29 Mayıs 2010 Cumartesi

Söz Market

söz der ki
“-Birçok bekleyişler; biraz daha bekleyiş olmadığı için anlamını yitirmiştir...”
(...Etmek için uzun süre beklediği müthiş S.Ö.Z.leri)

bizimkiler mavi yolculukta!
Türkiye Gazetesi’nin 40. yıl etkinlikleri Boğaz gezisiyle devam etti...
Tabii buna Genel Yayın Müdürümüz Nuh Albayrak’ın “Devamı gelecek” müjdesini verdiği sürprizleri, “Vapur Sefası”yla sürdü de diyebiliriz...
Bazı arkadaşlar, “Nedir abi onlar, Dubai mi Kıbrıs mı” diye merakını gizleyemese de, bu konuda pek bilgi alamadık...
...
“Çalışmak... Çalışmış olmak böyle anlarda güzel” diyor ve ahkam kesme işini en başta hallederek Boğaz turumuza geçiyoruz...
İsimleri atlayıp, kimseye haksızlık etmemek için genel anlamda emeği geçenlere teşekkür edelim...
...
Günler öncesinden programda aksaklık olmaması için sürekli bilgi verilmesi, servislerle herkesin ailesiyle birlikte evinden alınıp bırakılması, kısacası kalabalık sayılabilecek bir organizasyondan yüz akıyla çıkılması mükemmeldi...
“Şu da olmasaydı” diyebileceğimiz bir şeyin olmaması, hassas düşünülmüş bu motivasyon gezisini kusursuz kıldı...
...
Yani yiyecek-içecek servisi, sohbet-muhabbet ortamı harikaydı...
Ancak bugüne kadar pek çayını içmediğimiz Hasan Hocam’ın önüne gelene “Abi otur çay ısmarlayayım” demesinden işkillenmedik değil...
Zaten diğerleri gibi o da ücretsizmiş...
Bu sosyal aktivite için vapur gezisinin seçilmesi çok isabetliydi...
Çünkü yıllardır servis kullandığımızdan dolayı, vapura binmeyeli uzun zaman olmuştu...
Hatta Veli Abi o kadar unutmuş ki; iskeleden geçerken bina giriş kartını turnikeye okutuyordu...
Halime Hanım, “Üst katta içeriz” diye bir paket sigara almıştı...
Ancak her 10 dakikada bir “Vapurun hiçbir yerinde sigara içilmeyecektir” uyarısıyla hayalleri Boğaz’ın mavi sularına gömüldü...
Haa, inerken boş paketi çöpe atarken gördük o ayrı...
...
Yolculuğa çıktıktan kısa bir süre sonra vapurun aniden geri dönmesi, “Acaba iskelede birini mi unuttuk” sorularını akla getirdi...
Meğer Raşit’in kolu, kaptan köşkünde resim çektirirken dümene çarpmış...
...
Vapurda yiyecek içecek olmasına rağmen Turgay’ın simitle binmesi de merak konusu oldu...
Kadıköy’de anladık ki; martılara atmak için almış...
Tabii martıların simite rağbet etmemesi de ilginçti...
Cahit sebebini açıkladı; “Olum Kadıköy’ün martıları sosyetik, simit yemez... Sen onları Karaköy’de atarsın...”
...
Hasan’ın simit atmayı denediği martılardan birinin kafasına isabet ettirip, hayvana kısa süreli baygınlık geçirtmesi de kuşları kaçırmış olabilir tabii...
Serdar’ın vapura binerken telefonu kapatması çok fazla önemsenmedi ancak Ali’nin Kadıköy’deki Beşiktaş iskelesi yerine Beşiktaş’taki Kadıköy iskelesinde bizi beklemesi kayda değer notlardandı.
...
Neticede İsmail Yağcı Abi’nin rehberliği ile mükemmel bir gün geçirdik...
İsmail Abi Boğaz’daki tarihî yapıları anlatırken, Resul Abi beni görevlendirdi, “Git söyle de bitirince Çırpınırdı Karadeniz’i koysun” diye...
İsmail Abi gemide bu marşın olmadığını söyleyip, “Söyle de gelip gür sesiyle kendisi söylesin” notunu yolladı...
Resul Abi’nin bu teklifi kabul etmeyişi, “Hanımın yanında sesi gür çıkmaz” yorumlarına sebep oldu...



temel’in yeri
Temel parkta bir köpekle oturuyormuş... Yanına bir kadın gelip sormuş;
-Köpeğiniz ısırır mı?...
“-Hayır...”
Bir süre sonra köpek gidip kadını ısırmış... Ve Temel’e dönüp bağırmış;
-Hani köpeğin ısırmıyordu?...
“-Isırmaz ki... Benim köpeğim evde, bu Dursun’un köpeği...”

nostalji...
SORU: Genç bir Fenerbahçeli maç seyrederken babasına en çok neyi sorar?...
CEVAP: Baba, o Beşiktaşlıların elindeki ne?...
...
SORU: Fenerbahçeli genç taraftarların en çok kullandıkları cümle nedir?...
CEVAP: Bana Türkiye Kupası’nı anlatsana dede...
...
SORU: Fenerbahçeliler’in çoğu neden Türkiye Kupası’nın rengini gri olarak hatırlıyor?...
CEVAP: Çünkü kupayı en son kazandıklarında televizyonlar siyah beyazdı...
...
SORU: Arşimet bugün yaşasaydı neyi bulamazdı?...
CEVAP: Fenerbahçe’nin Türkiye Kupası’nı kaldırma kuvvetini...
...
SORU: Fenerbahçe’nin Türkiye Kupası’nı kazanması en çok hangi kitapta geçer?...
CEVAP: Rüya tabirleri kitabında...

bir film diyaloğu!
“-Kadınlar dalgalı deniz gibidir, ne tarafa gidecekleri belli olmaz...”
(...Ağır Roman filminden)

tuzaktan kumanda
(...NTV - Sade Vatandaş)
OKAN BAYÜLGEN: Seninle ilgili ‘cimri’ yakıştırmaları var?...
EMRAH: Çok zor kazanılıyor her şey, kolay değil...
OKAN BAYÜLGEN: Tamam, arkadaşlar senin için bir adet KGS kartı doldurttular. Beleş, köprüden 30 liralık geç geç dur...

iğnelik

ŞÂİRİN SUKÛTU

Muhteşem tarih gibi,
Edebiyât da gitti...
Şiirin çıktı dibi,
Gazel kasîde bitti!

Destân koşma mâniye,
‘Serbest’çe saldırdılar...
Hece aruz ne diye,
Ortadan kaldırdılar!

Türk’ün nesrini bozan,
‘Devrik’ tahta kuruldu...
Ölçülü şiir yazan,
Şâirler susturuldu!

(...Sefa Koyuncu)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Komedi