7 Haziran 2010 Pazartesi
Söz Market
kadınlar & erkekler
(...Kadın & Erkek bilimsel gerçekleri)
-Nişanlar genellikle altı aydan sonra bozuluyor...
-Her beş kişiden ikisi ilk bakışta âşık oluyor ve o kişiyle evleniyor...
-Güzel kadınların genellikle maço erkeklerden hoşlandığı efsanesi doğru...
-Her gün ortalama 10 bin kişi evleniyor, evliliklerin temeli iş yerlerinde atılıyor...
-Her beş erkekten biri evlenme teklif ederken partnerinin önünde diz çöküyor...
-Birinden hoşlanıp hoşlanmadığımızı dört saniyede, âşık olduğumuzu dört dakikada anlıyoruz...
-Akşam eve dönünce eşlerini öpen erkekler, öpmeyenlere göre daha başarılı olup fazla para kazanıyor...
itiraf reyonu
(...isim: emine gökçe ...şehir: istanbul ...yaş: yirmi)
Annemle babam arasındaki şu diyaloğu bildirmeden geçemeyeceğim...
Babam yeni aldığı cep telefonunu düşürünce mırıldandı;
“-Neye çok değer versem başına bir şey geliyor...”
Annem her zamanki gibi fırsatı kaçırmadı;
“-Başıma bir şey gelmesin diye bana değer vermiyorsun di mi?...”
(omer.soztutan@tg.com.tr - itiraf edin, rezil edelim...)
söz der ki
“-Hayatın tadı; hayatın tadını ararken karşına çıkan şeylerdir...”
(...Orta derecedeki müthiş S.Ö.Z.leri)
tuzaktan kumanda
(...KANALTÜRK - Telegol)
GÖKMEN ÖZDENAK: Spor yazarı ahlaklı olacak kardeşim.
AHMET ÇAKAR: Siz şimdi ahlak öğretmeni misiniz başımıza?
GÖKMEN ÖZDENAK: Evet öyleyiz...
AHMET ÇAKAR: Siz ahlak öğretmeniyseniz ben Aristo’yum...
bizimkiler
İsmi lazım değil; birkaç arkadaşımız “En keyifli araba nasıl kullanılır” konusunu konuşuyor...
M: Ben Armutlu yolu gibi orman yollarını severim...
B: En güzeli sahil yolu... Ama virajlı olacak... Bayılırım...
K: Ben en çok kayınvalideyi şehirlerarası otobüs terminaline bırakırken mest olurum...
temel’in yeri
Fadime, Temel’in her gece geç vakitlere kadar kahvede kalmasından şikâyetçiymiş...
Dırdırların sonu kesilmeyince bir akşam Temel, “Hadi, birlikte gidiyoruz” demiş...
Dursun’un işlettiği kahveye gitmişler...
İki çay söylemiş Temel... Fadime bir yudum alır almaz suratını buruşturmuş, çayı püskürtmüş;
“-Bu zehir gibi çayı nasıl içiyorsun?...”
Temel gülümsemiş, “Gördün mü” demiş;
“-Sen de her gece burada keyif çattığımı sanıyorsun...”
hayata dair
Küçük bir çocuktum, hâlâ hatırlarım,
En çok sevdiğim şeydi ekmek arası hiçbir şey...
Hiç mutlu olamazsam, bir parça ekmek alırdım
Hayallerimi, umutlarımı, hiçbir zaman benim olmayan mutluluklarımı içine istif ederdim...
Ve afiyetle bir güzel yerdim.
İçime işlenirdi hayallerin o uçsuz bucaksız mutluluğu,
Şenlenirdi içim, bir karnavalı andırırdı kalbim...
...
Kimileri bana deli derlerdi...
Ben de; “Olsun, varsın desinler, böyle delilik dostlar başına” diye kendimi avuturdum...
Ama artık avutmalar da bir işe yaramıyor...
Bazen aynada kendime bakıp, küçük bir sorgulama çektiğimde görüyorum ki:
Elimde, mutlu olmak adına, ekmek arası hiçbir şeyimden başka hiçbir şeyim yok...
(...Alain Braid)
Bir film diyaloğu
“-İntikam, soğuk yendiğinde tat verir... Ve unutma, sırtını duvardan başkasına yaslama...”
(...Baba filminden)
İğnelik
YER YOK MU?
Fark etmiyor takvimler,
Saatten habersizim...
Sensin özlediğim yer,
Sensiz bil ki yersizim!
Avâre berdûş gibi,
Hayâller kuruyorum...
Yuvasız bir kuş gibi,
Dolanıp duruyorum!
Ellerindeydi elim,
Hâfızanı tâzele...
Gül bahçende güzelim,
Yer yok mu bu gazele?
> Sefa Koyuncu
sefa.koyuncu@tg.com.tr
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder