyle bir olay keşke olmasaydı. Diplomasi kavga etmemek için vardır. Uluslararası meselelerde faturaların ne zaman ve nerede çıkacağının farkına varılamaz” diyor.
Bir bakıyorsunuz “Tapulu arazime gecekondu yaptırtmam” diyor.
Bir bakıyorsunuz, “Erbakan okul arkadaşım. Yalnız okul arkadaşım değil, iyi arkadaşım” diyor.
Hemen her gün olay nerede Demirel orada...
Hiç bırakmaya niyeti yok. Bir İran’a gitmediği kaldı.
Bilmem anlatabildim mi Numan Bey?
(...Mustafa Koç - Okur/Yazar)
temel’in yeri
Yetmiş yaşındaki Temel’in nefes borusundan rahatsızlığı varmış...
Doktoru günde kaç sigara içtiğini sorunca,
“-Kırk elli tane içiyorum...”
-Sigara dışında probleminiz yok... Bırakırsanız yüz yaşına kadar yaşama ihtimaliniz var...
“-Doksan yaşına kadar yaşamak için günde kaç sigara içebilirim?...”
bizimkiler
(...Bizimkilerin geri dönüşü olmayan sözleri)
SERDAR: Gemilerde ABS var mı?...
...
EMİN: Benim bilgisayarım kapalı... İnternet açık sadece...
...
KEMAL: Yara bantı kalmamış, asprin vereyim mi?...
...
BİLGEHAN: Söz vermek macundan çıkmış tüp gibidir...
...
TALİP: Şarj cihazının da IMEI numarası oluyor mu?...
...
MURAT: Fazla sol halı saha ayakkabısı olan var mı?... İkisini de sağ getirmişim...
itiraf reyonu
(...isim: mor ve berisi ...şehir: istanbul ...yaş: yirmidört)
Bu büyük dalgınlığa nasıl imza attığımı kimse anlamayacaktır... Kredi kartından benzin parasını çektirdikten sonra pompaların başında duran arabama binip istasyondan çıktım...
Çok gitmeden anladım ki; bu araba benimkine pek benzemiyor... Geri döndüğümde istasyon ekibi ve yaşlıca bir amca beni bekliyordu...
Arabaları karıştırdığım zaten anlaşılmıştı...
Ama arabasını aldığım amcanın sözleri, rezilliğime rezillik kattı;
“-Evladım bu arabaların biri beyaz, biri siyah, nasıl becerdin?...”
söz der ki
“-En büyük hatayı, sevdiğimizden korkarak yaparız... Daha kötüsünü de korktuğumuzu severek...”
(...Kafa yorsa da; hakkı verilecek olursa müthiş S.Ö.Z.leri)
tuzaktan kumanda
(...NTV - Sade Vatandaş)
OKAN BAYÜLGEN: Acımasız bir habercilik tarzınız var abi sizin?...
UĞUR DÜNDAR: Babam mezardan çıksa, inanmadığım bir şeyi söylese acımam...
Bir film diyaloğu
“-Beni hapiste vurdular Keje ölmedim... Hastalandım bir ciğerimi orda bıraktım gene ölmedim... Çok dövdüler beni kan kustum ama ölmedim... Yaşadım, seni bir kez daha görebilmek için yaşadım...”
(...Eşkıya filminden)
iğnelik
> MERHABA KÖRFEZ
Oynadı yer yerinden,
Orta Doğu uyandı...
Türkiye üzerinden,
Avrupa’ya dayandı!
Anladılar nihâyet,
El ele vereceğiz...
Birlik olursak şâyet,
Huzûra ereceğiz!
Geçmişte de güzeldi,
Türklerin himâyesi...
Sefa geldi hoş geldi,
Körfez’in sermâyesi!..
> (...Sefa Koyuncu)
Söz Market
Bir soru
Baykal’ın boğazladığı kadın,
Erdoğan’ın “Git” dediği çiftçinin anası mıydı?...
bizimkiler
“-Fahri Kuz Optik’i ara, tamire verdiğim gözlük hazır mı sor bakalım...”
Serdar, verilen numarayı arar ve gayet ciddi bir şekilde sorar;
“-Fahri Kuz Bey’le görüşebilir miyim?...”
bir film diyaloğu!
“-Kışın yazı, yazın kışı özleriz, ama özlemek yerine yaşasak daha iyi olmaz mıydı?...”(...1900 Efsanesi filminden)
tuzaktan kumanda
(...SHOW TV - Haber Özel)
ERTAN TURHAN: AK Parti kıyı kesimlerinde başarısız sonuçlar aldı?...
ABDÜLKADİR AKSU: Biz denizde sıkıntı yaşamış olabiliriz, ama CHP de karada boğuldu...
***
(...LİG TV - Maraton)
ŞANSAL BÜYÜKA: Bu gece özellikle Nobre’nin yokluğu hissedildi hocam...
ERMAN TOROĞLU: Evet çünkü bu tarz defans yapan takımlara karşı Nobre iyi iş yapıyor. Koç boynuzu gibi zorluyor.
temel’in yeri
Temel, Dursun ve İdris bir gökdelenin inşaatında çalışıyorlarmış... Bir gün talihsiz bir kaza olmuş ve Dursun ellinci kattan düşüp ölmüş...
Temel’le İdris, bu acılı haberi Dursun‘un eşine nasıl söyleyeceklerini düşünmüşler...
Sonunda Temel demiş ki,
“-Acı haber verme konusunda deneyimliyim... Bu konuyu üstleniyorum...”
Yaklaşık iki saat sonra inşaata döndüğünde elinde bir torba hamsi varmış... İdris merak etmiş;
-Bu balıkları nerden aldın?...
“-Dursun’un karısı verdi...”
-Nasıl olur?... Kocasının öldüğünü söyledin, o da sana tuttu bir poşet dolusu hamsi verdi...
“-Aslında pek öyle olmadı... Eşi kapıyı açtığında ona ‘Siz Dursun’un dul eşi olmalısınız’ dedim... Bunun üzerine o da ‘Hayır ben dul değilim’ dedi...
Ben de ona ‘Bir kilo hamsisine iddiaya var mısın’ dedim...”
hayata dair
Hayır, ben zengin değilim... Parası olan fakir bir adamım...
Zengin olmak ve parası olmak aynı şey değil...
***
Seni sen olduğun için değil;
Senin yanında olduğum zaman, ben olduğum için seviyorum...
***
Yüreğin hafızası kötülükleri unutur, iyilikleri ise saklar ve büyütür...
Ve bu hileli ustalık sayesinde geçmişin yüklerini kolaylıkla omuzlayabiliyoruz...
***
Yazmayı sürdürmek isteyen ünlü bir yazar;
Şöhrete karşı kendisini sürekli korumalıdır...
***
Seninle geçirmekle ilgilenmeyen biriyle zamanını harcama...
...Ve hayatla çok fazla uğraşma, en iyi şeyler ummadığın zamanlarda olur...
(...Gabriel Garcia Marquez)
kadınlar & erkekler
“-Amirim, adam suçunu itiraf etmiyor...”
-Biraz zorlasaydınız?...
“-Çok zorladık efendim ama kâr etmedi...”
-Aynı soruları tekrar tekrar sordunuz mu?...
“-Evet efendim...”
-Aralıksız hiç durmadan suçladınız mı?...
“-Evet efendim...”
-Alakasız konularla
bağlantı kurup adamı aşağıladınız mı?...
“-Evet efendim...”
-Kaç saattir sorguluyorsunuz?
“-İki gündür...”
-Allah Allah... Nasıl dayandı peki?...
“-Adam evli efendim...”
iğnelik
İŞTE BU!..
Birlik olunca canlar,
Bulundu aranan kan...
Başarılı insanlar,
Dediler önce vatan!
Genç Türkler ki dünyanın,
Paralı eşrâfından...
Toplandılar cihânın
Dört bir tarafından!
İlâc birlik yaraya,
Kriz değildir tabu...
Geldiler bir araya,
İşte bu ya, işte bu!..
(...Sefa Koyuncu)
Söz Market
hayata dair...
İnsanoğlu, vicdanın üstünlüğünü, şefkatin vazgeçilmezliğini, sevginin sonsuz gücünü öğrenmedikçe, dünya hep acılar ve hayal kırıklıkları dünyası olarak sürecektir...
Kişinin yücelmesi anlayışa, vicdana ve bilgiye dayanır...
Bunda en önemli eylem, kendimize egemen olmak, diğer tanımıyla egomuzu denetim altına almasını bilmektir...
İnsan bilinç ve vicdanı ile bilimi birleştirmek durumundadır...
Aynı zamanda; gelenekleri, dini görüşü, teknolojinin gelişmeleri ile bağdaştırmak ve böylece üretici düşünceyi madde ile barıştırmak çabasına girmek zorundadır.
İnsanca yaşamak, vicdanımızın sesini bastırmadan akıllıca, sorumlulukla ve olumlulukla hareket etmekle başlar.
İçgüdüsel olarak, her olayda sorununuz ya da şaşkınlığınız ne olursa olsun vicdanınız, sizin haklı olup olmadığınızı adeta bağırır...
Tabii duymak isterseniz ya da sesini boğmaya kalkmazsanız...
(...Hanri Benazus)
bir film diyaloğu
“-Bir erkeğe yaraşan her şeyi yapmayı göze alırım, ama daha fazlası erkeklik değildir...”
(...V For Vendetta filminden)
temel’in yeri
Temel, bütün fotoğraflarında gözleri kapalı çıkıyormuş...
Tabii her seferinde devlet dairesinden geri dönüyormuş...
Yine çektiriyor, yine getiriyor, bakıyorlar yine gözleri kapalı...
Adamlar artık iyiden iyiye sinirleniyor ve Temel’i fotoğraf çektirirken görmek istiyorlar...
Gidiyorlar hep beraber bir fotoğrafçıya ve seyretmeye başlıyorlar...
Fotoğrafçının “Çekiyoruuum” uyarısına Temel’in gözlerini kapatıp, kafasını sallayarak “Çeeek” diye onay verdiğini görüyorlar...
söz der ki
“-Gideni durdurmak için yapılan her jest, yolculuğu hızlandıracaktır...”
(...Ok ve yay ilişkisini anlatırken ettiği müthiş S.Ö.Z.leri)
tuzaktan kumanda
(...CNN TÜRK - Nası Yani)
MERAL OKAY: Genç ve başarılısın ama dostlarından kimse yok mu?... Yani ‘Tolgacım şunu şöyle yapsak’ diyen, ateşin altını kıssan?...
TOLGA KAREL: Öyle değil ama şöyle bir durum var. İnsanın adı çıkacağına, canı çıksın diye de bir tabir vardır...
MERAL OKAY: Senin bir motosikletli görüntünü hatırlıyorum. Benim yakınım olsaydın, evire çevire döverdim.
TOLGA KAREL: O zaman beni nüfusunuza alın...
iğnelik
LABİRENT
Dolandırıldık dostlar,
Labirentin içinde...
Böyle anlamsız duvar,
Ne Hint’de var ne Çin’de!
Pınarları şahâne,
Muslukları tapalı...
Açık bir hapishâne,
Çıkışları kapalı!
Geçeceğiz niçinden,
Duvarı yıkacağız...
Labirentin içinden,
Birlikte çıkacağız!
(...Sefa Koyuncu)
itiraf reyonu
-Dombili Murat’ın maceraları - 6 -
Bundan takriben 6-7 ay önceydi... Sanırım bir Cumartesi akşamı...
Murat, Emre ve Cepçi Mehmet’le işten beraber çıktık, Esenler’e doğru gidiyoruz...
Cezaevi viyadüğünde önümdeki araba birden durunca ben de ani fren yaptım, çok şükür vurmadık, bir şey olmadı...
Ama arka koltukta durum aynı değildi Emre telaşla “Murat ölüyor” diye feryat figan bağırmaya başladı... Baktım gerçekten de can çekişiyor, hırıltılar, yüzü güzü kan revan içinde...
Ben süratlendim kısa sürede Esenler çıkışında bir hastane var, oraya yetiştim...
Hemen acilin önüne yanaştım sağolsunlar görevliler koştular Murat’ı sedyeye koyup götürdüler...
Biz şoktayız, bir an dilimiz tutuldu konuşamıyoruz, birbirimize bakarak ne olduğunu anlamaya çalışıyoruz...
Neyse birkaç dakika sonra içerden doktor çıktı olay da anlaşıldı...
Bizim Murat leblebi atıştırırken ben de aniden fren yapınca kafayı olanca gücüyle ön koltuğa vurmuş... Leblebi de nefes borusuna kaçmış...
6 saat müşahede altında kaldıktan sonra eve gönderdiler, ama olayı esnaftan kime anlattıysak inandıramadık...
bizimkiler
TALİP: Bu otobüslerde cep telefonlarını kapatıyor muyuz?...
ŞOFÖR: Evet, sadece bunlarda kapanıyor zaten...
TALİP: Ama benimki kontörlü hat...
***
FATİH: Sende fotoğraf makinesi var mı, Amerika’dan dönünce veririm...
SERDAR: Nasıl bir şey lazım?...
FATİH: Renkli olursa iyi olur...
***
GÖKSEL (Mesajla): Dayko beni cepten arar mısın?...
ENDER: Yav hayırdır... Sen bana çağrı bırakmazdın, ne oldu?...”
GÖKSEL: Kusura bakma kardeşim... Benim şarjım az da, o yüzden sana arattım...
Söz Market
| ||
|