19 Mayıs 2010 Çarşamba

Söz Market



tuzaktan kumanda
(...CNN TÜRK - Nası Yani)
BEYAZIT ÖZTÜRK: Evet, sanırım sizi almaya geldiler abi!
METİN AKPINAR: O kadar ileri geri konuştuk mu?...
BEYAZIT ÖZTÜRK: Abi öyle konulara girdin ki Ergenekon falan?...
METİN AKPINAR: Ben daha Estergon’dayım, Ergenekon’a gelmedim...

Te­mel’in ye­ri
Temel’le Dursun yürürken mâlum cin şişeden çıkmış;
“-Size birer dilekte bulunma hakkı tanıyorum... Söyleyin bakalım...”
Dursun hemen atlamış;
“Bana bol para...”
“Tamam” demiş cin ve Temel’e dönmüş;
-Sen ne istiyorsun?...
“-Ben bir şey istemem... Şu arkadaşın adresini verin yeter...”


itiraf reyonu
(...isim: ali taşdelen ...şehir: istanbul ...yaş: bilinmiyor)
Bir fabrikada çalışan kayınbiraderim anlattı...
Kurban Bayramında fabrika adına kesmek için bir koyun alınmış...
Arife günü alınan bu koyunu ertesi güne kadar, hem hayvana bakmaları için hem de kaçmasını önlemeleri için çalışanlardan birkaç kişiyi görevlendirmişler.
Bu muhterem arkadaşlar hayvancağızı yemekhanenin hemen arkasına kalan, bir çiftçiye ait buğday tarlasının yanına götürüp biraz yem ve su verdikten sonra oradaki bir ağaca bağlamışlar ve huzur içinde işlerine dönmüşler...
Ertesi gün erkenden koyunu almak için aynı yere gittiklerinde hayvanı bulamamışlar...
Kaçmış çünkü koyun... Hepsini bir telaş almış bakabildikleri her yere bakmışlar ama koyun yok...
Telaş yerini korkuya bırakmış, biraz sonra patronlar gelecek ortada hayvan yok, ne kesecekler?...
Birçok kişi olayı araştırırken, koyunlardan sorumlu arkadaşlar birbirlerini şuçlamaya başlamış...
Meğer hayvancağızı belinden bağlamışlar ağaca, o da bir süre sonra ipi koparıp kaçmış.
Bu sefer başlamışlar tarlanın içinde koyun aramaya, hayvan arada bir buğday başaklarının içinden kafasını çıkarıp göründükten sonra tekrar kayboluyormuş...
Bizimkiler de o yöne doğru koşuyorlar...
Ama bir süre sonra da gözden iyice kaybolmuş koyun...
Ne yapacağını şaşıran tayfa iyice coşmuş ve fabrikanın ambulansını alarak başlamışlar tarlanın çevresinde dolanmaya...
Aynı zamanda aracın megafonundan hayvana seslenmek amacıyla “Meeee... Meeee” diye bağırıyorlarmış... Hani belki sesimizi duyar da gelir diye...
Bir süre sonra hemen karşıki köyde bir sürüye karışmış olarak bulmuşlar kendi koyunlarını...
Nereden mi tanımışlar; hayvanın beline bağladıkları ip hâlâ duruyormuş...
(omer.soztutan@tg.com.tr - itiraf edin, rezil edelim...)


bizimkiler
Her gün Osman’ın masasından çikolata yiyen Emin’in, bir sabah ansızın “Ahh” diye bağırmaya başlaması...
Çikolatalardan birinin içine, Cüneyt Abi sponsorlu acı biber konulmuştur ve bu Emin’in son otlakçılığı olmuştur...



*iğnelik...
MAHKEME
Kim burs vermek isterse,
Mahkemeye veririm...
Kim başını örterse,
Mahkemeye veririm!
Fakire beyaz eşya,
Dağıtırsa eğer kim...
Demem hayırlı iş ya,
Mahkemeye veririm!
Belâyım başınıza,
Aşınıza zehirim...
Bakmam gözyaşınıza
Mahkemeye veririm!
(...Sefa Koyuncu)


balta derken başkanım!..
“Artık balta topraktan çıktı...”
Sizce bu hangi kaynağın, nasıl bir psikolojinin cümleleridir?...
Ya da şöyle sorayım;
Buram buram “Şiddet” kokan bu 4 kelimenin; sporda “yöneticilik” koltuğunda oturan bir bünyenin taşıdığı ağızdan çıktığına inanır mısınız?...
Bunları G.Saray Başkanı Adnan Polat’ın söylemeye hakkı var mı sizce?...
...
“Milli Takım forması” edebiyatını sevmiyorum...
Ancak en azından “Sporcu” kimliği taşıyan bir futbolcu, rakibine “Dünya Kupası’nın finalinde mi oynuyorsun p.ç” diye sorup, ağza alınmayacak küfürleri (gazeteler yazmış ama benim elim gitmedi) hangi oksijenin beynini pompalamasıyla edebilir?...
Tjikuzu ile Emre’nin yarın aynı formayı giymeyeceği, aynı uçakla deplasmana gidip, aynı havayı solumayacağı ne mâlum?...
...
Ben hayatımda ilk kez bir maçın sadece ilk yarısına tahammül edebildim...
Konya-Beşiktaş maçının ilk 45 dakikasından sonra dışarı çıkıp biraz dolaştım ve aklımda;
“Galiba Türkiye’de futbolu üç büyükler başlattı, üç büyükler bitirecek” düşünceleri vardı...
(...devamı: www.ihlassondakika.com’da)


hayata dair...
-Kişi kendi parasını harcıyorsa, fiyat da önemlidir kalite de...
-Başkasının parasını kendisi için harcıyorsa, fiyat önemli değildir... Kalite ise önemlidir...
-Kendi parasını başkası için harcıyorsa, fiyat önemlidir... Kalite önem taşımaz...
-Başkasının parasını başkası için harcıyorsa, fiyat da kalite de önemli değildir...
(...Milton Friedman)


söz der ki;
“-Yalnızlık kimsesiz kalmak değil, kimsenin sana ihtiyacı olmamasıdır...”
(...‘Rahatsız edilmiyorsan yalnızsın’ diye desteklediği müthiş S.Ö.Z.leri...)


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Komedi