19 Mayıs 2010 Çarşamba

Söz Market



tuzaktan kumanda
(...HABERTÜRK - Pazar Sohbetleri)
FİLİZ AKIN: Sanatçıların politikanın içinde yer almaları konusunda ne diyorsun?...
ZUHAL OLCAY: Bence sanatçı güvendiği, inandığı, yanında olduğu görüş iktidara geldiğinde bile muhalefet etmek zorunda...


bizimkiler...
(...Bombaların illere göre dağılımı)
-İstanbul’dan Mustafa Dürdane’nin kendi telefonu diye Kayahan’ın telefonunu alıp eve gitmesi...
-İzmir’den Ferdi’nin, kendi ayakkabısı yerine, Yunus’un yeni alınmış süet ayakkabısını boyaması...
-Zonguldak’tan Ahmet Abi’nin, acemi olduğu için araba sürmekte zorlanması ve yolun ortasında durarak yanındakine yer vermesi...
-Güvenlik’ten Soner’in gündüz “Acem Kızı” dinleyerek, akşamki “Kurtlar Vadisi”ne konsantre olması...


Te­mel’in ye­ri
Fadime ve Temel evlendikten bir süre sonra bebek sahibi olmuşlar...
Hastaneden çıkıp, eve geldiklerinde Fadime eşine dönerek Dursun’un altını değiştirip, değiştiremeyeceğini sormuş...
Temel, “Şu anda meşgulüm, bir sonrakini yaparım” diye cevap vermiş... Bir süre sonra yine bebeğin altının değişme vakti geldiğinde Fadime Temel’e seslenmiş...
Temel gözlerini kısarak Fadime’ye bakmış;
“-Bir sonrakini dediğimde, bundan sonraki bebeğimizde demek istemiştim...”


Söz der ki;
“-Özür dileneceğini bildiğiniz bir konuda bunu yapmazsanız; önümüzdeki konunun kavgasına başlamışsınızdır...”
(...Kapıyı usulca çekip çıkarken ettiği müthiş S.Ö.Z.’leri...)



bir film di­ya­lo­ğu!
“-Üzerinde durduğunuz kaya yuvarlanmaya başlarsa atlayın... Yoksa siz de onunla birlikte ezilirsiniz... Sadece saflar kayanın üzerinde durmaya çalışırlar...”
(...Ran filminden)



Hayata dair...
Aşkını anlatmaya yeltenme sakın,
ancak söylenmemiş aşklar aşktır...
Çünkü hafif rüzgarlar tatlı tatlı,
Sessiz ve görülmez eserler...
...
Anlattım sevdamı anlattım aşkımı,
bütün yüreğimi açtım ona...
Üşüyüp titreyerek korkular içinde,
ah beni bırakıp da gitti...
(...William Blake)



Dosyalar...
Dosya savaşları gırla gidiyor...
Modaya uyup birkaç tozlanmış dosyayı da biz açalım dedik.
...
Bir zamanlar İstanbul’da çöp dağları oluşmuştu.
O zamanki başkanı biliyorsunuz.
...
Bir zamanlar İstanbul’un suyu akmıyordu. Bırakın banyo yapmayı dişlerinizi bile
fırçalayacak kadar su yoktu.
Başkanı biliyorsunuz; diş doktoru, hatta diş profesörü idi...
...
Bir zamanlar suyu akmayan İstanbul’un İSKİ’sinde skandal vardı.
O zamanki başkanı biliyorsunuz.
...
Bir zamanlar İstanbul’da görülen kolera, tifo ve dizanteri vakaları halkı çaresiz durumda bırakmıştı.
O zamanki başkanı biliyorsunuz.
...
Bir zamanlar belediyenin en önemli icraatlarından biri belediye otobüslerinin rengini değiştirmek olmuştu.
O zamanki başkanı biliyorsunuz.
...
Unutmadan; bu dosyalar gerçektir, çakma değil.
İnanmayan İstanbul halkına sorabilir.
İster şimdi, ister 29 Martta.
(...Mustafa Koç / Okur- Yazar)



...gündemin kırıntıları...
5 yıl aradan sonra Brüksel’e gelen Deniz Baykal, kötü bir sürprizle karşılaşmış...
Oteldeki Fas asıllı güvenlikçi, Baykal’ın seyahat ettiği arabanın kapısını açtıktan sonra, “Gazze katliamına karşı takındığınız tavır için teşekkürler. İslam dünyasının kahramanısınız. Sizinle gurur duyuyoruz” demiş...
Artık o kadar benzer şeyler yapıyor ki; ben bile buradan karıştırıyorum...




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Komedi