30 Mayıs 2010 Pazar
Söz Market
Dünyada yazarlar ikiye ayrılır; sanat için yazanlar ve para için yazanlar...
Para için yazmak, edebiyatı mahveder...
Sanat için yazan kimse gerçekten edebiyat yapan kimsedir...
Bütün mükemmel eserler karşılıksız yazılır...
Bugün bütün ülkelerde edebiyatın içler acısı durumu para kazanma hırsıyla kitap yazılmasından dolayıdır...
Bir İspanyol atasözünde şöyle denir:
“Şeref ve para aynı kesede bulunmaz...”
Paraya ihtiyacı olan herkes oturuyor ve kitap yazıyor...
Ayrıca bunun ikinci bir etkisi de dilin bozulmasıdır...
(...Schopenhauer)
Aynı o hesap
Adamın biri karşıdan karşıya geçerken, aksi yönden gelen otomobilin şoförü tarafından çarpılmış, yere devrilmişti ama bir talih eseri kazayı çok ucuz atlatmıştı.
Bir iki ufak yarası, beresi vardı, o kadar. O sırada trafik memuru da koşarak olay yerine geldi.
Tabii tarafların ikisi de kabahati üzerine almak istemiyordu.
Önce şoför atıldı:
“-Memur bey, ben 20 yıldır otomobil kullanırım, daha şimdiye kadar bir kişiye bile çarpmadım. Kabahat ondadır...”
“Aman memur bey” diye lafa karıştı kazazede;
“-Ben de tam 50 yıldır yayayım. Şimdiye kadar bir kerecik olsun bir arabanın altında kalmadım...”
...
Ölümle sonuçlanmamış, hafif yaralarla atlatılmış bu kazadan ders çıkarmaları gerekirken daha önce kaza yapmamış olmalarına sığınmaları pek akıl kârı değildir.
Kaza yapmamış olmak kaza yapılmayacağının karinesi olamaz.
Türk demokrasisi son elli yılda bir kaç kez askeri kazaya uğradı...
Görülen o ki yeni kazalardan sakınmak, uzak durmak konusunda memnuniyet verici bir ders çıkarımı orta yerde duruyor.
Yayaların durup dururken kaza beklentisi çok yersizdir.
Yayalar asla kaza yapmaz diye düşünmek ise sürücülerin de diğer yayaların da ortak yanılgısı olabilir.
(...B.Aslan’ın benzetmesi)
temel’in yeri
Temel küçük oğlu Dursun’la sinemaya gitmiş...
Filmin ortasında Dursun tuvalete gitmek istediğini söylemiş, Temel de götürmüş...
Dönüşte oturdukları sırayı bulamamışlar... Karanlıkta ilk sıranın başında oturan beye “Afedersiniz, demin çıkarken ayağınıza basmış mıydım” diye sormuş Temel...
Özür dilenmesini bekleyen adam “Evet” diye cevap vermiş...
Temel, memnuniyetle çocuğuna dönmüş;
“-Gel Dursun gel... Yerimizi bulduk...”
söz der ki
“-Birinin kalbine en zor; oradan bir kere çıkmış olan girer...”
(...Müthiş... Müthiş... Müthiş S.Ö.Z.leri...)
tuzaktan kumanda
(...SHOW - Yemekteyiz)
ERKEK YARIŞMACI: Sizin damak tadınız Türkiye’nin biraz dışında...
YARIŞMACI BAYAN: Ben dünyada da birçok ülke dolaştım; Türkiye’de de birçok ülke dolaştım...
(...ATV - Ah Be Güzelim)
HALE CANEROĞLU: Kızlar hokka nedir?...
YARIŞMACI KIZ: Yalancı insanlara hokkabaz denir... Demek ki hokka da yalan demektir...
bizimkiler
(...Armutlu’daki arkadaşımız Ahmed Onur bildiriyor)
Arkadaşım Cengiz ile gülümsedik. Bu arada müdürümüz bu halimizi görüp tam olarak duyamadığım bir şey söyledi ve Cengiz bana dönüp,
“Kafadan kafaya iletişime ne deniyordu” diyerek dilimize yeni bir tanım getirdi...
bir film diyaloğu
“-Arkadaşlar gözlük gibidir... Önce ilginç şeyler gösterir, sonra yorarlar...”
(...Jeux D`enfants filminden)
İğnelik
> İRAN’A DİKKAT
İran’daki mâcera,
Bize yabancı değil...
Çok çektik de bir ara,
Geç çaldı zihinde zil!
Dış güçlerin arkıyla,
Tuzağa az mı düştük...
Meydan sokak farkıyla,
Biz bu filmi görmüştük!
Dünya için amenna,
Liberal İran fakat...
Bölgedeki yangına,
Bildik oyuna dikkat!..
> Sefa Koyuncu - sefa.koyuncu@tg.com.tr
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder