30 Mayıs 2010 Pazar

Söz Market



söz der ki
“-Tecrübe istediklerinizi elde edemediğinizde kazandıklarınızdır...”
(...Murat Naci Doğan’ın ikinci kez turna avına çıkarken ettiği müthiş S.Ö.Z.leri)

temel’in yeri
Karadenizliler, Ruslarla yapılan savaşta çok kayıp veriyormuş...
Sadece ellerindeki kuş tüfeğiyle Rusya’ya doğru ateş ediyorlarmış ve durumu gören yörenin bilmiş insanı Temel karşı çıkmış;
“-Bu küçük şeyle koca devleti nasıl yıkarsınız?...”
-E ne yapacağız...
“-Çekilin kenara... Bana bir gürgen ağacı kesin, içini oyun, barut saçma doldurun, kafaya bir demir...”
Bütün hazırlıkları tamamlamışlar ve yeni silahla Rusya’ya doğru atış yaparken infilak etmiş...
Etraftaki 100 kişi ölmüş, çevre binalar yıkılmış...
Temel kendinden emin “Ohooo” demiş;
“-Burada bu kadar ölü varsa, Rusya tamamen yerle bir olmuştur...”

tuzaktan kumanda
(...KANAL D - Disko Kralı)
OKAN BAYÜLGEN: Hakkı Abi siz Michael Jackson’la mı büyüdünüz?...
HAKKI DEVRİM: Hayır, o bizim kucağımızda büyüdü...

Bizim ora

Garşımda Sensen

Bir ay evvel seni gördüm göreli...
Ahlımi itirdim, oldum bir deli...
Haberin yoh senin, seni seveli...
Her nereye bahsam, garşımda sensen...

Niye geldiz, gomşi olduz bizlere...
Perde çekdim senden başga yüzlere...
Sığdıramam cümlelere sözlere...
Gözümi yumiram garşımda sensen...

Ahlıma vuranda deli oliram...
Gittiğim her yerde seni ariram...
Çevremde cannanan neyi görirem...
Biran saniram ki, garşımdaki sen...

Deli tavuh gibi gezir toziram...
Anama babama gafa boziram...
Duvarlara seni ben yaziram...
Her nereye bahsam, görirem,sensen...

Ahşamlari hayal edir daliram...
Rüyama hülyama seni saliram...
Uyananda ele yalnız galiram...
Gözümi açiram garşımda sensem...

Bir haberin olsa belki acırsan...
Belki de dersen ki, bu da bir insan...
Beni bilsen duysan hatta bir sevsen...
Ozaman dünyalar başdan başa sen...

(...Erzurumlu şair Zinnur Tiryaki’den)

bir film diyaloğu
“-Eğer bir problem çözülebiliyorsa endişe etmeye gerek yoktur. Eğer çözülemiyorsa endişe etmenin bir yararı olmaz...”
(...Seven Years İn Tibet)

hayata dair
Dostlarından biri yazar Anatole France’e denemelerini göstermiş ve sormuş;
“-Sence ben de yazmalı mıyım?...”
France, yazmanın ne olduğunu çok güzel anlatan şu cevabı vermiş:
“-Eğer yazmamayı becerebiliyorsan yazma...”

itiraf reyonu
(...isim: ali rıza aslan ...şehir: erzincan ...yaş: on yedi)
Hafta sonu arkadaşım Ömer‘le son derece beğeniyle bir film seçtik...
Ömer’in ısrarlarıyla onların evde izleyeceğiz... Film izlerken bir şey yiyip içmemek olmaz...
İzlemeye başlamadan önce mutfağa geçip bir şeyler hazırladık. Ömer her ne kadar “Ben çay yapmasını bilmem” dediyse de çayı o demledi. Ben filmi takmış onu bekliyorum...
Çayla beraber geldi, filmi başlattık.
Çayları doldururken baktım demlikte sadece iki çay bardağı kadar su var.
“Hayırdır su mu kesildi” diye sordum... Ömer hiç istifini bozmadan cevapladı;
“-Buharlaşmış...”
Filmi tekrar durdurduk “Git” dedim “Doldur gel şunu”...
Neyse ben beklerken Ömer elinde demlik tekrar içeri girdi, çayları doldurdu.
Bir yudum aldıktan sonra şöyle çayın bir şekline baktım;
-Sen bu çayı kaynatmadın mı?
“-Yok...”
-Neden?...
“-Buharlaşmasın diye...”
(...osoztutan@tg.com.tr - itiraf edin, rezil edelim)

İğnelik

LİDER TÜRKİYE

Uyandı uyuyan dev,
Güçlükleri yeniyor...
Başarılıyor görev,
Türkiye güçleniyor!

Kucaklıyor cihânı,
Barış dersi veriyor...
Kuşatıyor dört yanı,
Gücünü gösteriyor!

Ne Japonya ne de Çin,
Rakibin değil senin...
Süper güç olmak için,
İstikbâl Türkiye’nin!..

Sefa Koyuncu
sefa.koyuncu@tg.com.tr


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Komedi