bizimkiler...
Robot Ofisi holding binasının içindedir...
Onlar; kendilerine gelecek misafirler için 3 ana girişi olan plazayı şöyle tarif eder;
“-A Kapısı, B Kapısı ve Havalimanı Kapısı...”
Misafir gelir ve güvenlikten arkadaşımıza, “Havalimanı Kapısı nerede” diye sorar...
İsmi bende saklı arkadaşımız havalimanını tarif eder ve misafir dış hatlar gelişe kadar gider... Macera sürer...
itiraf reyonu...
(...isim: necati kahraman ...şehir: Ankara ...yaş: ondokuz)
Geçen akşam yengem, kuzen ve kardeşim TV’de Ferhat Göçer’in sunduğu “Biri Bana Gelsin” adlı programın fragmanını izliyoruz.
Kardeşim, “Bu hafta programa Rap’çı Ceza gelecek” dedi...
Ve akabinde yengemin bizi hem şaşırtıp hem güldüren şu yorumu geldi:
“-Bu program hangi sebepten dolayı ceza almış?...”
(omer.soztutan@tg.com.tr - itiraf edin, rezil edelim...)
Temel’in yeri
Oğlu Dursun, askerden babası Temel’e mektup yazmış...
Babası bir müddet sonra cevap yollamış;
“-Oğlum Dursun... Yazdığını kimse okuyamadı... Gelince sen bize okursun...
tuzaktan kumanda
(...STAR - Desti İzdivaç)
ESRA EROL: Şimdi size bir telefon geldi, bakalım hattımızda kim var?...
EVLENECEK KADIN: Ben pek umutlu değilim ama, hayırlısı...
***
ESRA EROL: Siz nasıl bir kısmet arıyorsunuz, özellikleri falan?...
EVLENECEK KADIN: Saçı olsun, göbeği olmasın yeter bana...
söz der ki;
“-Her başarılı erkeğin arkasında, işine burnunu sokmayan bir kadın vardır...”
(...Söyledikten sonra inkar ettiği, ama onun tarzını yansıtan müthiş S.Ö.Z.leri...)
anne demek...
Ben hep derim; “Çocuk için orta halli bir anne, mükemmel bir babadan iyidir” diye...
Arkadaşımız Canan Eraslan’ın, “Belki işe yarar... Aslında buna en az 10 madde eklerim de... Neyse...” notuyla yolladığı “Anne olmanın ne demek olduğu” derleme;
...
-Yenilen her lokmadan sonra alkış kıyamet koparan, şenlik havasına bürünendir.
-Çıkan her pirinç tanesi diş için tüm hısım akrabaya telefon açandır.
-Tüm hafta hayalini kurduğu pazar kahvaltısına oturup asla yiyemeden kalkandır.
-Sabaha kadar kırk sefer uyanarak, sabah kalkıp zombi gibi işe gitmektir.
-İşten eve geç gelmenin vicdan azabıyla bebeklerinin yanına kıvrılıp saatlerce koklayandır.
-Eskiden hergün uğradığı kuaförünün yolunu unutandır.
-Çaydanlığın kapağı ile pet şişeyi kapatmaya çalışandır.
-Parça pinçik olmuş pazar gazetesini birleştirip okumaya çalışandır.
-Gecenin bir yarısı gözü kapalı süt ısıtıp, gözü kapalı geri dönendir.
-Saatlerce leblebi parmaklı ayakları öpmekten sonsuz keyif alandır.
-Başka bir anneyi nerede görürse görsün “Seni çok iyi anlıyorum tatlım” bakışı atandır.
-Kazara kendi için alışverişe gidip nasıl olduysa bebek kıyafeti dolu poşetlerle geri dönendir.
-Çantasında sürekli oyuncak kurbacık, ıslak mendil ve kraker taşıyandır.
-Anne demek hayatının sonuna kadar ve sonunun da ötesinde birileri için endişelenmektir.
-Anne demek yüreğini parçalara bölüp, her bir parçayı özenle onlara sunmaktır.
-Anne demek 9 ay karnında taşımak değil, ömrünün sonuna kadar yüreğinde taşımaktır.
iğnelik
ÇORAP SÖKÜĞÜ
İplik çıktı pazara,
Uzuyor asıldıkça...
Renkleniyor manzara,
Portreler kasıldıkça!
Heyecanlı bir dizi,
Ucu nere varacak?..
Hâkim amcalar bizi,
Meraktan kurtaracak!
‘Ergenekon’ ekrandan,
İnletti yeri göğü...
Anlı şanlı destandan,
Çıktı çorap söküğü!
(...Sefa Koyuncu)
18 Mayıs 2010 Salı
Söz Market
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder