19 Mayıs 2010 Çarşamba
Söz Market
tuzaktan kumanda
(...HABERTÜRK - Kısa Devre)
CEM MUMCU: Siz İstanbul’un eski hallerini bilen birisiniz?...
LEMAN SAM: Eski Galata Köprüsü’nü çok özledim. Benim için birisiydi. Ziyaret edilmesi gereken, halam gibi birisiydi...
Erdoğan neyi gösterdi
-Tek kurşun atmadan dünyanın yerinden oynatılabileceğini gösterdi...
-Prestij sarsıntısının bir çift göze nasıl yansıdığını gösterdi...
-Tayyip Erdoğan’ın ayaklarının Güiza’dan bin kat daha iyi olduğunu gösterdi...
-Şimon Peres’in boynundan aşağısının, boynundan yukarısına göre daha iyi çalıştığını gösterdi...
-Tayyip Erdoğan’ın Peres’i tekme-tokat dövdüğü bir bilgisayar oyunu yapılması gerektiğini öğretti...
Temel’in yeri
Sandal kiralama servisinin sorumlu müdürü Temel, gölün kenarına kadar gelerek megafonu ile gölün ortasındaki sandala doğru bağırmaya başlamış...
“-99 numaralı sandal... Zamanınız doldu iskeleye dönün...”
Aradan dakikalar geçtiği halde sandal geri dönmeyince anonsu tekrarlamış;
“-99 numaralı sandal... Hemen geri dönün yoksa saat farkı ödemek zorunda kalacaksınız...”
“Anormal bir şey var patron” demiş yardımcısı Dursun;
“-Bizim 75 sandalımız var, 99 numaralı sandalımız hiç olmadı ki...”
Şapkasının altndan başını kaşıyarak “Kahretsin” demiş Temel ve megafonu eline almış;
“-66 numaralı sandal... Paniklemeyin, birazdan kurtarma motoru yanınıza geliyor...”
Söz der ki;
“-İlerletmemek, bilmemekten daha büyük cehalettir...”
(...‘İki günü birbirinin aynısı olanlar kaybetti’ diye desteklediği müthiş S.Ö.S.leri)
bizimkiler...
Emin işe geç kalmış, yoldan Serdar’ı arıyor;
“Çaktırmadan söyle, toplantı başladı mı?...”
Serdar telefonun diyafonunu açmıştır ve müdürle birlikte bütün servis duyar...
...
Mücahit’e grip için Gripin öneriyorlar...
Markete iniyor, kutuyu alıp bakıyor;
“-Bu bayanlar için, içmem ben bunu...”
...
Yemekten sonra Rabia, “Mustafa Abi bu sefer sütlacı sulu yapmış”...
İsmail Abi: “Evet öbür yemek de öyle... Kuru fasulye diyordu, o da sulu”...
hayata dair...
İnsanlar, sizden ne çok şey öğrendim...
...
Gerçek mutluluğun, zirveyi nasıl ölçtüğünüze bağlı olduğunu bilmeden, herkesin dağın zirvesinde yaşamak istediğini öğrendim...
...
Yeni doğmuş bir bebeğin, o minik elleri ile babasının parmağını sıktığında, aslında babasını ebediyen kapana kıstırdığını öğrendim...
...
Ancak bir insanı yerden yukarı kaldırmak için yardım ettiğinde, birisine yukarıdan bakma hakkının olduğunu öğrendim...
...
Sizden bir sürü şey öğrendim.
Ama bu öğrendiklerimi bir bavul içinde saklasa idim, hiçbir faydası olmayacaktı ve mutsuz ölecektim... (...Johnny Welch)
iğnelik...
BİZANS KAFASI
Yıl bin dört yüz elli üç,
Çöküşüdür Bizans’ın...
Türkler âlemşümûl güç,
Şahlanışıdır şansın!
Osmanlı geçti tahta,
Gönüllere ağ ördü...
Yedi iklim dört kıta,
Huzûr adâlet gördü!
Türk’e engel her defa,
İhânet denen illet...
Bizans’tan kalma kafa,
Yüzünden çekti millet!
(...Sefa Koyuncu)
itiraf reyonu...
(...isim: c’aK ...şehir: istanbul ...yaş: yirmi üç)
Geçen gün kuzenlerle dönme dolaba bindik... O sırada annem aradı...
“Ne yapıyorsunuz” dedi...
Ben de “Dönüyoruuz” deyince “Tamam” dedi;
“-Çabuk dönün sofra hazır...”
(omer.soztutan@tg.com.tr itiraf edin, rezil edelim...)
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder