18 Mayıs 2010 Salı

Söz Market



Temel bir mezarın önünde diz çökmüş, bir yandan toprağa çiçek koyuyor, bir yandan da hıçkıra hıçkıra ağlıyormuş...
“-Aaah ah... Neden bizi bırakıp gittin... Neden... Neden....”
Bu durum o sırada annesinin mezarına çiçek koyan bir başka adamın dikkatini çekmiş...
-Rahatsız ettiğim için kusura bakmayın, ama çok etkilendim. Hiç böyle acı çeken birini görmemiştim... Burada yatan eşiniz veya aileden biri mi?...
“-Hayır... Karımın benden önceki kocası...”

hayata dair...
Tüm benliğimde temizlik yaptım bugün...
Kaslarımı, sinirlerimi, kemiklerimi hatta kanımı temizledim...
En küçük yerlerine, kıvrımlarına girmiş, sinmiş bütün pislikleri attım...
Kırgınlıklarımı dışarı çıkardım ilk önce... İçimde ne kadar da büyük bir yer kaplıyorlarmış...
Onların yerine bağışlamayı yerleştirdim özenle..
Titizlikle her kırgınlığın üzerine ektim bağışlamanın tohumlarını...
Bağışlamayı ekerken, tekrar kırılmaktan korkuyordum belki...
Kıskançlığımı çıkardım... Meğer ben ne az kıskançmışım... Çok kolay oldu...
Çok şükür ki kin ve nefret yoktu yüreğimde... Nasıl temizlerdim bilmiyorum...
Sıra korkularıma gelmişti... Çıkarmaya bile korktum önce... Ne çok alışmışım onlarla yaşamaya...
Bunca acı ve endişeye nasıl alışılır anlayamadım... Her gün yeni yeni endişelerle beslenen yeni korkular birikmişti içimde...
Mutluluklarımı, umutlarımı ne de çok ertelemişim... O an bu ilgiyi onlara verseydim, her gün onları düşünüp birer umut daha ekleseydim, almadan verip, beklemeden sevseydim, her şeyden önce içimdeki sevginin ve gücün daha fazla farkında olsaydım böyle bir temizliğe gerek kalmazdı...
Çok zorlandım korkularımı temizlemekte... Birbirlerinin içine halkalar biçiminde girmişlerdi, kenetlenmişlerdi adeta...
Neşe ektim, hoşgörü, güven, sevgi ektim... Almadan vermeyi, sevilmeden sevmeyi, paylaşmayı ektim...
Çılgınlık ektim, doğallık, bağışlama ektim içime...
Aşk ektim her hücreme... Coşku, heyecan, sessizlik ektim...
Tüm güzel fikirler sessizken geliyor bana... Kabullenme ektim... Baş eğme değil...
Olduğu gibi kabullenme...
(...Edward Morrison)

söz der ki;
“-Kredi kartından başka çaresi olmayan, kredi kartı kullanmasın...”
(...Ev ekonomisi üzerine ettiği tek doğru ama müthiş S.Ö.Z.leri)

bizimkiler...
Netgazete’den haberleri okuyoruz;
“-Karınıza sakın ‘kısa boylu’ demeyin, cezası 25 bin TL...”
...
Mehmet Y. Abi
“-Ohooo... Ben hepten kârdayım. Kaç defa söyledim, hiç para ödemedim...”
...
Mustafa Abi;
“-Bu habere göre ben alacaklıyım...”
...
Fatih;
“-Ben işimi sağlama alıp, uzun boylu biriyle evleneceğim...”
...
Serdar;
“-Bana böyle bir dava açılsa bir üst mahkemeye taşırım, oraya hiç uzanamaz...”

*İğnelik...

> BAKAR KÖR

Akıl almaz bir zulüm,
Soykırımdır aşikâr...
Filistin değil ölüm,
Arenası bu diyâr!

Filistinli kurbanlık,
İsrâil’e mi diyet...
Bu mudur ey insanlık,
Muâsır medeniyet?

Geldiğimiz seviye
Bakar körlükse eğer...
Teslimsek Yahudi’ye,
İnsanlık ölmüş meğer!
> (...Sefa Koyuncu)

itiraf reyonu...
> (...isim: yüksel ...şehir: bilinmiyor ...yaş: hiç bilinmiyor)
O zamanlar okula gidiyorum... Bir kış günü...
Okuldan gelir gelmez yatağa kendimi zor attım... Beynim o kadar yorulmuş ki; derin bir uykuya dalmışım...
Bir uyandım, hava alaca karanlık... Eyvah... Sabah olmuş, geç kalıyorum...
Kitapları kapıp attım kendimi sokağa... Fakat ben okula yaklaştıkça hava aydınlanması lazımken, kararıyordu...
Okula geldim ki kimse yok, bu arada hava da iyice karardı...
Bir vitrindeki saat gözüme ilişti, vakit daha yeni akşam olmuş...
Kitapları paltomun altına saklayıp utana utana geri dönmüştüm...
> (omer.soztutan@tg.com.tr - itiraf edin, rezil edelim...)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Komedi