19 Mayıs 2010 Çarşamba
Söz Market
tuzaktan kumanda
(...NTV - Haydi Gel Bizimle Ol)
ÇİĞDEM ANAD: Siz aynı zamanda Ergenekon’u dizi yapmak için bir senaryo çalışmasına başlamadınız mı?
ŞAFAK SEZER: Yok böyle bir şey yok... Ödümü koparttın, şu yüzüme bak...
PINAR KÜR: Beti benzi attı çocuğun...
MÜJDE AR: Sende Ergenekonvari bir hava var ama...
bizim ora...
(...Resmen bizim oranın sözlüğü)
- Oyalanmak: Ubanmak...
- Erik kurusu: Tamas
- Çekirdeksiz üzüm: Kişmiş
- Yaşlı, içi geçmiş: Keftar
- Çengel: Kakart
- Çok tuzlu: Şor...
- Kuyruk sokumu: Bızdın...
- Çenenin altındaki etli bölüm: Bukak...
- Normalden kısa: Gollik...
- Çay kenarındaki çakıllı bölge: Çarkak...
-Telaşlanmak: Fenikmek...
-Yuvarlanmak:-Gıllan-mak...
- Üşenmek: Erinmek
- Gökkuşağı: Ebem kurşaği
- Tembel: Fıssek
- Soba tutuştu: Soba alıştı
- Bahse girmek: Kevüle girmek
- Lades: Dest
- Gobut: Yabani haşhaşın meyvesi
- Gaga: Meyve
- Havlu: Peşkir...
Temel’in yeri
İyi bir sürücü olmakla övünen Temel, gece motosikletle evine dönüyormuş...
Karşıdan gelen iki kocaman far görünce düşünmeden ikisini ortalamış ve ertesi gün hastanede gözlerini açmış...
Arkadaşları sormuş;
-Geçmiş olsun Temel, nasıl oldu?...
“-Ortadaki motosiklet hatalıydı, ışıkları yanmıyordu...”
Söz der ki;
“-Dünyada yasak olan şeyden daha hızlı yayılan hiçbir şey yoktur...”
?(...Budur dedirten müthiş S.Ö:Z.leri...)
bizimkiler...
(...Bizimkiler’in tarihe geçmiş sözleri)
ALİ: Van’a gitmiştim, orada da ağustos böceği gördüm... Taa haziranın ortasında hem de...
TALİP: Ben hiç naylon fatura görmedim, hep kağıt fatura gördüm...
FATİH: Bu IMF’nin kredi kartı var mı acaba?...
BİLGEHAN: Abi telefonum kayboldu... Sen kapat, ben bulunca seni arayayım...
SERDAR: Arkadaşın babası vefat etmiş de, geçmiş olsuna gidip geldim...
bir film diyaloğu!
“-Bana yeterince iyilik yaptın... Bir iyilik seni kurşundan daha hızlı ölüme götürür...”
(...Carlito’nun yolu filminden)
hayata dair...
Bak!... Gökte yay gibi uçan şu turnalara,
Uçarlarken bir hayattan bir başkasına,
Bulutlar da birlikte gidiyor onlarla...
Bulut ve turnalar;
İkisi de aynı yükseklik ve aynı telaş içinde,
Yerlerinde duramadan...
Yan yana, kısacık uçtukları o güzel göğü,
İkiye bölüyorlar...
Her biri öbürünün salınışından başka bir şey görmeden,
Aynı rüzgarı duyuyor...
Şimdi yan yana yatan bu çifti,
Rüzgar boşlukta öylece sürükleyebilir...
Bu uyum bozulmadıkça,
Uzun süre kimse onları ayıramaz...
Yağmurlardan ve kurşunların vızıldadığı,
Her yerden uzaklaşabilirler...
Güneşin ve ayın altında küçücük hareketlerle,
Birbirlerine sevdalı, uçarlar sonsuza...
Hey sizler, nereye? -Hiçbir yere... -Nereden?... -Her yerden...
Soruyorsunuz, ne zamandır birliktesiniz?...
Çok olmadı... -Ne zaman ayrılacaksınız?... -Hemen...
İşte böyle bir anlık birlikteliktir, sevenler için sevda...
(...Bertold Brecht)
iğnelik...
SACAYAĞI
Sen milleti da’vâ et,
Sonra da gel oy iste...
Mesleğindir şikâyet,
Yaylan şimdi âheste!
Dermanıysa derdinin,
Korumak nisâbını...
Üç yüz altmış yedinin,
Ver önce hesâbını!
Şu üç yüz altmış yedi,
Kesir miydi bayağı...
Tam sayı mı ya neydi,
Topal mı sacayağı?
(...Sefa Koyuncu)
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder