10 Ekim 2010 Pazar
Söz Market
söz der ki
“-Sözler keser gibidir... Kıran veya düzelten tarafları vardır...”
(...Bardaktaki son yudumu içtikten sonra ettiği müthiş S.Ö.Z.’leri)
tuzaktan kumanda
(...KANALTÜRK - Telegol)
SERHAT ULUEREN: Hocam çok yüklenmiyor musun Rijkaard’a?...
AHMET ÇAKAR: İddia ediyorum, Rijkaard’ın Galatasaray’a katkısı, Galatasaray çaycısı kadar bile yoktur...
hayata dair...
Hatırla ki; uzun veya kısa bir piyeste rejisörün sana verdiği rolü oynayacak bir aktörsün...
Senin bir dilenci rolü oynamanı uygun görmüşse, elinden geldiği kadar iyi oynaman gerekir...
Bir topalın, bir prensin, ya da ayak takımından birinin rolünü oynamanı uygun görürse; yine başka türlü davranacak değilsin...
Çünkü verilen rolü iyi oynamak sana düşer...
Ama bu rolü seçmek, başkasının elindedir...(...Epiktetos)
bir film diyaloğu
“-Eski asker diye bir şey yoktur... Belki defolu hale gelebilirsiniz ama asker ruhunuzu asla kaybetmezsiniz...”
(...Avatar filminden)
temel’in yeri
TEMEL: Önümüzdeki ay okyanusa balık avlamaya gidiyorum...
DURSUN: Ben seni hamsi avlar biliyordum?...
TEMEL: Doğrudur... Ama son günlerde gözlerim pek iyi görmüyor...”
***
MÜŞTERİ: “Bu restoranda her dil konuşulur yazıyor, siz mi her dili konuşuyorsunuz?...
GARSON TEMEL: Hayır ben değil ama müşteriler istediği dili konuşabilir...
***
TEMEL: Evimi sigorta ettirmek istiyorum...
ACENTE: Hay hay beyefendi, buyurun şöyle oturun, şu formları doldurmanız gerekiyor...
TEMEL: O kadar vaktim yok... Evim yanıyor...
itiraf reyonu
(...isim: bilinmiyor ...şehir: istanbul/güngören ...yaş: bilinmiyor)
Kurtlar Vadisi’nde “Yakışıklı” bayrak direğine asılmıştır...
Ertesi gün arkadaşımla “Yakışıklı”nın müdürü olduğu Güngören’deki masaj yapan yatakların tanıtıldığı yere gidiyoruz.
Arkadaş “Yakışıklıyı” görüyor “Aaa... Sen ölmedin mi” diyor... Gülüşmeler falan...
Ertesi hafta, “Yakışıklı”nın filmde de ölmediğini görünce bizim arkadaş, “Ben gördüm, zaten ölmemişti” deyip bomba serisini sürdürüyor...
(omer.soztutan@tg.com.tr - itiraf edin, rezil edelim...)
bizimkiler
Sene 1980’ler... İsminin baş harfi Müzeyyen’le başlıyor... M. Ablamız ehliyete hazırlanıyor...
Pratiklere geçtiklerinde dördüncü sürüşte ehliyet hocası otomatik arabayla geliyor.
M. Abla kuruluyor direksiyona, “Bismillah” anahtarı çeviriyor, ayağı debriyaja uzanıyor ama... O da ne?... Aşağıda sadece iki tane pedal var... Gaz, fren...
Hani debriyaj?... Yok... Sağa bakıyor, sola bakıyor, yok... İnip koltuğun altlarını kontrol ediyor... Yok... Yok...
Çaresiz “Hocam hani debriyaj?... Nerede?...”
Hocası “Yapma be... Dün akşam arabayı dışarı park etmiştim... Hırsızlar çalmasın!”
M. Abla aranmaya devam ediyor, çaresiz ve acımaklı...
“Valla çalmışlar” sözleri çıkıyor dudaklarından ve sürücü hocası daha fazla dayanamıyor basıyor kahkahayı...
M. Abla otomatiklerde debriyajın olmadığını öğreniyor ama, tarihe geçen bombasını patlatmış oluyor...
İğnelik
DİL ÇORBASI
Avrupa’dan ne aldık,
Hangisinden ettik kâr...
Eldekinden de kaldık,
Ettik diz boyu zarâr!
Batılıya meylettik,
Aldık oyuncak seti...
Cesâreti kaybettik,
Kazandık esâreti!
Olduk çantada keklik,
Bayıldık torun torba...
Sardı dinde gevşeklik,
Dil desen hepten çorba!..
Sefa Koyuncu
sefa.koyuncu@tg.com.tr
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder