19 Mayıs 2010 Çarşamba
Söz Market
tuzaktan kumanda
(...FOX TV - Su Gibi)
EŞ ARAYAN KADIN: Ben 35 ile 55 arası bir eş aramıştım ama...
ADAM (57 yaşında): Olsun benim çocuk gibi ruhum var...
***
(...KANALTÜRK - Medyatik)
YÜKSEL AYTUĞ: Rahmetli baban terziydi değil mi?...
SUNAY AKIN: Aman yapma, babam hâlâ hayatta...
hayata dair...
Mükemmellik, ekleyecek bir şey kalmadığında değil, alınacak bir şey kalmadığında oluşur...
Hayatınızı basitleştirin...
Basite indirge, indirge, bir kere daha indirge...
O zaman ne kalıyor, ona bak...
İstekler listenizi kısa tutun...
Kısa tutun ki fokus edebilesiniz...
Güneş ışığına büyüteç tutmak gibi, odaklamazsanız hayatı yakamazsınız.
(...St.Exupery)
Temel’in yeri
Hastalığından evhamlanan Temel, tahlil için doktora iki litre idrar götürmüş...
Doktor çok olmasına rağmen idrarı almış...
Aradan iki gün geçmiş, Temel neticeyi almaya gitmiş...
Doktor demiş ki, “Sonuçlar olumlu, hiçbir probleminiz yok”...
Temel hemen telefona sarılmış ve Fadime’ye müjdeyi vermiş;
“-Karıcığım; sen, ben, dört çocuğumuz, annen, baban, hepimiz sıhhatteymişiz... “
bir film diyaloğu!
“-Gözlerinizi kapattığınız zaman dünya yok olmuyor öyle değil mi?...”
(...Memento filminden)
Söz der ki;
“-Mezarlığa yakın oturuyorsanız; her gün alacağınız iki ders var... Ya her gün ölümü hatırlayacaksınız, ya da her gün hayatı...”
?(...Tüyleri diken diken eden müthiş S.Ö.Z.leri...)
bizimkiler...
Adnan Abi, sürekli yanında taşıdığı ruhsatını cüzdan olarak da kullanmaktadır...
Gün gelir trafik kontrolüne tabi tutulur...
“Lütfen evraklar” der polis memuru...
Bütün ayrıntılarını unuttuğu ruhsatı uzatır Adnan Abi;
Polis, “Aracınızda eksik ne var” diye sorar...
“Her şeyim tamam” der Adnan Abi...
Ama inandıramaz... “Yok yok” der polis memuru;
“-Kesin bir problem var... Yoksa niye ruhsatın arasına 250 TL koyasın ki?...”
itiraf reyonu...
(...isim: s.selim.alimoğlu ...şehir: istanbul ...yaş: yok)
Soğuk bir sonbahar sabahı... Saat sabahın 6’sı...
Zeytinburnu-Kabataş hattında tramvaydayım... Yanıma orta yaşlarda, beyaz saçlı, bıyıksız bir adam oturdu.
Bana, “Sabah-ı şerifleriniz hayırlı olsun efendim” dedi...
Sabahın mahmurluğundan mı yoksa 21. yüzyıl gençliği olarak böyle diyaloglara uzak olduğumuzdan mı bilinmez; tabiri caizse biraz afalladım...
Ve adama ancak, “Sizin de” diye cevap verebildim. Adam bana:
“Eskiler birbirlerine ‘sabah-ı şerifleriniz hayırlı olsun efendim’ deyince karşıdaki nasıl cevap verirmiş” diye sordu...
Ben, “Bilmukabele mi” diye cevap verdim...
Bana, “Eskiler birbirlerine ‘sabah-ı şerifleriniz hayırlı olsun efendim’ deyince karşıdaki ona, ‘Sizin de âkıbetiniz hayırlı olsun efendim’ derlermiş. Birincisi bir anlık dua, ikincisi bir ömürlük dua” dedi.
Bir yandan ecdadımızın insan ilişkilerindeki zarafeti karşısında haklı gururu yaşarken, diğer yandan onlar gibi olamamanın verdiği ezikliği yaşadım.
(omer.soztutan@tg.com.tr - itiraf edin, rezil edelim...)
iğnelik...
DEVLET TERÖRÜ
Terörü tırmandıran,
İkiyüzlü devletler...
Gelir öyle bir zaman,
Döner size âletler!
Patronunu kayırmaz,
Klinik vak’a terör...
Asker sivil ayırmaz,
Teröristin gözü kör!
Hukuk tanımaz harbin,
İsrail baş aktörü...
Aklın önündeyse kin,
Budur devlet terörü!
(...Sefa Koyuncu)
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder