10 Ekim 2010 Pazar
Söz Market
söz der ki
“-Sıkıntısı çok olan hizmetin, lezzeti de çok olur...”
(...Zor şartlarda çok kolay ettiği müthiş S.Ö.Z.’leri)
bizimkiler
(...Almanya’daki Bizimkiler’den)
Soyadı “Ekmekçi” olan bir arkadaşına İsmail Abi “Sizi, geçen sene, bizim sekreter buraya ekmek getiren birisi sanmıştı” diyor...
O da anlatıyor;
“-Yaa... O tip şeyler çok oluyor... Geçen de evde telefon çalmış...
Annem kaldırıyor telefonu, karşıdaki ses açıyor ağzını, yumuyor gözünü;
“-Kardeşim saat kaç hâlâ göndermediniz ekmekleri... Kaç tane müşteri sordu?... Sizin yüzünüzden müşteri kaybediyorum...”
Nihayet adamcağız nefes alınca annem konuşma fırsatı buluyor..
“-Kardeşim yanlış aramış olmayasın, bizim ekmek falan sattığımız yok... Bizim soyadımız Ekmekçi...”
Adamcağız bu sefer bin türlü özür diliyor;
“-Ben telefon rehberinde Ekmekçi yazdığını görünce aramıştım sizi...”
tuzaktan kumanda
(...SHOW TV - Yemekteyiz)
ERKEK YARIŞMACI: Bu yemekten kıl çıktı...
BAYAN YARIŞMACI: Bu evde hiç kıl olmaz... Yoksa siz mi attınız?...
***
BAYAN YARIŞMACI: Neden sosu salatanın içinde yapmıyorsun?...
BAYAN YARIŞMACI: Salatanın sosu ayrı hazırlanır... Yoksa salata yaprağı yamış yamış olur...
***
BAYAN YARIŞMACI: Onları çok küçük doğramıyor musun?...
ERKEK YARIŞMACI: Efendim, ufak ufak kesiyorum ki çabuk pişsin!...
itiraf reyonu
(...isim: özgür yalçın... şehir: ankara ...yaş: yirmi yedi)
Minibüsle giderken kız arkadaşım ve kardeşi bindi... Beni fark etmeden önümdeki koltuğa oturdular...
Muziplik olsun diye arka koltuktan, ön koltuğa telefon açtım...
Ben sürpriz yapmaya hazırlanırken, o telefon ekranını kardeşine gösterip, “Bu gerzek yine arıyor” demişti...
Beni görüp utanmasın diye, birileri inerken ben de kendimi attım aşağıya...
Ayrıldık tabii...
(omer.soztutan@tg.com.tr - itiraf edin, rezil edelim...)
temel’in yeri
Temel Trabzonspor maçını tribünde izlerken, ikinci yarı başlayınca Dursun girmiş içeri...
Oturmuş Temel’in yanına;
-Maç kaç kaç?...
“-Sıfır sıfır...”
-İlk yarı kaç kaç bitti?...
“-Valla ben de yeni geldim...”
bir film diyaloğu
“-Birini çok sevdiğinizde; o size bin kere de yalan söylese, yine herkesten çok ona inanmak istersiniz...”
(...Ezel dizisinden)
kadınlar&erkekler
(...“Pazarlama Kavramları”
Sevinç Tuncalı’dan)
Katıldığınız bir partide büyüleyici bir kız gördünüz yanına giderek, “Çok zenginim. Evlen benimle” dediniz.
Bu, doğrudan pazarlamadır...
...
Bir grup arkadaşınızla katıldığınız partide büyüleyici bir kız gördünüz. Arkadaşlarınızdan biri kızın yanına gitti ve sizi işaret ederek, “O çok zengin. Evlen onunla” dedi.
Bu, reklamdır...
...
Katıldığınız partide büyüleyici bir kız gördünüz ve yanına gidip telefon numarasını aldınız. Ertesi gün arayıp “Çok zenginim. Evlen benimle” dediniz.
Bu, tele pazarlamadır...
...
Partide büyüleyici bir kız gördünüz. Kalkıp kravatınızı düzelttiniz, ona doğru yürüyüp içeceğini tazelediniz, arabanın kapısını açtınız, çantasını düşürünce eğilip aldınız, küçük bir gezinti teklif ettiniz ve sonra “Bu arada ben çok zenginim. Benimle evlen” dediniz.
Bu, halkla ilişkilerdir...
...
Katıldığınız bir partide büyüleyici bir kız gördünüz. Yanınıza geldi ve “Duyduğuma göre çok zenginmişsiniz. Benimle evlenir misiniz” dedi.
Bu, marka bilinirliğidir.
...
Katıldığınız bir partide büyüleyici bir kız gördünüz. Yanına yaklaşıp “Ben çok zenginim. Evlen benimle” dediniz. Suratınıza okkalı bir tokat yapıştırdı.
Bu, müşteri geribildirimidir...
...
Katıldığınız bir partide büyüleyici bir kız gördünüz. Yanına yaklaşıp “Ben çok zenginim. Evlen benimle” dediniz. O da sizi kocasıyla tanıştırdı...
Bu, arz-talep uyuşmazlığıdır...
İğnelik
AŞK HİKÂYESİ
Ufuktaki beklenti,
Aslını yitiriyor...
Sosyeteye özenti,
İnsanı bitiriyor!
Teknolojik seyahât,
Bugün gelinen nokta...
Mekânikleşti hayât,
İnsan bir nevi şokta!
Mutluluktu ya gâye,
Avuttu sistematik...
Bütün aşklar hikâye,
Yaşanan matematik!..
Sefa Koyuncu
sefa.koyuncu@tg.com.tr
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder