Temel’in; Dursun ve İdris adında ikiz kardeşleri olmuş...
Babası ertesi gün Temel’i okula gönderirken demiş ki;
“-Okula gidince öğretmene ‘ikiz kardeşlerim oldu’ dersen sana izin verir...”
Temel okula gittikten bir saat sonra eve dönmüş... Babası sormuş;
-Ne oldu?... İkizleri söyledin mi?...
“-Hayır, birini söyledim... Ötekini haftaya söyleyeceğim...”
Söz Der ki;
“-Kahramanlar, zaruret halinde ortaya çıkar...”
(...Krize özel olarak ettiği müthiş S.Ö.Z.leri...)
bizimkiler...
Yüksel Abi anlatıyor;
Kahramanmaraşlı çok samimi bir arkadaşım vardı...
Uzun süredir irtibatımız kesildi... Bir gün adresimi bulup bir mektup yollamış, şöyle diyor;
“-Seni ömrüm boyunca unutmayacağımı bilmeni isterim... Çünkü Yüksel diye bir hanımla evlendim...”
hayata dair...hayata dair...
(...Çelişkiyle hayatı özetleyen sözler)
“-Bu kadar ucuz görünmenin, ne kadar pahalıya mal olduğuna inanamazsınız...”
(...Doly Patron)
...
“-Bir eşiniz daha olmadığını asla unutmayın... Tıpkı diğer herkes gibi...”
(...Margaret Mead)
...
“-Çok sıkı bir şekilde denetlendiği sürece özgür ifadeden yanayım...”
(...Alan Bennett)
...
“-Tarihten aldığımız ders, tarihten ders almadığımızdır...”
(...Georg Hegel)
...
“-Kuantum fiziği kafanızı karıştırmadıysa onu tam olarak anlamamışsınız demektir...”
(...Niels Bohr)
...
“-Emin olduğum tek bir şey varsa, o da insanın emin olabileceği çok az şey olduğudur...”
(...W. Somerset Maugham)
...
“-Arkadaşlarınız ne kadar zenginse, o kadar pahalıya patlar...”
(...Elisabeth Marbury)
...
“-Tabii ki bir insanı sevebilirsiniz, eğer onu yeterince tanımıyorsanız...”
(...Charles Bukowski)
...
“-İstediğin kadını elde etmenin cezası, onu elinde tutmak zorunda olmandır...”
(...Lionel Strachey)
SÖZ’ün gelimi
(...Her şeyi yapıldı, ben de “Arapça Tıbbi Terimleri” topladım)
Israr-ı Sabit: Obsesive compulsive
bozukluk...
Manyak-ı Cinneti İnhitatiye: Manik
depresif...
Vaka-ı Kuşku: Paranoya...
Efkar-ı Mütemadi: Depresyon
Bimar-ı Bimar: Hastalık hastası...
Kıprama-i Daim: Parkinson...
Avdet-i Devr-i Veled: Alzheimer...
Sabit-i Daim: Felç hastası...
Mefta-ül uçkur : AIDS...
Tırsıye-i Anakıb: Örümcek korkusu...
itiraf reyonu...
(...isim: hülya ...şehir: ankara ...yaş: on sekiz gibi)
O zamanlar Yozgat’ta yaşıyoruz, İstanbul’a teyzemleri ziyarete gittik...
Tabii dolmuş falan bilmiyoruz... Bir semte giderken dolmuş ışıkta durunca teyzemler indi ve tam biz inecekken yeşil yandı.
Adam hareket edince annem feryat figan bağırmaya başladı...
İstanbul’a ilk kez gelmenin acemiliği ve koca şehirde kaybolma korkusu var tabii...
Şoför “Abla dur da seni durakta indireyim” diyor, “Arkadan kornaya basıyorlar”...
Annem aynı ses tonuyla “Hayır burada inmem lazım” diye karşı çıkıyor...
Gözler bize bakıyor, teyzemler gülme krizine giriyor, şoför dayanamayıp yolun ortasında indiriyor ve annem derin bir “Ohhh” çekiyor...
Adamın 5 metre ilerideki durakta diğer yolcuları indirmesiyle bayağı mahçup olmuştuk...
(omer.soztutan@tg.com.tr - itiraf edin, rezil edelim...)
> (omer.soztutan@tg.com.tr - itiraf edin, rezil edelim...)
tuzaktan kumanda
(...KANALTÜRK - Gecenin Rengi)
BERRİN CİVİL: Dans ediyor musun hiç?
BAŞAK SAYAN: Sarhoş olduğumda ederim... Ama alkol kullanmıyorum...
bir film diyaloğu!
“-Hep söylerim; ticaret akıl ile talihin buluştuğu yerde başlar...” (...Sen Hiç Ateşböceği Gördün Mü filminden)
18 Mayıs 2010 Salı
Söz Market
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder