7 Haziran 2010 Pazartesi
Söz Market
kadınlar & erkekler
(...En çok söylenen kız yalanları... EbruuLee’den)
-Çocukluk arkadaşımdı... Ne o, kıskandın mı?...
...
-Senden önce sadece bir kişiyle çıkmıştım...
...
-Kalp kalbe karşıymış... Ben de seni arayacaktım...
...
-Otobüsteydim, o yüzden kapalıydı telefon...
...
-Pınar’ın bir sorunu varmış, onunla konuşuyordum...
...
-Şu anda biraz yoğunum, ben seni arayayım...
...
-Hoşuna gitmese de ben hep doğruları söylerim...
...
-İki kilo fazlam var, beni çok rahatsız ediyor...
...
-Dış görünüşe önem vermem, kalbi temiz olsun...
...
-Seni sadece sen olduğun için seviyorum...
...
-Diğer kadınların aksine, alışverişi hiç sevmem ben...
temel’in yeri
Fadime ve arkadaşları, akşamdan toplanıp mısır koçanı ayıklıyormuş...
Herkes kocasını överken o da Temel için;
“-Tıpkı bir balık gibi yüzer” demiş...
Tam o sırada koşarak gelen bir çocuk Temel‘in takasının fırtınada alabora olduğunu söylemiş...
Zifiri karanlık, bütün kurtarma çalışmalarını engellemiş ve aradan üç gün geçtikten sonra Temel’in cesedi karaya vurmuş...
Arkadaşları Fadime’ye hatırlatmış;
“-Hani senin Temel balık gibi yüzüyordu...”
Fadime sinirlenmiş;
“-Gözünüz kör müdür?... Temel’in ölüsü bile yüzerek kıyıya geldi...”
bizimkiler
CAHİT: Ramazanda mesaiyi iyice serdin haa...
ALİ: Abi sahura kalkamadım...
CAHİT: Niye kalkmadın?...
ALİ: Abi alarm yerine hesap makinesini kurmuşum...
söz der ki
“-Büyüklerin bildiği tek doğru, küçüklerin bildiği bütün doğruların yanlış olmasıdır...”
(...Nasihatte sınırları zorlarken ettiği müthiş S.Ö.Z.leri)
tuzaktan kumanda
(...LİG TV - Maraton)
ERMAN TOROĞLU: Kadınlar haksız olduklarında ağlarlar Şansal... Bir kadın ağlıyorsa bil ki haksızdır...
ŞANSAL BÜYÜKA: Hocam kadınların ağlamasıyla Mustafa Denizli’nin ne alakası var?...
ERMAN TOROĞLU: İkisi de insan değil mi hocam?...
bir film diyaloğu
-Sen aşk hakkında ne biliyorsun ki?...
“-Sen söylememiş miydin; aşk etten örülmüş bir hapishanedir diye?...”
(...Nitro filminden)
hayata dair
Birinin size bir kalem verdiğini düşünün; kapaklı, içini göstermeyen bir kalem...
Ne kadar mürekkebi olduğunu göremiyorsunuz... Bir-iki deneme cümlesi yazdıktan sonra kalem bitebilir, ya da birçok şeyi değiştirebilecek bir ya da daha çok eser yazabilir.
Kalemi elinize alıp kullanmak yerine, onu bir dolapta ya da çekmecede hiç kullanmadan, kurumaya bırakabilirsiniz...
...
Peki, kullanmaya karar verirseniz, onunla ne yazacaksınız?...
Sevgi mi?... Nefret mi?... Eğlence mi?... Perişanlık mı?... Hayat mı?... Ölüm mü?... Hiçbir şeyi mi?... Yoksa her şeyi mi?...
Yalnızca kendinizi mutlu etmek için mi, yoksa başkaları için de mi yazacaksınız?... Ya da başkaları için yazıp kendinizi mi mutlu edeceksiniz?...
Kelimeleriniz titrek ve silik mi, yoksa koyu ve gözüpek mi olacak?... Süslü mü, sade mi?...
...
Hatta hiç yazacak mısınız?... Bir kez kalem verilince sizin yazmanızı isteyecek hiçbir kural yok... Ön taslak yapacak mısınız?... Kısa notlar almayı düşünüyor musunuz?...
Düşünürken amaçsızca resimler karalayacak mısınız?...
Satırların üzerine mi, arasına mı yazmayı düşünüyorsunuz?.. Belki de orada olmalarına karşın hiç satır görmezsiniz?... Satırlar var mı?...
Bu konuda düşünecek pek çok şey var, değil mi?... Şimdi size bir hayat verildiğini düşleyin...
(...David A Berman)
İğnelik
KİLİTLEMEYİN
Bu milletin hayrına,
İşe karşı çıkmayın...
Bir çıkalım yarına,
Ümitleri yıkmayın!
Uzadıkça mesele,
Bir lâfa eklenir bin...
Söz düşürmeyin ele,
Aranızda halledin!
Gitmesin gayret güme,
İşletin akıl beyin...
Karşıysanız çözüme,
Bâri kilitlemeyin!..
> Sefa Koyuncu
sefa.koyuncu@tg.com.tr
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder