10 Ekim 2010 Pazar
Söz Market
kadınlar&erkekler
(...Mesleklere göre, “Evlendi” diyoruz...)
Muhalif/Kendine destekçi buldu...
İktidar/Anasını da alıp istemeye gitti...
Borsacı/Tavan yaptı...
Futbolcu/İki kişilik oynadı...
Elektrikçi/Fena çarpıldı...
Ekonomist/Normal seyrini aldı...
İş adamı/İyi yatırım yaptı...
Banker/İflastan kurtuldu...
İtfaiyeci/Yangına müdahale etti...
Muhasebeci/Yeni bir bilanço defteri açtı...
Boksör/Nakavt etti...
Gazeteci/Herkesi atlattı...
temel’in yeri
Temel Fransa’da sevgilisi Fadime ile Louvre Müzesi’ni geziyorlarmış...
Temel biraz yorulmuş orada gördüğü koltuğa oturmuş...
Biraz sonra müze memuru gelmiş;
“-Ne yapıyorsunuz beyefendi... Bu 14’üncü Lui’nin koltuğudur... Buraya oturamazsınız...”
Temel istifini bozmamış;
“-Zararı yok amca... Lui Bey gelince kalkarım...”
söz der ki
“-Babası öldüğünde insan olgun olabilir... Ama annesini kaybettiğinde herkes aynı yaştadır... Çocuktur...”
(...Sadece müthiş S.Ö.Z.’leri)
bizimkiler
(...Balıkesir Edremit Bürodan)
Muzaffer Abi sabah bir porsiyon börekle büroda kahvaltı yapmaktadır...
O sırada bunu gören Ersin;
“-Ya abicim ERKEK ADAM evinde kahvaltı yapar öyle gelir işe...”
...
Ertesi Sabah;
Ersin elinde bir poğaça ile büroya gelmektedir...
Muzaffer: Hayırdır, evde kahvaltı yapmamışsın...
Ersin: ERKEK ADAM parasını verir. Kah-valtısını yapar. Evdekilere her zaman güvenmeyeceksin...”
(Erkek her zaman haklıdır...)
bir film diyaloğu
“-Şu iflas etmiş dünyada, en geçerli para birimi; kendin gibi bir insanla paylaştığın duygulardır...”
(...Postacı filminden)
itiraf reyonu
(...isim: s.eser ...şehir: istanbul
...yaş: yirmi dört)
Toplantıdan çıktığımda “Arayan var mı” diye cep telefonumu açtım...
Mesajlarımın arasında, “Bir yeni sesli mesajınız var” notunu buldum ve mesaj merkezini aradım...
Annem bırakmış şu notu,
“-Kızım ben annesiyim... Selim’e söyler misin gelince beni arasın...”
(omer.soztutan@tg.com.tr
itiraf edin, rezil edelim...)
tuzaktan kumanda
Cevahir Almanca öğretmeni olup karizma yapınca Koyu Bilal, Müfit’e seslenir:
“-Bana bak Müfit! Bu sefilin tahtası yükseldikçe bizim çıtamız düşüyor... Yarın kapatıyoruz bu sefilin tahtasını, hem de manipülatif bir şekilde...”
...
Müdür Bilal’e sorar “Yine mi kapı önünde kız kesmeye geldiniz okula” diye... Bilal;
“-Biz artık üniversite kapısı önünde kız kesiyoruz... Ben 4 yıllık iktisadi idari bilimler önünde, Müfit 2 yıllık makine önünde...”
...
Domuşuk Sevim, Ulvi’yi adam edemeyince isyanı basar;
“-Ben kendimi öldürsem acaba kaç sene verirler bana...”
...
Tepesinin tasını attıran Ulvi’ye Sevim’in ikazı;
“-Bak Ulvi; şu elimde gördüğün, en sevdiğim coplarımdan biri... Şimdi ben bunu senin ağzına enlemesine sokarım, dilinle barfiks çektiririm...”
...
Kantinci Şeref, “Benimle iyi geçinin” diye öğrencileri uyarınca Zekai;
“-Sığır derisinden yüzümüz olacağına hiç olmasın daha iyi... Asıl sen benimle iyi geçin yoksa tadilat nedeniyle suratına gelişine gelişine vururum ülen...”
İğnelik
ŞARK KÖŞESİ
Bizim handikapımız,
Abartmamız olayı...
Şarkvâridir yapımız,
Zorlaştırır kolayı!
Yaşanılan ortama,
Genellikle uyarız...
İkna oluruz ama,
İlle bir şey ararız!
Hele politikada,
Kaçırırız treni...
Kalır iki yakada,
Alkışlarız böleni!..
> Sefa Koyuncu
sefa.koyuncu@tg.com.tr
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder