10 Ekim 2010 Pazar

Söz Market



söz der ki
“-Gerçek aşk; aşk için aşktan vazgeçmektir...”
(...Umutsuz kalplere ışık tutarken ettiği müthiş S.Ö.Z.’leri)

tuzaktan kumanda
(...TÜRK MAX / Dök İçini)

AYŞENUR YAZICI: Evlatlık edindiğiniz çocuğu neden istemiyorsunuz?...
TELEFONDAKİ KADIN: Biz bunu Türk diye aldık, gözüme Çince konuşacak gibi bakıyor Ayşenur Hanım...
AYŞENUR YAZICI: Ne zararı var ki, belki büyüyünce değişecek?...
TELEFONDAKİ KADIN: Bu Çinliler bizim gibi değil... Böcek möcek her şeyi yiyorlar... Geçen yerde böcek gördü, yiyecek gibi bakıyor Ayşenur Hanım...

hayata dair...
Hiç dikkat ettiniz mi; hayatınız boyunca büyümeyi en çok istediğiniz çağların çocukluk çağları olduğuna...
Eğer on yaşından küçükseniz büyüme konusunda öyle hevesli olursunuz ki yılları kesirleriyle düşünebilirsiniz.
-Kaç yaşındasın?...
-4.5...
Hiç 36.5 olmazsınız... Ama 5’e doğru yaklaşıp 4.5 olursunuz...
...
On’lu yaşlara gelirsiniz... Artık geriye doğru gitmezsiniz asla... Hep bir sonraki yaştır söylediğiniz...
-Kaç yaşındasın?..
-16 olacağım...
12 olabilirsiniz ama 16 olacaksınız, sonunda... Sonra hayatın o muhteşem günleri...
21 olursunuz... Sözcükler bile bir şarkı gibidir... 21 oldunuz evet 21...
Sonra 30’a girersiniz... Burada ne oldu?...
Sanki dökülecek kesilmiş bir süt gibi hissedersiniz...
Ne oldu ne değişti?... 21 oldunuz... Sonra 30...
Sonra 40’ı zorlamaya başlarsınız... 50’ye vardığınızda 60 yaparsınız...
O zamana kadar çok yol almışsınızdır...
...
Ve 70’e varırsınız...
Ondan sonra yaşlanma günü gününe bir olaydır...
Çarşamba olur... 80’ine basarsınız... Öğlen olur... Saat 4:30 olur...
Büyük annem yeşil muz bile almazdı... “Biliyorsun bu bir yatırım” derdi...
“Eğer olgunlaştığını göremezsen kötü bir yatırım olur...”
...
90’larda geri saymaya başlarsınız... Tam 92’yim dersiniz...
Sonra o garip şey olur tekrar... Eğer 100’e ulaşırsanız; tekrar küçük bir çocuk oluverirsiniz...
-100.5’um...
Mutlu yaşlanmalar!...
Ve unutmayın yaşlanma sadece beyinde biten bir problem...
Eğer kafanıza takmazsanız, hiç önemi yoktur... (...George Carlin)

temel’in yeri
Temel; beş litrelik pet şişedeki suyu bir dikişte içeceğine dair arkadaşlarıyla iddiaya girmiş...
“Bana beş dakika müsaade eder misinuz” diye izin istemiş...
Arkadaşları peki deyip beklemişler... Beş dakika sonra Temel gelmiş...
Merak eden arkadaşları sormuş;
-Nereye gittin Temel?...
“-Hiiiç... Denedim, içebiliyorum...”

bizimkiler
Emin’in keyfi yerine gelmiş, şarkı mırıldanıyor;
“-Hekimoğlu Mustafa beeey...
Bir beyin oğlu, zor beyin oğlu...”
***
Bir iyi, bir kötü haber alan Serdar sözü;
“-Hevesimi kırma ama... Kursağım gırtlağımda kaldı şimdi...”

kadınlar & erkekler
(...”Erkek olmanın yeni avantajları” Muzaffer Güngör’den)
-Beş günlük bir tatil için minik bir çanta yeterlidir...
-Telefon konuşmalarınız maksimum 30 saniyedir...
-Kilo almış veya vermiş olmanızla kimse ilgilenmez...
-Kuaförde saatler harcamak zorunda kalmazsınız...
-Kadınlardan yüzde 98 daha hızlı zap yaparsınız...
-Her yere yanınızda gereksiz şeylerle dolu bir çanta götürmek zorunda kalmazsınız...
-10 dakikada tıraş olup, duş alıp hazırlanabilirsiniz...
-Bir partide sizin kıyafetinizin aynısını giyen biriyle arkadaş olabilirsiniz...
-Otuz yaşında ve hâlâ bekârsanız kimsenin umurunda olmaz...
-Üç çift ayakkabı yeter de artar bile...
-Arkanızdan fazla kişi konuşmaz; konuşsa bile aldırmazsınız...
-Arkadaşınızın yeni saç biçiminizi fark etmesi sizi pek ilgilendirmez...

nostalji
Darbe sonrası halkın büyük bir bölümü sıkıyönetim altında inim inim inlemektedir...
Bu dönemde Kenan Evren ülkenin doğusundaki bir garnizonu ziyaret eder...
Soğuktan tir tir titreyen iki jandarma da orada nöbet tutmaktadırlar...
Beriki uzaktan Paşa’ya bakar ve yüzüne bir gülümseme gelir...
Bunun üzerine öteki sorar:
-Ne düşünüyorsun?...
“-Sen ne düşünüyorsan ben de onu düşünüyorum...”
Öteki cevap verir:
“-O halde seni tutuklamak zorundayım...”

İğnelik

EĞRETİ ŞABLON

Neyimiz varsa gitti,
Birer birer aldılar...
Ecdâd mirâsı bitti,
Mahâretle çaldılar!

Dimâğımız kesti buz,
Ne ölüyüz ne diri...
Sevinip durduğumuz,
Toprağın binde biri!

Mumla ara milleti,
Hep kaybettik bire on...
Üstümüzde eğreti,
Giydirilmiş bir şablon!..

Sefa Koyuncu
sefa.koyuncu@tg.com.tr

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Komedi