söz der ki
“-Dünler; bugünlere ışık veren ampullerdir...”
(...Hiçbir siyasî mesaj taşımayan müthiş S.Ö.Z.leri)
tuzaktan kumanda
(...LİG TV - Maraton)
ERMAN TOROĞLU: Yahu zaten insanın başına ne geliyorsa meraktan...
ŞANSAL BÜYÜKA: Tamam hoca, ileri götürme...
bir film diyaloğu!
“-Yaşadığına şükretmeyenler yaşamayı hak etmezler...”
(...Saw II filminden)
Ne demişti
Önce ABD Başkanı Barack Hussein Obama’nın Orta Doğu özel temsilcisi, George Mitchell Türkiye’ye geldi.
Sonra ABD Dışişleri Bakanı Hillary Clinton, Türkiye’ye geldi.
Şimdi de Başkan Barack Hussein Obama’nın da bir ay içerisinde Türkiye’ye geleceği açıklandı.
Oysa önceleri ABD başkanlarının, bırakın Türkiye’ye dışişleri bakanını göndermesi ya da kendisinin gelmesi; 1964’te zamanın Başkanı Johnson’un yaptığı gibi bir mektup göndermesi yeterli bulunuyor ve bu da yeterli oluyordu.
Niye acaba?... Ne değişti?...
(...Mustafa Koç/Okur-Yazar)
temel’in yeri
Temel ve arkadaşları oturmuşlar birbirlerine bildikleri güzel fıkraları anlatıyorlarmış...
Bu böylece uzun bir süre devam etmiş... Ama sonunda bakmışlar ki bu çok uzun sürüyor ve hep bildikleri fıkraları birbirlerine anlatıyorlar...
Temel demiş ki, “Bundan sonra bildiğimiz fıkralara numara verelim. Anlatmak isteyince bu numarayı söyler, hep beraber güleriz. Böylece anlatma zahmetinden kurtulmuş oluruz...”
Hep beraber bunu uygulamaya başlamışlar... Gerçekten de çok eğlenceli geçiyormuş...
Günün birinde yanlarına Dursun gelmiş... Hemen atlamışlar, “Bir numara söyle de hepimiz gülelim” diye...
Durumdan haberdar olmayan Dursun kırmamak için “138” demiş...
Bir anda ortalık kopmuş, bütün arkadaşları delicesine kahkahalar atarak yerlerde yuvarlanmaya başlamışlar...
Uzun süren bir gülme krizinden sonra kendine gelen Temel, hayretle ne olduğunu anlamaya çalışan Dursun’a dönmüş;
“-Allah iyiliğini versin Dursun... İlk kez duyuyoruz, nereden bulursun böyle fıkraları?...”
Cenaze dolayısıyla kapalıyız!
Hıncal Uluç spor yazarlığını hem de iki kere bitirdi...
Birincisi taraflı spor yazarlığını çıkardı...
Kulüplerin birer görevlisi gibi olan bu kişiler, kendi doğrularını yazmak yerine, yönetimin veya muhalefetin doğrularını yazmaya başladı ve kalemler gerçeğin dışına kaydı...
...
İkincisi; maçları televizyondan takip eden spor yazarı modelini Türkiye’ye hediye etti...
Tepki çektiği statlara gidip maç seyretmek yerine, evinde herhangi bir seyircinin izlediği gözle maçı seyredip yazdı...
Bu aynı zamanda gazete yönetimlerinin işine geldi ve masraf edip deplasmanlara yazar göndermek yerine, evinden yazan adamları tercih etti.
İdman görmeden, maç seyretmeden haftada 4 futbol yorumu, 2 televizyon programı yapılır mı?...
...
Bu iki değerlendirme; bulunduğumuz ortamda “Yüreğe su serpen” yorumlar olmasa da, uçaktan indikten sonra keyifli geldi bana...
Evet; biz ölmemiştik ama, Deniz Gökçe, spor yazarlığının üstüne toprağı atmıştı bile...
Katili bile bulmuştu!...
(BAŞ TARAFI: www.ihlassondakika.com’da)
bizimkiler
Hakan’ı dahiliden arıyorum:
-Hakanım beni bi çaldırsana telefonumu bulamıyorum.
-Tamam.
Telefonu kapatır kapatmaz kapattığım dahili telefon çalmaya başlıyor.
-Olum bunu değil cebi bulamıyorum, cebimi çaldır... -Haaaa tamam....
iğnelik
GİDERAYAK
Merd-i Kıpti şecaat,
Arz ederken sirkatin...
Deyiverdi ossaat,
Dindarlara kustu kin!
Boyun eğdi zillete,
Oldu da zoraki hür...
Ettiği hep millete,
Ağız dolusu küfür!
Küfür ağız tadıymış,
Adamdaki zevke bak...
Zaten göbek adıymış,
Fâş etti giderayak!
(...Sefa Koyuncu)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder